- 1449 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CÜNEYT TÜREL
Oynadığı oyunlarda "tam rolünün adamı?" dedirten,
"sıcak sesli" ve "temiz Türkçeli" bir tiyatro adamı
CÜNEYT TÜREL...
Sanatçımız 03.05.2012 tarihinde aramızdan ayrılmıştı.
IŞIKLAR İÇİNDE UYUSUN!..
" ...Cüneyt Türel’e gelince... Onca başrol oynamış, onca klasik kahramana hayat vermiş olan Cüneyt Türel’i Chris rolüyle hatırlayacağım her zaman. Öyle yakışmıştı ki role ve öyle içten oynuyordu ki o sıcacık sesi, güzel temiz Türkçesiyle. Provalar hayatımda unutamadığım mutlu çalışmalar listesinde yerini çoktan almış... "
Böyle yazmış Gülriz Sururi 60’lı yılların Kabare oyununda beraber oynadığı rol arkadaşı Cüneyt Türel için "Bir An Gelir" adlı anı kitabında.
Usta oyuncu Cüneyt Türel, 2008 tiyatro sezonunda, Tiyatro DOT’da genç oyuncularımızdan Mine Tugay ile “Karatavuk” adlı oyunu sergilemişti
Oyunu Türkçeye çeviren ve yöneten Emre Koyuncuoğlu.
On iki yaşındayken cinsel tacize uğradığı adamla (Cüneyt Türel) on beş yıl sonra tekrar karşılaşan genç bir kadının (Mine Tugay) öyküsünü anlatıyor KARA TAVUK.
“...Tiyatro Dot’un yeni oyunu “Karatavuk” , bizi insan ruhunun karanlık dehlizlerinde bir yolculuğa davet ediyor. ‘Politik doğruculuk’ tan alabildiğine uzak, suratımıza bir şamar gibi inen bir oyun bu. Dot’un büyük bir tutarlılıkla sürdürdüğü ‘In yer Face’ akımının en iyi örneklerinden biri. On iki yaşındayken kendisine cinsel tacizde bulunan adamı on beş yıl sonra arayıp bulan genç kadının öyküsünden etkilenmemeniz olanaksız ( hele Pippa cinayetinin izleri bu kadar tazeyken ). Ama, İskoç yazar David Harrower nefretinizi kamçılamak yerine, sizi başka yollara sürüklüyor. Duygusal dünyanızın, değer yargılarınızın altüst olması pahasına Çelişik duyguları, sevgi arayışının sınırsızlığını keşfediyorsunuz. Kuşkusuz, ‘ tecavüzcü ‘yü mazur göstermek gibi derdi yok yazarın; onun derdi sorgulamak... Yaşamın getirip önümüze bıraktığı tuzaklar karşısındaki tavrımızı, samimiyetimizi sorgulamak Yönetmen Emre Koyuncuğlu , bu ‘bıçak sırtı oyunu yorumlarken, başrollerdeki iki oyuncudan büyük destek alıyor. Hiçbir anı, hiçbir nüansı kaçırmayan büyük oyuncu Cüneyt Türel ’in karşısında ezilmeyen genç bir oyuncu, Mine Tugay şaşırtıcı bir performans sergiliyor. Semaver Tiyatro’dan tanığımız Tugay, güzelliği kadar incelikli yorumuyla da seyirciyi kendisine hayran bırakıyor...” - Vecdi Sayar – Cumhuriyet (25.04.2008)
Bazı sinema ve televizyon filmlerinden tanıdığım Cüneyt Türel’i, Berlin’de 2004 yılında yapılan 9. Diyalog Tiyatro Festivali’nde Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu’nca sahnelenen, Ayşegül Yüksel’in de bir yazısında (Cumhuriyet) yazdığı gibi; "... tiyatronun tüm erdemlerini seyirciye cömertçe sunan bir çalışma..." "Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış" oyununda seyrettim. Kendisiyle oyundan önce bir sohbetim oldu.
Tiyatro ile tanışmam...
1942 İstanbul doğumluyum. Lisedeki tiyatro çalışmalarımla başladı tiyatro yaşamım. İstanbul Erkek Lisesi’nde okuduğumdan, Cağaloğlu’ndaki etkinliklerin içinde yaşadım. Cağaloğlu semti basın merkezi idi o zamanlar. Bağrında çeşitli sivil toplum örgütlerini barındıran bir semtimizdi. Milli Türk Talebe Birliği gibi...
O yıllarda çok yoğun kültür faaliyetleri vardı. Amatör tiyatro çalışmalarıma "Yeşil Sahne" denilen Yeşilay’ın Kültür Kolu’nda başladım. Bir yıl sonra İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği’nin "Gençlik Tiyatrosu"na geçtim. Türkiyenin en eski amatör tiyatrosudur ve 1953 yılında kurulmuştur. Bu tiyatro grubunda konservatuvar eğitimi aldım diyebilirim. Bu üniversitelilerden oluşan bir gruptu. Ben bu çalışmalara liseli bir genç olarak katılıyordum. O yıllarda üniversite gruplarına liseli gençler giremiyordu. Ben özel bir sınavla girmiştim bu grupa.
