- 384 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SAMANYOLU...
Sayısız yıldız, gece karanlığında bize göz kırpıyorsa, zaman içinde kaydığımız saman yolunda da yolumuzu aydınlatan yıldızlarla dost olabiliriz.
Bir meteor fırtınasına tutulmuşçasına geçmekte günlerimiz çoğu zaman ve yok olmak hiç de zor değil. Gerçi kolay kolay yok olmuyoruz ama ruhumuz, gönlümüz çok hasar alıyor ve onarmak neredeyse imkânsız olabilmekte. Aldığımız yaraların telafisini bazen, karşılık vermekte buluyoruz ve yaralıyoruz biz de zaman zaman bizim gibileri; bir şekilde… Aslında egomuzun esiriyiz çoğu zaman. İçimizde gelişen saldırganlık güdüsü bazen bizi biz olmaktan çıkarıyor. Ve halkalar birbirine eklenip duruyor. Bir de bakmışız ki; telafisi mümkün olmayan kırgınlıklar peşi sıra izliyor birbirini. Düzenek böyle: Ne demişler; ‘’çivi çiviyi söker.’’
Terk edilmişlik nasıl ağır bir hasar bırakmışsa mekanizmada, biz de terk ediyoruz bizi sevenleri; sevdiğimiz halde: Sevdiğimiz kim varsa; çok sevsek bile ya da sevme ihtimaline rağmen; dönüp arkamızı uzaklaşıyoruz. Belki tekrar yara almamak için ya da yaralamak için… Sanki içimizdeki öfke ve yıkılmışlık duygusu sona erecekmiş gibi.
Şans tanımak lazım; bunu bilmek de bir işe yaramıyor aslında. Belki de kendimizden, sevmekten ya da sevilmekten korkuyoruz. Aslında bu güven duygusuyla ilintili bir bakıma: ‘’Herkes aynı’’ mantığı ya da mantıksızlığı ket vuruyor ilişkilere, yeni ihtimallere. Yaralı yüreğin acısı hiç geçmeyecek gibi bir de yeni yaralar oluşuyor suçsuz kalplerde.
İşte böylesi kısır bir döngü, pek çok şeye engel oluyor. Tamam, güven duygusu kolay inşa edilmiyor ama gerçekten hak edeni tespit etmek o kadar zor ki. Sürekli aynı plak dönüyor ve defalarca çalıyor aynı şarkı. Bir bakıma sürekli çalan bu şarkı artık hayatımızın bir parçası haline gelmiş ve tüm kontrol onda.
Zor, hatta imkânsız belki de en acıtıcı olan; lakin şans tanımak da lazım; hatta ikici, üçüncü şansı bile çok görmemeliyiz.
Farklılık, insan olmanın bir sonucu; her ne kadar, temelde aynı güdülere ve özelliklere sahip olsak da. Sonuçta farklı yönlerimiz, bizi özel ve tek yapan. Ortak paydalarda buluştuğumuz zamanlar nadir de olsa, yeni açılımlar, farklı dünyalar bir araya gelmekte ve hayat daha da yaşanılır böylesi durumlarda. Belki uzak belki çok yakın ama mümkün…
Hayatın o kadar çok getirisi var ki; diğer yandan alıp götürdükleri de yadsınamayacak kadar çok. Çok bilinmeyenleri bu denklem, çok yorucu olabilmekte çoğumuz için. Kim bilir, belki de fazla ciddiye almamalıyız yan faktörleri.
Şartların farklı olması, zaman ve mekân farklılığı, nice bilinmezlik ve daha neler neler farkında olmadığımız. Yine de bilmeli ve unutmamalıyız ki: ‘’Her insan özünde iyidir.’’ Bu noktadan hareketle, özümüzü kaybetmeden, tanıyacağımız fırsatlarla, belki biz de hoş bir seda bırakırız geride; özünde iyi olan her insan gibi…
YORUMLAR
Ne güzel yürüyebilmek,koşabilmek çiçek bahçelerinde....Ayağımda pabuçlarım bile yok...Yolumu aydınlatan onca yıldız...En büyüğü en güzel benim.Yarım aya döndü en parlayanı.Yarısı sır,yarısı sır olmaktan çıkmış.İşte ben sır olmayanıyla uğraşıyorum,Açık ve duru...Tıpkı insan gibi...Hayal mi gördüm ne?
Güzel yazınız için teşekkürler.saygılar
Haklı ve doğru tespitlerdi, sevgiye, sevilmeye dair...
Hayat aldığından fazlası veriyor yeter ki biz hayatın ne olduğunu anlamaya çalışalım ve çokça kendimizi tanımaya... Sevgi, masrafsızdır harca harca bitmez yeter ki sevmeyi bilelim ve severken de sevilmeyi beklemenin beklentisi içinde olmayalım, ki hayal kırıklığını yaşamamk için
Didaktik öğeleriyle güzel bir deneme yazısı okudum, gayet başarılı bir çalışmaydı
Sevgilerimle, sevgiyle, sağlıklı kalın