- 628 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
kürdün hayali
Kürdün Hayali
Muhittin Çoban
Bitkin bedenini içi pamuk basılı haral gibi bırakıverdi yere serili döşeğine. Uçları sıkıca bağlı mintanının düğmeleri açıktı; zaten alttan iki düğmeside kopmuştu çok önceden. Düğmesiz olan uzun kolarını dirseğinin üzerine kadar çemirlemişti.
Üstü muşambalı, altı telisli, kamıştan iskeletli çadırının içinde yatamazdı. İçi Rojava gibi yanıyordu; Rojava’ daki soydaşları gibi yanmak istemiyordu. Bu yüzden döşeğini dışarı sermişti.
Kollarını açtı, parmaklarını birbirine geçirerek başının altına aldı, gün boyu kırkbeş derecede tarlada yanan bedenini gecenin serinliğine bıraktı. Yıldızlara baktı. Sanki ilk kez yıldızları bu kadar çok görüyormuş gibi şaşkınlaştı gözleri.
Gökyüzünde asılı duran her bir yıldızı çoğunun adını bilmediği ülkelere benzetti. Kendi ülkesini aradı yıldızların içinde. “Hangisi benim ülkem” dedi.
Her yıl geliyordu Çukurova’ya. Tarlalarda, narenciye bahçelerinde çalışıyor, yemiyor, içmiyor kazandığı üç kuruşu mendiline sarıp sıkıca bağlayarak, şalvarının cebine de firketeleyip ülkesine, köyüne dönüyor, karlı kışı idare ederek geçirmeye çalışıyordu.
Her yıl karısı ve üç çocuğuyla geliyordu Çukurova’ya. Bu yaz bir kendi gelmişti. Karısı hastaydı, kıyamadı getirmeye. Özlemişti! Karısını hayal etti, üç çocuğunu getirdi göz önüne. İlk ayrılığı değildi evinden, ama ilk ayrılığı yaşıyormuş gibi yandı yüreği. Daha bir açıldı gözleri, daha bir istekli aradı yıldızların içindeki yıldızını, ülkeler içindeki ülkesini.
Bulamadı!
Burkuldu yüreği.
Okulları olacaktı. Çocukları anlarının dilinde eğitim yapacaktı. Kendilerini yöneteceklerdi. Kendi dillerinde ağlayacaklardı, kendi dillerinde güleceklerdi. Otuz yıldır otuz bin can bunun için verilmemiş miydi?
Kardeşlerinin yaşadığı Rojava’ yı gördü.
Bir hayali gerçekleştirmeye çalışıyordu Rojova.
Yalnız bırakılan Rojava’ yı düşündü.
İki bin beşyüz yıllın hayalini gerçekleştiriyordu kardeşleri, devrim yapıyorlardı; özerk bir ülke kuruyorlardı. İstedikleri sadece kendi topraklarında kimseye karışmadan, kimsenin yanında yer almadan masallardaki gibi yaşamaktı. Biz varız, yüzlerce yıldır biz varız. İki bin beşyüz yıldır bu topraklarda varolduk, bu topraklarda öldük, bu topraklarda su içtik, bu topraklarda halaya durduk, bu topraklarda davarlarımızı güddük, otlattık, bu topraklarda biz hep olduk.
Hadi diyelim Rojava’ da devrimi başkaları istemiyor, bölgeye kötü örnek olmamızdan korkuyorlar, anlıyorum onların binlerce yıldır korkularını.
Bizim korkumuz nereye koyacağız peki?
Biz bizden korkuyoruz!
Bu yüzden Rojava’ yı yalnız bırakıyoruz.
Bu yüzden Güneydeki kardeşlerimiz Rojava’ daki kardeşlerimize kapılarını kapatıyor, olanlara gözünü yumuyor.
Biz bu yüzden mesafeli ve eleştirel davaranıyor, yaşananlara gereken tepkiyi vermiyoruz.
Ama akıl veriyoruz, ama yol gösteriyoruz.
Lakin bunu yaparken kendi çıkarlarımızı düşünerek yapıyoruz.
“Suriye’ de ABD’ lilerle aynı görüşteyiz. Suriye’ deki Kürtler muhaliflere katılsın. Çözüm süreci etkilenir” diyor Ahmet Türk taaaa Amerika’dan.
Eli kirli mücahitlere katılarak kardeşlerimizin elide mi kirlensin?
Kanlı katil islami terör örgütlerine katılarak mı Rojava ‘ da devrim yapılsın?
Böyle devrim olur mu?
Çözün sürecimiz etkilenmesin diye kardeşlerimizin kaderiyle mi oynayalım?
Bunun için mi Gezi’ ye mesafeli durduk, bunun için mi Gezi’ cilere darbeci dedik, ulusalcı, ergenekoncu dedik?
Amerika’yla, Erdoğan’ la aramız bozulmasın, barış süreci sekteye uğramasın diye mi Rojava’ daki devrim gözden çıkarılıyor?
Güvendiğimiz kim?
Güvencemiz Erdoğan mı?
“Biz ülkemizi bölecek konular üzerinde AKP olarak adım atamayız. Biz zaten okullarda ana dili öğrenme imkanı sağladık. Ama ana dil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz” diyen Erdoğan’la mı açılım yapacağız?
“Seçmeli Kürtçe neyinize yetmiyor?” demek isteyen bi AKP’ ye mi güveneceğiz, yoksa emperyal çıkarlarından başka birşey düşünmeyen Amerika’ya mı, Avrupa’ya mı?
Rojava’ da iyi şeyler oluyor, bunu dünya görüyor!
Rojava’ lı hayalimizi gerçekleştiryor!
Rojava ne diktatör Esad’ ın, nede devşirme katil sürüsü olan muhaliflerin yanındayım diyor; iki kötüyü de reddederek kendi halkının yanında olmayı seçiyor.
Bu katil sürüleri değil mi Rojava’ yı kana bulayan?
Bu katil sürüleri değil mi islam adına Suriye’ li çocukların bogazını kesen?
Rojava ‘da iyi şeyler oluyor!
Rojava doğru yolda yürüyor.
Rojava devrim yapıyor!
Bırakın Rojava’ yı!
Destek olmuyoruz bari köstek olmayalım Rojava’ ya.
Çekmeyelim Rojava’ yı kendi vahamıza!
İçine karamsarlık, içine umutsuzluk, içine geleceksizlik çöreklendikçe yorgunluğu büyüdü, göz kapakları ağırlaştı.
Rojava’ dan gelen esinti güneş yanığı tenini yaladıkça gevşedi gergin bedeni.
Gözü hala yıldızlardaydı, ülkesini bulamadığı yıldızlarda...
Yoksa biz, dört parçada yaşayan ‘Keklik’ soyundan gelme bir halk mıyız?
Yoksa!
Yoksa...derken kapandı gözkapakları.
Ülkesini gördü yıldızlar içinde.
Şen şakrak oynayan çocuklarını gördü ülkesinde!
Yüzü tebessüme kesildi.