- 752 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
El-Sükut
Beliğ gök kubbeden inen her zerrat avuçlarımda şimdi…
Damarlarıma idrak tahlil edercesine sinen bir gökyüzü ve laedri lafızların pak-ü nurani yüzü…
Sahraların şelalesi, ferdaların şehinşahı ve insanlığın ahlâfı…
Yolun bitiminden başlayan dönemeç, sona sonsuzluğu katan ve sonsuzluğun sonunu bahşeden bir demet…
El-Ali’nin ismiyle başlarken her heveng; o ki öyle bir bağ ile bağlamış kendini bu ruhani yola ve erek edinmiş selef-i mahlûkat ile beşer-i insana ömrü adamayı…
İntak ellemiş elleri ve uğruna can feda diyen erleri…
Şems’in leyle meydan okuduğu bir gecenin şafak vakti ve yine yıldızların onun simasına secdesi…
Velhasıl paslı bir günün zifiri aydınlığında, boğazı kuryan semanın susuzluğunu gidermek için çağırdığı kara bulutların dört bir yana dağılıp, keşmekeş dolandığı vaktin ortasında, aklında hezar ve giriftane sorularla yürüyen bir adam…
Tevekkülün doruğunda, tefekkürün zirvesinde, henüz yolun sadrında ilerleyen bir adam…
Ve onu bekleyen bir dağ, koskoca bir yük yüklenmiş omuzlarına, onu gözlemekten bitap düşmüş gözleri, adın haykırmaktan çatlamış dudaklarıyla her ayak sesine kulak kabartan bir dağ…
Mutabık olmuş taşlar ve kayalar; aralarında anlaşmışlar gibi… Onsuzluğu tamat bulan ve ondan bihaber dağın yamacı.
Uçan kuzgunlar dağa haber vermek için ulaklık yapıyorlar şimdi. Çünkü biliyorlar o gelecek ve yalnız olmayacak dağda…
‘’ Geliyor!’’ nidalarıyla uyanıyor sahra mahmur gözleriyle, yine bu nidalardan dağın etekleri sallanıyor, taşlar bayram ediyor, kuzgunlar hararetle kanat çırpıp ciyaklıyorlar…
Ufak ufak ayak sesleri duyuluyor uzaklardan, önce gül ıtırları bürüyor havayı, sonra boz toprak birden canlanıp kahvemsileşiyor, dağ ellerini sonuna kadar açıp ‘’ ehlen ve sehlen ‘’diyor.
Dağın dik ve kaygan yamacından çıkarken zorlanıyor bir hayli, dağ soğuk terler döküyor, keşke diyor, üzerime yıkılsa âlem de düzleşiversem, o yorulmasa… İlk defa yapısından şikâyet ediyor dağ.
Ayağı takılıyor birden, yardımına sivri sarı bir taş geliyor; çekiyor, çekiyor, çekiyor… O çıkıyor lakin taş düşüyor ‘’feda olsun ‘’ diyor sonra taş, olmayan canımda, alamadığım soluğumda feda olsun sana…
Nihayetinde Şeydalaşan dağ muvaffakiyetine kavuşuyor. Sonra eliyle bir sus işareti yapıyor dağ, el-sükût diyor, o dinlenecek!
Zaman duruyor, kuşlar susuyor, develer oldukları yere çöküyor, oynayan çocuklar bir köşeye siniyor, şimdi herkes onun için intizara geçiyor…
Vakit yaklaşıyor, misafir gelmek üzere. Asırlardır beklenen, muttasıl olan zaman bu zaman imiş meğer!
Yer inliyor, dağ titriyor, O bekliyor… Rab: ‘’ Vakit tamamdır ‘’ diyor ve gaiplerden zuhreden kadifemsi gür bir ses ki: Heyhat!
‘’ Oku ‘’ diyor…
YORUMLAR
Zaman duruyor, kuşlar susuyor, develer oldukları yere çöküyor, oynayan çocuklar bir köşeye siniyor, şimdi herkes onun için intizara geçiyor…
Vakit yaklaşıyor, misafir gelmek üzere. Asırlardır beklenen, muttasıl olan zaman bu zaman imiş meğer!
Yer inliyor, dağ titriyor, O bekliyor… Rab: ‘’ Vakit tamamdır ‘’ diyor ve gaiplerden zuhreden kadifemsi gür bir ses ki: Heyhat!
‘’ Oku ‘’ diyor…
güzel yanızı kutlarım
keleminiz ve yüreğiniz daim olsun saygılar...