İlk sahneye çıkışım...
İlk sahneye çıkışım İstanbul Erkek Lisesi’nin ünlü döner sahneli salonunda Molier’in "Zor Nikah" adlı oyunuydu. 1962’ye kadar dört sene dolu dolu amatörlüğüm oldu. Bu yıllarda 2 kez Almanya’daki üniversitelerarası tiyatro festivali olan Erlangen Tiyatro Festivali’ne katıldım.
Profesyonel tiyatro hayatım...
1962 yılında Engin Cezzar-Gülriz Sururi Topluluğu’nda ilk defa profesyonel olarak sahneye çıktım. Oynadığım oyun "Aklın Oyunu" adlı oyundu. Ancak benim ikinci göz ağrım olan Gençlik Tiyatrosu’yla ilişkim kesilmedi. O yıllarda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi idim. Bu yüzden de üniversite tiyatro grubuyla bağlarım yoğun idi. Sermet Çağan ile birlikte "Ayak Bacak Fabrikası" adlı oyunu Gençlik Tiyatrosu’nda çalıştık. Onun sağlık durumu bozulunca çalışmaları ben devam ettirdim. Erlangen Tiyatro Festivali’nde benim sahneye koyduğum "Ayak Bacak Fabrikası" "En İyi Üç Oyundan Biri" seçildi. Sonraki yıllarda Karaca Tiyatrosu’nda ve Oraloğlu Tiyatrosu’nda oynadım.
Muhsin Ertuğrul ile tanışmam...
Daha sonra Muhsin Ertuğrul ile bir buluşmam oldu. Daha doğrusu, Muhsin Ertuğrul’a "sizin tiyatronuza katılmak istiyorum" talebinde bulundum. Bunun üzerine Muhsin Ertuğrul
"Ben hiç bir özel tiyatrodan oyuncu ayartmam!.." dedi.
Ben de bunun üzerine Oraloğlu’ndan bir çeşit "izin belgesi" aldım ve Muhsin Ertuğrul’a götürdüm. İzin belgesinde
"Hocam, Cüneyt serbesttir. Eğer onu tiyatronuzda görmek istiyorsanız, alın tepe tepe kullanın..."
gibi cümleler vardı. Muhsin Ertuğrul ile çalışmam böyle başladı.
Muhsin Ertuğrul bir destandır...
Onu anlatmak kolay değildir. O bir destandır. Bir kaç cümle, bir kaç sayfa hatta kitaplar yetmez onu anlatmaya. Ancak şöyle özetleyebilirim:
Muhsin Ertuğrul -her dalda bir oterite vardır ya; hani müziğin, resmin... gibi- sanatlar ötesi bir oteriteydi. Çünkü o bir "veli"ydi. O "rajon kesen" bir insandı. O tiyatro için doğmuştu, tiyatro içinde ölen bir insandı. O bütün sanatçıları etkileyen bir insandı. O bir "dünya görüşü" idi. Bu dünya görüşünün içinde sanatın yeri en tepede idi. Muhsin Ertuğrul şöyle söyler:
"Eğer bir kentte ekmek satılıyorsa, o kentteki bütün tiyatroların açık olması lazımdır!.."
Muhsin Ertuğrul kuralcı ve disiplinliydi...
Sanatta, hangi ölçüde ve hangi sınırda disiplin gerekiyorsa, onu en son noktasına kadar kullanan bir insandı Muhsin Ertuğrul. Ancak bu onun hoşgörüsüzlüğünü ifade etmez. Muhsin Ertuğrul’un provasında sigara ve içki içilmezdi. Oyun öncesi alköllü olmak diye bir şey kabul görmek değil, sözü bile edilmezdi. Ancak öyle bir elemanı da vardı ki, mesala Kemal Ergüvenç içki içen bir oyuncuydu. İçki içmezse var olamazdı. Muhsin Ertuğrul’dan özel izin almıştı. Eğer hayatiyet açısından gerekli bir şeye ihtiyacı varsa Muhsin ertuğrul buna göz yumardı. Ancak bunu istismar edeni de af etmezdi.
30 yıl boyunca İstanbul Şehir Tiyatroları...
