- 434 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Arap Süpermen
Patron oğlu olmasının verdiği yetkiye dayanarak dışarıda yemek istiyor oğul Ege. Madem karın tokluğuna çalışıyoruz karnımızı nerede doğuracağımızı sizden öğrenecek değiliz modunda. Self servis tarzı bir yere gidiyoruz; self servis ortamına uygun olarak, tepsimizi alıyor, yemeğimizi seçiyor ve tepsilerimize gayri nizami koyuyoruz yiyeceklerimizi; tam masaya geçeceğiz kasiyer bayanla göz göze geliyoruz. Gözleri, gözlerime önce öde, sonra ye bakışı atmakta, benim gözlerim onun gözlerine siktin iştahımı eyledin viran, bu işler bize uymaz bunlar hep Amerikan, bakışıyla iadeyi göz yapmaktayım. Onun gözü benim gözümden daha kararlı, üstelik devreye gözünün üstündeki kaşı da giriyor, daha fazla göz düellosuna gözüm yemiyor, gözüm aşağılara kayarak cebimden çıkardığım Sodexo kartıyla buluşuyor. Uzatıyorum kartımı kararlı ve kara gözlü kasiyere, çekiyor tereyağından kıl çeker gibi toplam tutarı. Sodexo kartından çekilen bedeli belirten fişle ile birlikte geri veriyor Sodexo kartınız doğurdu bakışıyla. Aramızda bir elektriklenme olmadı ki fiş olsun, bu kadar bakıştan doğan çocuk da fiş tipli oluyor demek. Buruşturup atıyorum göz zinasıyla oluşan çocuğu. Çocuk düşüyor!
Geçiyoruz soldan dördüncü masaya parasını peşin ödediğimiz yemeklerle, yemeğin adını bilmiyoruz üstü beşamel soslu, içinde ne var hiç sormadık. Oğul Ege baba ne var bunun içinde diye soruyor, çatalla sondaj çalışması yapılmadan bilemeyeceğimizi, söyleyerek girişiyorum beşamel soslu bilmem ne yemeğine, içinden patlıcan, patates, et ve bezelye tarzı şeyler tıkıştırılmış tadı orta üstü, güzele yakın bir yemek. Ben yemeğin yanında vişne kompostosu, oğul Ege abartılmış köpüklü ayran takılıyoruz.
Yemek yediğim masa kapıya yaklaşık on metre uzaklığında ve oturma pozisyonum dolayısıyla gelen, giden kişilerin trafiğini gözümleyebiliyorum. İçeriye, Arap turist çift, ikisi erkek biri kız toplam üç çocukla Restauranta girme çabasındalar, çocuklar dört, beş, altı yaşlarında, belli ki hiç ara verilmeden bir imalat söz konusu, çocuklardan biri ağlıyor ve nedense hiç içeri giresi yok. Adam dört yaşlarındaki çocuğu tek elinden tutarak hunharca içeri sokuyor, çocuğun ayakları yerden kesilmiş Süpermen gibi giriyor içeri, sanırsınız etinden et koparılıyor çocuğun. Kulağımızın kızlık zarına tecavüze yelteniyor daha çükünün bu potansiyeli sahip olduğunu bilmeden.
Diğer masalar dahil, hepimizin yedikleri boğazımıza düğümleniyor, anne, baba ağlayan Arap Süpermen’i bir türlü susturamıyorlar, Süpermen annesi susturucu olarak okkalı bir tokat çakıyor, tokat çocuğun ses tonunu artırarak ağlamamasından başka bir işe yaramıyor. Baba, öyle çakılmaz, böyle çakılır diye ağlayan Süpermen’in yaşlı yanaklarına üst üste dört şaplak şaplatıyor, adamın yaşlı eli çocuğun yaşlı gözleriyle birleşiyor ve fakat Süpermen neye ağladığını unutup okkalı şaplaklar için ağlamaya başlıyor.
Garsonlar araya giriyor, baba oturuyor, anne Süpermen’i kucağına alıyor, ses biraz kısılıyor, diğer garson kola getiriyor, Süpermen’in dayak üstü kolayı çok sevdiği anlaşılıyor.
Diğer erkek çocukla ilgilenen yok, o kendi halinde, geçişi tamamen engelleyici şekilde yere bağdaş kurmuş durumu protesto ediyor. Kolayı görünce bağdaşını bozup kardeşinin kolasına ortak olmak istiyor.
AMAN! Diyor garsonlar sana yeni bir kola verelim ona dokunma. Kız çocuğu gayet hanım hanımcık oturmakta, önüne gelen ekmek arası dönerini didikliyor. Bizim dayak arası yemeğimiz bitiyor.
Kasiyer kıza gözlerim aracılığıyla eyvallah yollayacağım.
Fakat kasiyer kız, Arap çifte, kara gözleri aracılığıyla bir güzel sövüyor, sövülenler tercüme edilemiyor.
Temmuz 2013
ABDAL YAZILAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.