- 703 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRK BİREYİ ve ULUS TOPLUMSALINA ELEŞTİREL BAKIŞ -1-
GENEL TOPLUMSALDA ŞEREFSİZLİĞE GİDEN BİR ULUSUN BİREYİ, ŞEREFLİ KALAMAZ !
Birinci Bölüm.
Birbirleriyle üst genel anlamda kaderini birleştirmiş, toplumsal anlam arayışında olan insan; umut ve korku arasına sıkıştırılmış ve umudu korkusunu yenemiyor haldeyse, o insan Tanrı’dan gayri herkesin ve her şeyin “kulu” ve kölesi olmuş tür insandır.
Demek ki, kime kulluk ettiğine dikkat edecek insan, aksi halde kulluk, köle insanımsılığına kadar gider.
Bu kul ve köle insanımsılığına, -öldüren insan- diyebiliyorum.
Ülkesi, halkı, ulusu ve bire bir olan ilişkilerinde, hep ‘öle, öldüre seven’dir, bu tip insan…
Ölü seviciliği hale gelmiş bir şehit “yuğ”layıcılığını(1), soruna çare bulamayanlardan hesabını sormak yerine, ağlaşanların saçma ayini olarak görüyorum artık !
Sevdikleri üçer beşer ya da birer ikişer giderken, bir şeyler yapmak yerine ağlar sadece bu tür insan…
Anlamsızdır, anlamlandıramaz ve aşağılamakla, yüceltmenin farkından dahi habersizdir !
Umut ve korku arasına sıkıştırılmış olanı da, istismar edeni de hep öldürmektedir. Bu toplumsalın bireyleri…
Başta birey olarak, kendi aralarındaki bire bir ilişkilerinden tutun, kendine olan inancından ve toplumsal ilişkilerini belirleyenleri de dahil, öldürdüklerinin uzadıkça uzayan bir listesini yapabiliriz.
Sevmek ve öldürmek, bileşiminden; -severek öldürmek- !
Ölenlere karşı hak, görev ve sorumlulukların yapılmamasından kaynaklanan utançla, ağlamaktan öte bir şey yap(a)maması da kavramı kirletmektedir sadece...
Vatan savunması gibi yüce bir amaç için şehit olanı, sadece ağlayarak uğurlamak; küçültmek ve sıradanlaştırmak halidir.
Yani -yücelttiğini aşağılamak- gibi bir durumun vak’alığından söz ediyorum.
Yücelttiklerini aşağılayarak ağlıyor. Ağladıklarının vebali kanlı ellerine bulaşmışları ise seçe seçe yüceltiyor !
En kötüsü de nedir biliyor musunuz ?
Yüceltmekle, aşağılamak arasındaki belirgin anlam farkını ortadan kaldırıyor !
Yüceltirken artık aşağıladığının farkında olmayan toplumun bireyine; “genel şerefsizliğe” giden toplumun bireyidir önermesinde bulunuyorum ?!
Bu, “en akıllımız Hacı Veli ama o da direkte zincirle bağlı !”(2) gibi benzetebildiğim , acı acı gülümseyerek ve ibret alınması gerekli bir kıssa/hisse tevekkelliğidir.
Ve toplumu “genel şerefsizliğe”gidenin, birey olarak ne oranda “şerefli” olmak ve kalmaktan bahsedebileceğini sormak, burada oldukça zor bir soru olmaktadır !?
Bu tip insanların oluşturduğu toplumu nasıl isimlendirip, tanımlayabiliriz peki ?
Kârikatür diyoruz olmuyor, insanımsı diyoruz olmuyor.
Demek ki, halk/ulus toplumsalımız da “çoğunluğu” oluşturmaya giden yeni bir insan tipolojisi kavramı gerçeğine ilerliyoruz.
İlerletmek ileriye doğru ise anlamlı güzeldir diyebiliyorum...
Sadist birey ve mazoşist toplumu(3); çok ileri yaşlarda bir kişilik gibi düşünün, bunların (birey ve sosyal grup olarak) takvim yaşı ile zeka/duygu yaşı arasındaki tutarsızlık olarak isimlendirebilir miyiz peki, bu yeni birey ve toplumsal tipolojiyi ?
Embesil(4) toplum duygusallığı mıdır, ne dersiniz ?
Moron(5) bireycilik güdülenmesinde cinsel ve toplumsal şiddet/taciz ve çıkarcılık ve de bu düşünce(ler)de takılmış, yoğun bir sapma hali midir yoksa ?!
Belki de, idio da(6), bütün anlamlandırmalarda bir saygısız sevgi ( daha doğrusu aşk) kırılması !