İstanbul Şehir Tiyatroları’na Molier’in "Cimri" oyunuyla başladım. Aslında benim İ. B. Şehir Tiyatroları’na girişim Muhsin Ertuğrul’un başlattığı Zeytinburnu Tiyatrosu ile olmuştur. Muhsin Ertuğrul beni orada görevlendirmek için almıştı. Ancak bazı siyasal ve etnik nedenlerden ötürü bu Zeytinburnu Projesi başarısızlığa uğramıştı. Bunun üzerine İstanbul’daki Dram Tiyatrosu’nda başladım. O da "Cimri"deki rolümdür. Ben Şehir Tiyatrosu’nda 30 sene boyunca 100’ü aşkın oyunda oynadım. 12 oyun da sahneye koydum. "Cimri" ile başladım, Anton Çehov’un "Vanya Dayı"sı ile bitirdim. Bu oyunlardan örnekler: Vişne Bahçesi, Romeo Juliette, Vahşi Batı, Yunus Emre, Fatih, Deli İbrahim, Tartuffe, Görüşme-Kutlama-Çağrı, Caligula, M. Butterfly ve Sanat gibi pek çok oyunda başrol oynadım. Jül Sezar, Kendini Bulmak, Küçük Prens, Cumhuriyet Kızı, Ayak Bacak Fabrikası, Oedipus, Deli Bal gibi oyunların da yönetmenliğini yaptım. Şehir Tiyatrosu’ndan 1995 yılında ayrıldım. Nedeni ise yönetimle uyuşamadım. Emekli olarak ayrıldım.
Muhsin ertuğrul dönemi ile 2000’li yılların tiyatrosu...
Bunu değerlendirmek çok zor. Bu bir değişim ve dönüşümdür. O günlerin tiyatro seyircisi daha sadıktı tiyatroya. Bunun çeşitli nedenleri var. En önemlisi; o zamanlar televizyon diye bir rakip yoktu. Fakat bugün farklı bir tablo var gibi gözükse de, ben bunun değişeceği kanısındayım. Her yerde olduğu gibi Türkiye’de de sanat seyircisi bir dönüşüm geçirmektedir. Muhsin Ertuğrul’un zamanındaki yoğunluğun olduğunu söylemek belki zor, ancak o zaman nufusu da şimdiki kadar değildi; azdı. Sayısal olarak bakarsak bugünün tiyatro seyircisi o günlere nazaran daha fazladır. Fakat tiyatro yoğunluğu o dönemlerde daha fazla idi.
Öğretim görevlisi olarak...
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda öğretim görevlisi olarak 6 yıl çalıştım. Bu görevimi sürdüremiyordum. Çünkü o sırada Şehir Tiyatrosu’nda bazen bir ay içinde beş ayrı oyun oynamak durumunda kalıyordum. Hep izin almak zorunda idim. Örneğin hem Butterflay, hem Vanya Dayı, Vişne Bahçesi ve Görüşme-Kutlama-Çağrı gibi oyunları ardı ardına oynarken öğretmenlik görevimi yapacak vakit bulamıyordum. Öğrencilerime haksızlık etmemek için konservatuvardan affımı istedim. Öğrencilerimin arasında Tilbe Saran, Demet Akbağ, Oktay Kaynarca, Yasemin Yalçın... gibi değerli oyuncular vardı.
Ve AKSM...
1995 yılında Şehir Tiyatrosu’ndan emekli olduktan sonra Akbank Kültür Sanat Merkezi’nde faaliyet gösteren ve bu yıl onuncu yılını tamamlayan Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu’nu kurdum. Şimdi ağırlıklı olarak sahne çalışmalarım oluyor. Eğer içerik açısından ve vakit yönünden müsait olursam televizyon ve sinema çalışmalarım da oluyor. Televizyon için yaklaşık 30 bölüm sürmüş olan Gülbeyaz dizisi var. Bir de 13 bölüm sürmüş olan Estağfrullah Yokuşu’nda oynadım. Sinema filmi olark ta Aptülhamit Düşerken’de oynadım.
Ödüllerim...
Kişisel olarak AKSM’den önce Avni Dilligil En İyi Erkek Oyuncu ve Ulvi Uraz En İyi Yönetmen ödüllerim var. AKSM’de ise, 1996-1997’de Prodüksiyon Tiyatrosu’nun ilk oyunu olan Abelard ve Heloise’deki rolümle Avni Dilligil En İyi Erkek Oyuncu ve 2000 yılında Sevilmek oyunu ile de Afife Jale En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldım. Ödüller çok güzel. Ancak benim için ödül alma yaşı çoktan geçti. Gençler alsın...
Yüreğimde ukde kalan bir oyun... ve oynadığım son oyun...
Shakespear’in "III. Richard"ını hala oynamak istiyorum. Bu benim yüreğimde ukde olarak kaldı. Ancak, oynamaktan çok artık yönetmenliğe vakit ayırmak istiyorum. Son olarak Kenter Tiyatrosu’nda Çehov uyarlamasını haftada iki gün "İki Hayat Sonra" adlı oyunu Tilbe Saran, Mehmet Birkiye ve Yeşim Koçak ile beraber oynuyoruz. Sanıyorum bu benim son oyunum olur. Bundan sonra sadece oyun sahneye koymak istiyorum...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.