YORUMLAR
Merhaba karagözüm,
Ne demiş şairin biri, sanma ki sözüm eksiktir Haktan yana, beni gör beni sen bir an aşkla...
Şimdi biiznillah Allahın muradıyla ve takdiriyle geldik ki üzeri kapanmış mısralarını okuyalım. Mısra demeseydim keşke, keşke mısra gibi de olmasaydı ama misafir umduğunu değil bulduğunu okur.
Mermerin sertliği, donukluğu ve kapladığı yüzey olarak en doğru iliğe işaret ediyorsun. Şiir gibi olunca, ilkin tereddütte kalıyor insan yorumlamaya ama özünde çarpışan atom tanecikleri olan bir deryadır içine çekilmiş insanın. Ama realiteyi mecazla bulayan kapkara sıfatı, mermerin de sıfat oluşuyla isimsiz bir yoklayış olmuş ilik adına. İliği göremediğimiz, duyamadığımız için ona rahatlıkla yüklenebiliriz.
Aslolan, güzel olan ipeğin kanaması. İpek ya tendir ya da tentürdiyot. Kan olamaz. Ten kanar ya da kanar gibi yapan tentürdiyot ipeği kana bulanmış gibi yapar. Gözüken ve gösterilmek istenen aslında yaranın büyüklüğü fakat mütemadi insan ben hep yaralıyım, kan bile benden akar der. Yanlış değildir ama geneli görmede insanın gözünü kapatır, duyusunun imkan melaikelerine sınır koyar.
Ne yapmalı peki? Cavcavi gibi, karagöz gibi çekmeli mi? Çekilen de tesbih tanesi gibi dizilir yan yana eşdeğerleriyle?
...
İki ufak satırcık arasında büyük bir boşluk var...
'çekebilirsin elbette
benim çekebildiğim kadarını içine
(~)
kanattı say ipeğimin dilini
kapkara bir mermerin iliği'
Eh, o da aynen insan standartına açılım gibi bir şey. O boşluk, ölümle doğum gibi. Kelamın başladığı ilk ile sona erdiği in ( kabir) gibi.
Büyük düşünmenin küçük aralıkları sadece. Böylece metafor da yağmıyor hamd olsun kullar başına her yaz vakti...
Saygılar
selamlar
"El Muhibbi"