siyah gözlü deV
kıvrımlı kesik çizgileriyle siyahın en gerçek halini yaşatırdı yüzünde.Göz perdelerinin üzerine hep bir gölge düşerdi ne zaman uzaklara baksa.O ne zaman baksa beyazlar siyaha sarılır,gün geceyi özlerdi.Bulutlar ne zaman yıldızların matemini tutsa güneş kızıl tenini onlara sunar bir parça zaman daha bırakırdı ardlarında . Cömertçe yarını çağırırdı. İşte o hep böyle zamanlarda gelirdi.En soyut zamanlarda .Dokunduğumuz herşeyin benliğinden en uzak kaldığı ,yoksun zamanlarda gelirdi hep.Yüzünde taşıdığı nedensiz hüzün çevredeki herşeyi maviye boyardı hüznün mavisine . Bedenin ruhu yaşattığı en derin yerde siyahın küçük düştüğü gözleri vardı.Gözleri,acıya başkaldıracak kadar gururlu,küçük umutlara diz çökecek kadar mağrur bakardı.Avuçları herşeyden uzak kalmak ister gibi sımsıkı sarılırdı birbirine.Zamandan utanırdı sanki parmakları.Uzun ve teni kadar belirgin çizgilerle doluydu onlarda.Onlarda hep sessizdiler..gözleri gibi.. hayatın en güzel melodisini:sesini... hep saklar hep soyutları..sesinde hüznün yozlaştırdığı bir yara vardı.Oda bunu pişmanlıkla örter yalnız bırakırdı.Alnını çevreleyen parlak siyah saçları o karmakarışık güzelliğini anlatırdı..kahverengiye çalan tenini korumak ister gibiydi..
teni...
siyahın en dolgun en gizemli hali..