- 931 Okunma
- 10 Yorum
- 2 Beğeni
Yağmur
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bu gece yağmuru dinliyorum. Öyle şiirlerdeki gibi laf olsun diye değil, açtım terasın kapılarını, sağnağı dinliyorum. Zifiri bir karanlık var karşımda. Biliyorum ki orada, çimlerin bittiği yerde orman başlıyor. Ama ormanı göremiyorum. Dahası ormanı duyamıyorum. Ne bir yaprak hışırtısı var, ne böcek vızıltısı. Sadece yağmuru duyuyorum. Yağmur belki ormana bile düşmüyor; duyduklarım bahçeye denk gelenler. Yağıyor da yağıyor.
Çatıya düşüyor damlalar. Biri uyarana kadar çatıyı en son yapılır sanır, evin en yeni bölümünün neden o kadar çok tamir gördüğünü merak ederdim. Yanılmışım: Çatı ilk safhalarda yapılıyormuş. Bu gerçeklerle fazla ilgilenmeyen yağmur tuğlaların üzerine düşmeye devam ediyor. Sonra oluklara akıyor; çam iğneleriyle dolu kanallarda kendine yol bulamayınca taşıp, herhangi bir noktadan bahçeye dökülüyor. Mini şelalelerin sesi kulağıma geliyor. Belki de bu yüzden ormana yağan yağmuru duyamıyorum.
Sular bir süredir biçmediğim çimlerin arasında kümeleniyor olmalı. Neyse ki bahçenin ormana doğru hafif bir eğimi var; su birikintileri göletlere dönüşemiyor. Suların evin benden önceki sahibinin dikmiş olduğu elma ağacının altından akıp gittiğini hayal ediyorum. Gitmeliler; sonsuza değin kalamazlar, değil mi?
Hamağı kaldırarak iyi bir iş yapmış olduğumu düşünüyorum. Yağmurun geleceğini bildiğimden değil elbette. Hamağın olduğu yere birkaç metal sandalye, bir de odun mangalı atmayı planlıyordum. Mevsim sonbahara döndüğünde orada oturmak zevkli olacaktı. Elde gencinden bir kadeh bir şarap, dökülen sarı, turuncu yapraklar ve mangalda yanan odunun kokusu... Yanımda birisi olursa ’’Bu evi niye aldın?’’ diye sormaz artık.
Bu evi niye aldım? Herkesin dilinde bu soru. Cevabını ilk zamanlar ben de bilmiyordum ama şimdi söyleyebilirim: Bu evi yağmuru dinleyebilmek için aldım. Oturup hiç bir şey yapmadan, geçmişin muhasebe defterlerini karıştırmadan, geleceğin hayallerine bulanmadan, sadece ve sadece yağmuru dinlemek için aldım. Güneş açtığında baştankaraların yuvalarından çıkışlarını görmek, sinekkuşlarının vızıltılarını duymak için de aldım. Geceleri bahçede bir tavşana denk gelmek, sabahları garajımda soyulmuş yılan derileri bulmak için aldım. Başımı göğe kaldırdığımda ağaçların arasından takımyıldızları seçmek, çocukken babamın bana söz verdiği teleskobu alabilmek için aldım.
Yağmur hala yağıyor. Böylesi yok bizim memlekette. O kadar sık yağıyor ki bahçeye açtığım ikiye birlik çukuru dolduruyor olmalı. O çukur da bu evi alış sebeplerimden biri. Sebebi ise bende kalsın.
YORUMLAR
Paylaşmışım zamanında. Kaç yıl sonra Facebook hatırlattı tekrar ve yeniden okumak icap etti yazıyı. Hala çukur yerinde mi? Ben o zaman hangi düşünceyle mezar yeri dediysem çukura...
yazılarınızı okumayı özlemişim.
Saygılarımla...
İlhan Kemal
Merhaba İlhan Bey, öncelikle güne gelen yazınızı kutlarım.
Evinize gelince, Amerika'daki ormana yakın müstakil evlerden biri olmalı bahsi geçen ev. Orada yağmurun sesi de, kuşların sesi de iyi dinlenir. Sanırım trafik vızırtısı da çocuk gürültüsü de yoktur. Çünkü evler birbirine oldukça mesafeli.
Çukur mu? Sanırım evde havuz yok, hazır yağmur yağıyorken dolsun da doğal bir havuz olsun o da :)
Bu yazınız bana biraz daha değişik geldi. Mekanı anlatımınız güzel, yaşattınız yağmuru var olun.
Tebrikler, saygılar...
İlhan Kemal
Yine tahmin ettiğiniz gibi evler birbirlerine mesafeli, aralarında perde kıvamında ağaçlar var. Çocuk var epey çevrede ama pek sesleri gelmiyor (Genelde ses çıkarmayan oyunlar oynuyorlar) Havuz olsa biraz sesleri gelirdi ama havuz yok. Olsa mıydı? Çok masraf kapısı, aman olmasın.