Böyle mi peki !?
Bireyin takvim yaşı ile düşün/duyumsal anlamdaki olgunluk yaşı çelişmesini, üst toplumsal birliktelik olarak, ulus toplumsalımız şablonuna ’aynen’ uygulamayı önerebiliyorum.
Birler, bireyler, en çoğundan toplama bir toplumsalda olacaklardır. Demek ki bu şablonu rahatlıkla uygulabilir haldeyiz...
-Hem şehitlere ağlamak.
-Hem Atatürk’ü (nasıl olabiliyorsa) çok seviyor olmak (!)
-En güvendiği kurumların başına da “ Türk Ordu”sunu koymak (!)
Sonra da tutup, en “ilkel” ve “barbarlara”(7), en fazla "özelleştirerek"(!) satanlara, “milli irade” olarak “teveccüh” göstermek !
Nasıl açıklanabilir ki, bu olgu başka !?
İşte bu sorunun cevabı, yine bu bireylerden oluşmuş ve toplumun %51’ini oluşturan, “en” fazla “satan”ları seçmişliğin rahatsız edici rahatlığıyla, beş para etmez, ciğersiz ve beyin ameliyatı geçirmişler olarak verilmelidir !
En müslüman “mümin”, en milliyetçi ”Türk” ya da en ezen/ezilen sınıfsal çelişkisi bilir görünen ”maddeci sol söylemli insan”lar olupta; en büyük şerefsiz, en büyük gerici olan, Abd ve Ab “emperyalizmi ve sömürgecisine “The koalisyon“ şeklinde kapılananlara ne diyeceğiz o zaman ?
Bu tip insanın belirleyeni, şerefsizce “köşe dönmek“, her şeyi "beleşe getirmek" ve bir de, her ortama bukalemunca uyum sağlıyor olmak başarısından öte nedir ?
Tiksinti veren şeyleri görüp, tepki vermez bir aptallıkta “özürlü” birey mi ?
Bu tip bireylerden oluşmuş ve haysiyetsizlikte kararlı, bir “mıymıntılar” toplumsalı mı ?
Daha da kötüsü, geleceksiz ve güvensiz bırakanlara güvenip, bunca külliyâtlı seçmişlik oranıyla, onların yoz/boz ve mutlaka yobaz olan, şu an yaşadığımız; “umudumuz öle öle yaşamaktır.” diyen adeta, bozuculuk ortamını hazırlamalarına izin verenleri nasıl bir ulus toplumsalı ruh haliyle açıklayabileceğiz ?
Bunlar insana “inancını” kaybettirirler o kesin de :
-Türk kimliği- filan diyoruz ya hani, işte onu ne yapacağız ?
Yine bunlar, bu halleriyle müslümansalar benimle ayrışıyorlar. Bu gerçeğinde fakındayım artık !
Ben, bunlar gibi müslüman olmak istemiyorum. Milliyetçi de, hatta ezen karşıtlığında ‘ezilenci’den yana sol söylemlilerden olmayıda, hiç istemiyorum !
"babalar gibi satarım"cılardan, şerefsiz ve hayasızca Abd ve Ab emperyalistlerini ülkeye "yatırım" filan diye çağıranlardan, ondan sonra da utanmazca ve hala benim çizgimi ideolojim, inancım belirler diyen “şerefsizlerden” olmak istemiyorum !
Ben Türk’ce ve türk(ü)lerce, istiklal-i tam ve de şerefli bir gelecek hayali kurduğum bir cumhuriyetçi Türk ülkesi özlüyorum…
Demek ki ayrışmamızın farkı, hem derece hem içerik anlamlandırmasındadır.
Öyleyse rahat bir psikoloji ile devam etmemde de bir sakınca yoktur.
Birtengri bunlarla yolumu “cennet"inde dahi kesiştirmesin !
Bunlar "cennet"e gidiyorsa eğer; ben istemiyorum. Arasat’ta veya cehenemde bile kalmaya razıyım.
Bunlar olmasın ama yanımda !
Kalıyor geriye, “umut”ların dağlarda, ovalarda şehirlerde ve hatta köylerde tükenmesine duyulan öfke, utanç ve acı !
Ey Türk bireylerinden oluşmuş Turk Ulus toplumsalı :
“Sapare Aude !” (8) lütfen…
Bilirim ki, araya iki ecnebi sözcük atmışı seversin sen. Bunun Türkçe’sini de dipnotlar kısmına yazdım, oraya bak...
Ne olsa da, Türkçe ve Türk’celik önemi sende hep ikincildir ?!
