Karşımızdaki bahçe
Sabah balkona çıktığımda sanki geçmişte yaşadığımız günlere ani bir dönüş yaptım.Karşıda
artık bahçelikten çıkmış çocukluk anılarımla dolu bahçede kesilen sekiz on kavak ağacının
son ölü kırıntıları yatıyordu yerde. Kavak kökleri ve çırpılar. Bahçenin alt kısmında yakın zamanda asvaltlanan yoldan bahçeye bir kadın girdi. Elindeki poşetten bir şey çıkardığını
gördüm. Dikkatle baktım, şalvarıydı. Hemen şalvarı uzun etekliğinin üstüne giydi ve işe
koyuldu. Bahçenin kavakların kesildiği bölüme yayılan çırpıları kümeler yaparak yığmaya
başladı..
Kadın işini yaparken ben, yerinde artık bizlerin de oturduğu apartmanların yerindeki bahçemize gittim. O karıncalar örneğin neşe içinde çalıştığımız günlere.Bahçedeki ağaçlar
budanırdı, ya da bahçe dışında çay kıyısında herkesin olduğu gibi bizim de bir ağacımız
olurdu. günü gelince ya budanır ya da tamamen kesilirdi. Çoluk çocuk biraz zorlanarak da
olsa çırpılarına değin ne var ne yok güle oynaya bahçe içine taşırdık. Bahçede annem ve
bunları nacakla odun haline getirirdi. Çoğunlukla annem çuvallara doldururdu. Kalanları
çuvallara teperk bir traktörle eve getirirdik.. Bunlar güzel yorgunluklardı.
Artık karşı yitik bahçede bir arsaydı. Burası mazinlerin(müezzinlerin)bahçe dediğimiz yerdi
Çocukluğumuzdaki elma bahçelerinden biriydi. Arkadaşım Nazife’gilindi. Onunla gelirdim
buraya çoğunlukla.Elmalarının tadını pek hatırlamasam da birlikte yerdik. Bu bahçeden bir
kez hırsızlık yaptığımızı anımsıyorum. Bu bahçedeki elmaları yetiştiren Mustafa abiye
yakalanmıştık. Mustafa abi kardeşimi yakalamış ona bahçedeki elmalardan vermişti. Tek
isteği, hırsızlık yapmayın, benden isteyin çocuklar olmuştu.. O gün kardeşime verdiği
elmaları paylaşarak büyük bir zevkle yemiştik.
Karşı bahçedeki kadın çırpıları yığma işlemi bittikten sonra bir kütük ayarlayarak oturdu
çırpıları elindeki nacakla kesmeye başladı.Bunu büyük bir sabırla ancak bir kadın yapabilir.
Kadının yanına eşi olduğunu anladığım bir adam geldi.Adam aralardan iri parçaları çıkarıp bir kenara koydu.
Görüntü alanımdaki son kavaklar kaldırılıyordu. Bu selvi kavaklardaki kuşları düşündüm.
Onlar artık uzaklaştıkça uzaklaşıyordu bizlerden. Az ilerde millet bahçesi dediğimiz okulla
birlikte piknik yaptığımız kavaklık alan da yok oldu. Bir teselimiz oraya çay boyu büyük bir
parkın yapılması. Kavak ağacı değil ama çeşitli ağaçlar var orada. Kuşlar buraya konuyor
şimdi. Esas üzüntüm ağaçlarımız değişik nedenlerle katledilmesi. Ormanlık alanı en az
olan ülkeler arasındayız. Yalan olmasın yüz yirmi altı veya yüz otuz altıncı sıradaymışız
ülkeler arasında.Yani sonlarda. Talan hâlâ devam ediyor. Sahi kuşlar nereye gidecek?
Anlaşılan kuşlarla aramızda hayli mesafeler olacak. Aklımızı başımıza almaz ve doğru plân
ve projeler yapıp, uygulamazsak..
24. 8.2013/ Nazik Gülünay
YORUMLAR
Kuşlar dediniz de...
Özellikle akşam çökerken cıvıl cıvıl olurdu köydeki evimiz.
Çevremizdeki ağaçlarda ötüşür dururlardı kuşlar...
Böcek sesleri de eşlik ederdi bu musikiye...
Bir de derenin çağıltısı...
Şimdi kanala alındığı için bir hayli zayıflamış derenin çağıltısı...
Öyle de olsa köyümüzün tek musikisi durumuna gelmiş...
Kuşlar mı?
Şimdilik yerinde duran ormanlara taşınmışlar...
Tarım ilaçları böcek, solucan v.s. bırakmıyor...
Neyle beslensin kuşlar?
Bir ağaç vardı penceremize çok yakın...
Cırcır böceğinin sesinden uyuyamazdık.
Ağaca bir darbe vurunca susardı...
Bir süre sessizlik...
Sonra ufaktan ufaktan tekrar başlardı...
Şimdi onlar da yoktur sanırım...
ah...
eskiler ,ağaçlar,kuşlar,çiçekler,kırlar ....
yok olup gidiyor rant için beton için....
bir gün sadece yazılanlarda kalacak gibi görünüyor...
ne güzel dile getirmişsiniz ve ne kadar haklısınız kaygınızda....
ve kaygınız bizim de kaygımız,aynı düşünenlerin...
böyle söyledim çünkü bizim gibi düşünmeyenler de var biliyorum....
bu yıl hani şu Hatay'da çıkan orman yangını... sanki bu yangınla benim de ciğerim yandı :(
yani sadece devletten beklememeli ve her bir birey olarak daha dikkatli ve daha bilinçli olmalıyız kesinlikle bu konuda. bir çam ağacı kaç yılda yetişir mesela? ve sadece ağaçlar değil ki, dediğin gibi kuşlar, böcekler ve daha nice hayvanlar :(
çok üzücü çook.....
sevgimle.
Ah kavaklar!!!
Sezen Aksu'nun şarkısıydı ve rahmetli annemin adıydı Nazife. Yazı, beni farklı yerlere götürdü. Savaştepe'ye mesela. Gar'ın hemen yanındaki ağaçlı parka. Anılar yumağı nereye savurursa. Kuşların kanat seslerine...
Elbette anlattığınız husus çok önemli. Biz doğadan gittikçe kopuyoruz. Birileri bu talana dur demesi gerekirken işte üçüncü köprü için kaç tane ağaç kesilecek, İstanbul'un yeşilinin ciğerine kaç balta girecek.
Güzeldi yazı.
Tebrik ve saygılarımla düşündaşım