- 674 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Çaba
sen kanlarımı umarsızca dudaklarına döken savaş çılgınlarının aşkla nasıl çarpıldıklarını görmedin.
kimseye vurmadan içinden çıktığım savaşları..
sabırsızca süzüp gözkapaklarındaki kaçamakları, duymadın ayak seslerimin altında çatlayan sabır taşlarını.
nasıl çağırdığımı duymadın. gözlerimi kapayıp, yerin bütün katmanlarını yarar gibi açarak ruhumu. önemli birşey değildi belki. kanlarımın dökülmesinin önemsiz oluşu gibi..
bilemezdin.. sanarak yaşamamın koltuk değnekleriyle, nasıl korkunç bir düşman gibi bellendiğini. almadan vermeyi saymayanların bilmediği gibi, vermeden almanın imkânsızlığını.
tatmadın belki,,,
Rabbin secdesine vardığında, kalbini eline alarak ait olmanın, derdinin şükrünü eda etmeyi.
ama hissettin.. aşkın altın tozları arasında, kendi etrafında dönerek dansetmenin büyülü şafağını. ellerini açıp sonsuz gülümsemenle, ne kadar aittin ait olmaya. sapsarı bu dünyanın evsahibesiydin.
henüz bilmiyordun. çocuğunun adı yoktu. evinin bir yolu yoktu. beklediklerin bulmaya istekli değildi kalbinin izlerini. bir düş ilmeği geçirilmişti boynuna. yahut düş zamanında sahipsiz bir ilmek. sen kilitli kalmıştın bu zaman çukurunda.. aşıp gitmeye gücün yoktu.
merhametin çoktu. yürekleri ağartırdı. evini toplayamazdın bu yüzden. bütün odaları sen kokardı. ruhunun adanmışlığı kokardı. huzura hazırlanmıştın. eşyalarını okşamıştın evinin tek tek, bakışlarının meltemiyle.
ne güzel bakmaktı o.. ki güzel bakmak diye buna denirdi işte. evini toplayamazdın bu yüzden. güller ve güvercinler.. sensiz kalamazdı.. kendini bırakırdın. onlara dönüp baktığında ellerin kanardı kendiliğinden.
ağlayamazdın. susardı senin gözlerin. yaran öyle derin bir hakikâtti. çökmüştü yeraltı su geçitlerin. yarınların sızıyordu.
henüz bilmiyordun. yeniden doğuyordun.
bilmiyordun, seni savunacak kimse de yoktu. sesini tanımıyorlardı. suya yazdığın suyla akıp gidiyordu.. velâkin, her çağlayan okumaktaydı dudaklarını, üstüme dökerek billurdan harfleri. duymamak olanaksızdı. duymayanların yokluğuyla doldu özün.
affetmeyi bilmiyordun. çünkü feragâtin olağan ve büyüktü. "kimsenin kabahati yok. saldırabiliyorsan kadere saldır" diyenlerdendin. belki farkında değildin, rahmet kalbine d-okunmuştu. kavuşmanın kahramanları neredeydi?
içimde bir okyanusu çalkalayan mahzun bakışın -bakışların olamazdı senin- mührünü vurmuştu varlığını alnımın ortasına, kimseye fâş olmadan. haya ile iman!.. bir sunağın başında gözyaşımı tuttum o zaman.
her yerden kalbinin atışları duyuluyordu. yıldızlar kaymaya başlamıştı bir bir. bu gökyüzü şenliği ruhların çözüldüğü bir son belirtti bana. ve yarım yaşayanların lâl olmuş zifir karanlığına bir esma. öyle mahzundu güzelliğin.. ben hiç büyütmedim seni.
yine de kırıktı dünya bir yerinden.
biliyor muydun bilmiyorum, benliğin örtüsünü sevdiğini dile kolay getirdiğin bu yolda yalnız bir gölge ağacına asmayı.
yalın ve nerdeyse saklanan bir çaba benimki, seni kurtarmak için. yalnız kendi kendine öğrenilebileceğini ve yaşanabileceğini bildiğim halde. ancak bir yere dayanmak gerekiyor bazen. öyle kabul edebilirsen..
ben de bilmiyordum, nasıl söyleneceğini. susmadan gidemeyeceğimi bilmediğim gibi..
aslında bütün söylemeye çalıştığım bundan ibaretti. duydun mu acaba beni?
sonra,,,