Bireyden toplumsala gidiyoruz ve bunu söylemeyi de artık “abesle iştigal”(9) sayıyoruz…
Toplumsalınız halk mı olur, cemaat mi olur, ulus mu olur her neyse artık..
Bu halde bir külli “Sapare Aude” hali umuyorum mümkünse ?
Çok kötü oluşlarsa şikayetimiz, en iyi olmaklara başlangıç saymalıyız.
Bazen yenilmek, sende ara ara oluşması kuvvetle muhtemel aydın psiko-sosyal dinamizm durağanlığını ve eski kalmayı, eylemsel yeniye çevirip yönlendireceği için, yenile(ne)rek de kazanmaktır.
Yeni güzeldir... Yeniye karşı bizdeki her türden “muhafazar” ile emperyalistin “neoncon”unun aynı şey demek olduğunu anlamaya gelmek gibi bir güzelliği vardır örneğin, ’yeni’nin !
Ya da öyle bir an gelir ki, "şerefsizlerin en son sığınanın milliyetçilik” olabileceğinin yıkımını anlayarak yaşamak gibi, zor anları yaşar olursunuz !
Düşünme fakülteleri mideleri, duyumsama bölümleri ise belden aşağıları olmuşlardan eyleme beni, Ey Görklü Birtengrim.
“Allah Allah”(*)
Tepki ve hayretin, sürekli aşağılanmaktan musdarip bir halkın, okumuş yazmışını (çoğu zaman haklı olmana rağmen) aşağılamak kompleksidir.
Onlarla, yani sömürgeciler ve işbirlikçileri ile kalmaya niyetli isen onlara “tabi”i ve onlardan olarak... Ben olmuyorum senin gibi, “tabi”i olduklarının “tabiyun”u olmaya karar vermişlerden olarak !
Düşünce ve duygularımızın hızına yetişemediğimiz anlar vardır bilirsiniz ? Ya da bu iki kavramı dengeleyemez olduğumuz haldeki zamanlarımız...
İnsan tanımlayan ve tamlayanından ilerde ve geride kaldığımız "o " zamanların anlam yitirmeleridir, "yeni" ararken duyduğumuz acılar...
Eğer yaşam sürerken hiç takılmıyor, düşüp-kalkmıyorsan, çelişkilerin zıtlaşmıyor, bunlardan aklını ve yüreğini geliştirecek daha bilinçliye ilerletebildiğin algıdan-anlam ve tanıma doğru sonuçlanan eylemler çıkaramıyorsan: Boklaşmıştır beynin, tezekleşmiştir yüreğin !
Senden sürü olur, güruh olur, insanımsı ve işbirlikçi karikatürlere inanıp, biat etmişliğin kullaşmışlığının bir hiçliğinde bayağılık olur !
Kaldırda başını bak, çağ aynasında kendin ve toplumuna... Neye benziyorsun bireyinden, toplumsalına ?
Yatırılıp döşek, kaldırılıp eşek ettikleri veya işlerine geldiklerinde sağdıkları ve işleri bittiğinde yazı ve yabanlara aç, bilâç sürdükleri sığırlar gibisin tıpkı !..
Uyan ey sürüye sayılmış toplum !
Ahmet Kutlu Ayyüce
Göktürkmen
Not: Yazımız içeriği ve boyutu nedeniyle, iki bölüm olarak devam edecektir.
DİPNOT AÇIKLAMALARI:
(1):’Yuğ’lama: Eski Türklerde ölü evinde şaman eşliğinde yapılan törenler, günümüzde kimi Türk toplumlarında İslami ya da eski haliyle hala var olan bir gelenektir.
(2): Yöresel deyim( Kırşehir): bir grubun en akıllısının direkte zincirle bağlı olduğu düşünülerek, geriye kalanların durumuna gönderme yapan mizahi halk yaklaşımı.
(3): Sadist Birey: Başkalarına acı çektirerek zihnen doyum sağlayan kimse anlamına gelir. Mecazî olarak başkalarına acı çektirmekten zevk duyan anlamına gelir. Mazoşist Toplum: acı çekmekten zevk alan kişidir. Benzer terim olan sadist ise acı çektirmekten hoşlanan toplum anlamına gelmektedir.
(4): Embesil: Eğitilebilir zeka özürlülerine verilen genel addır. IQ seviyeleri 25-49 olup, idiotla arasında eğitime tepki verme gibi büyük fark vardır.
(5): Moron: IQsu 30’un altındakilere verilen isim.. Ama bir zenaat haline geldiginde iq’su 150’nin üstündekilerden de rahatlıkla beklenebilecek bir davranış biciminin kök hali..