Yorumunuza üç yıl kadar geç yanıt verdiğim için kusuruma bakmayın (Tam bugün üçüncü yıldönümü). Saygılarımla.
Ben çukura mezar dedim gitti. Vakti gelince uzun süren yağmurların altında uzanıp uyumak için güzel bir seçim bana göre.
Alıştığım tarzınızdan farklı geldi bu çalışma. Daha duygusal, daha görsel. Hatta işitsel. Bu yaz sıcağında özlediğimiz çamur kokusunu, bulanık suları düşündürdünüz bana. Ben en iyisi paylaşayım bu çalışmayı. Başkaları da okusun çokca.
Saygılarımla.
İlhan Kemal
Biraz daha betimlemelerin olduğu bir yazı denemişim (Siz ikinci yorumu yazana kadar yazıyı unutmuştum). Benimkiler arasında değişik olmuş. Biraz daha uzun olsaymış çok can sıkıcı olabilirmiş (Bir okuyucu gibi yazıyorum çünkü tamamen o konumdayım).
Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Bir zamanlar hikalerim için "Okuyor ve yanınızdakine bir dirsek vurup şunu sen de bir okusana deme isteği duyuyorsunuz" demiştiniz. O hikayaleri şimdi okuduğumda "Çok itici şeyler yazmışım" diye düşünüyorum. Ama aklıma sizin sözleriniz geliyor. Belki de yazan kişide bir şeyler değişiyor ve eskiyi beğenmez hale geliyor. Daha iyisini yazabilmek değil bu değişim. Belki ortam, ruh hali, sosyal hayata bakış vs. Sizin eleştirileriniz bana daima güç vermiştir. Düşünmeye ve daha iyisini keşfetmeye sevk etmiştir. İyi işler çıkaran bir yazardan iyi şeyler duymak daima şanstır. İyi şeylerden kastım "Güzel, kalemine sağlık, harika" tarzı yakıştırmalar değil. Şöyle olsa daha iyi olurdu tavsiyesi benim için "iyi olan şeydir."
Uzun yazılar yazan bir vatandaş olarak "uzasaydı sıkıcı olurmuş" cümlenizi doğru bulmadım. Gayet subjektif bir bakış. Biz de okuyucuyuz ve daha uzasaydı hatta üç bu kadar olsaydı aynı şekilde ilerleseydi ben asla sıkılmazdım. Algı, beğeni ya da her ne ise, durum bunla alakalı.
Bazen yazdıklarnıza haksızlık ettiğinizi düşünüyorum, bu açıklamaların anlatmak istediği şey bu.
Saygılarımla.
İlhan Kemal
Eski yazdıklarımızı beğenmemeye gelince, bunda belirtli faktörlerin olduğunu düşünüyorum. Aslında üç farklı kişiyiz: günlük hayattaki biz, okuyucu olarak biz ve yazar olarak biz. Sizdeki değişimin kökenini bilmiyorum ama tahminim okuyucu/beklentisi olan kişinin değişimi olduğunu düşünüyorum.
Aynur Engindeniz
Muhtemelen adetiniz üzere karaktere bir şeyler içirecektiniz. Bu yazıda kadeh ve içki geçiyor ama ileriye dönük bir plan olarak. Kahramanın susamasına mahal vermeden konuyu bitirdiniz.
İnsanı en çok etkileyen sesler arasındadır yağmurun, suyun sesi.
Öylesine güçlüdür ki yansıması dinlendirir, düşündürür, sakinleştiren etkisiyle sizi sizden alır götürür uzaklara.
İçimizdeki dışa vuramamışlıklardır,
kimi zaman haykırırcasına yüreğinizden akıp giden,
kimi zamanda gözyaşlarından sonraki rahatlamayı andıran binbir haller vardır.
Kimi zaman gökyüzünden gelen bir sesleniştir içten içe.
Oysa bir bardak suda ne çok fırtınalar koparırken ruhumuz,
öfkeliyken sakinleşmek, ürküp korkumuzu almak için uzatılan bir bardak suya ne çok ihtiyacımız vardı aziz olun deyişlerle.
İnsana dair tüm yaşadıklarınızı sorgularken dur dememiz gerektiğini hissettiren bakmakla görmek arasındaki farklılığı ile yazarımızın kalemine yansıyan yağmurun gücü eşliğinde anlatımıyla gördüklerimizden öteyi düşünsellikle yansıttığı bu dopdolu yazı için tebrik ediyorum. Sevgi ve Saygılarımla
Kendimi kulübenin içinde yağmur seslerini dinlerken buldum ...Öyle güzel anlatmışsınız ki inanaın o havayı sanki soludum.
Çukurlara gelince onu sormayacağım...Öykünün adı güzel, duygular çok güzel, herşey çok güzel...Torunumun adı yağmur ve yağmur seslerini hissederek dünyaya geldi...
Yağmur bana güzel duygularla geldi. Sizi ve bu güzel duygulu yazınzı yürekten tebrik ediyorum. Güne gelecektir...
Sevgilerimle...