(6): İdio: Garip, özgü, farkli, ayrı davranabilen kişilik..
(7): İlkel: Gelişmişlik bakımından en alt seviyede bulunan. Barbar: insanın medeniyet ile anormal hale getirilmemiş doğal formu..
(8): Sapare Aude: Aydınlanmanın İlke sözü. Latince “aklın (ve haliyle duygularını) kendin yönet.” Kim demiş? E.Kant…
(9): Abesle iştigal: Gereksiz ve anlamsız işler eylemlinde bulunmak.
(*): Allah Allah:Amin anlamında söylenmiştir.
YORUMLAR
Osmani (lisan) Türkçe düşünüp, bunu 'özTürkçe' cumhuri (lisan) Türkçe -ek-liyoruz.
Toplum zaten çok/çoğul gibi .. "sal/sel" burada açıklanmaya hakkınız var, kesinlikle muhtaç!..
Eleştirsel/eleştirel -Toplumal/ toplum(s)al sadece sesli düşünüp kendimce seçenekler deniyorum.
Bu bir önerme.. Üzerine konuşmaktan mutlu olurum.
Sonra cümle yapısalı ve kalıplarında yeni denemek, ne denli ukalalıktır, ne denli kendi ve yeni özgününü denemektir? Bu elbette benim Türkçe'yi kafamın estiği gibi yazıp, konuşmamı gerektirmiyor ve/fakat bundan genel kabul görmüşlük ve kullanırlık anlamında denemeler yapmama da engel olmamalı..
Bu ikisinden mantıklı bir yeni çıkarıp kullanmam gerek, çok haklısınız.
Yazıma katkı yapıp beni eleştirdiğiniz için ne memnun oldum bilemezsiniz efendim. Üstelik eleştirilerinizde ciddi ve karşılıklı münazara yapılacak kadar değerli..
Söylediklerinizden doğru çıkarımlar yapacağımdan emin olabilirsiniz efendim.
Saygılar.
Göktürkmen tarafından 10/26/2008 8:06:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ben, Türk’ce, türk(ü)lerce, istiklal-i tam ve şerefli bir gelecek hayali kurduğum bir cumhuriyetçi Türk ülkesi özlüyorum…
bu herkesin ortak dileğidir muhakkak. yalnız şöyle bir tenkidim var efendim. türkçe bir memleket demişsiniz ama, yazınızın aşlığı ne yazık ki türkçeyi katlediyor.
TÜRK BİREYİ ve ULUS TOPLUMSALINA ELEŞTİREL BAKIŞ -
toplum-sal diye türkçe kelime yok. bunun yerine türk bireyi ve ulus toplumuna eleştirel bakış deseniz daha doğru olurdu. ayrıca anladım kadarıyla türk tarihini ve öztürkçeyi seviyorsunuz. eskiden millet kelimesini kullanıyorduk. yerine ulus kelimesini koyduk. şu an diğer türk devletlerinde millet kelimesi hala kullanılır. ulus kelimesi öz türkçede millet manasında değil bir yöreyi tanımlamak manasında kullanılır. mesela Atatürkün nutuk adlı eserinde veya konuşmalarında ulus kelimesi değil millet kelimesi vardır.GENEL TOPLUMSALDA ŞEREFSİZLİĞE GİDEN BİR ULUSUN BİREYİ, ŞEREFLİ KALAMAZ ! bu başlıkta türkçe kaidelerine hiç uymuyor. sizin türkçe sevginizi sezdiğim için bunları yazma gereği duydum. dost tavsiyesi olarak kabul edin lütfen. -sal -sel ekleri fransızcadır. isimden sıfat yapan isnat ekleridir. fransızcada 6 tane isnat eki vardır. bizde ise bu ekin işini yapacak tam 10 ek vardır. dil namusdur. dile sahip çıkalım kardeşim. saygılar
İnsan bir alışkanlık hayvanıdır.(Alman Atasözü)
Parayı veren düdüğü çalar.(Yabancılara satılan medya kuruluşlarının kimin düdüğünü çalacağı ortadayken,oluşturmak istyeceği alışkanlıkların ve davranışların bizlerin çıkarları doğrultusunda olacağını söylemek mümkün müdür?Hayır !Kendine hizmet edecek yeni tip eşekler, sağılacak koyunlar kesilecek kuzular yaratacaklardır.
İbret verici yazılarınızdan dolayı kutlarım.Saygımla.
Şaban Aktaş tarafından 7/3/2008 9:07:46 AM zamanında düzenlenmiştir.