- 467 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Değişim ve Umut
Son yazım üzerine güzel yanaklımın gönderdiği e-postayı birkaç sesli tekrar ederek okuyorum “Yazdığın kitaplarla beynimi becermeyi başardın. Son konuşmamızın üzerinden uzun yıllar geçti biliyorum ve beni görmek istiyorsun, bankamızın sponsor olduğu bir sergi var, açılışında ben orada olacağım. Yalnız senden bir isteğim var. Hatırladığım kadarıyla, anlık görüntüleri yakalamakta başarılısın, beni tanımayacaksın, sadece fotoğraflamanı istiyorum. Bakalım benim yaşımdaki bir kadını bir fotoğraf karesinde ne kadar güzel gösterebilirsin”
Güzel yanaklımın başka bir şehre tayini çıkmıştı. Yarı yıl tatilinden sonra başka bir şehirde yeni öğrencileriyle yeni bir yaşama başlayacaktı. Beraber geçirdiğimiz bir buçuk yılda tarih, sanat ve edebiyat alanında bilmediğim bir çok şeyi kendisinden öğrenmiştim ilk defa gerçek bir arkadaşım, dostum, bir yol göstericim olduğunu düşünüyordum. Onun başka bir şehirde yaşaması, onu bir daha görememe düşüncesi beni yeniden onu tanımadığım zamanlardaki içe kapanı halime döndürmüştü. Hiçbir şey yapmıyor, hiçbir şeyle ilgilenmiyordum.
Şehirden ayrılmadan bir gün önceden annesiyle birlikte bize gelmişlerdi vedalaşmak için. Yemek boyunca fazla konuşmamış ve odama çekilmiştim. Annesiyle, annem sohbet ederken odama gelerek “Bana kızdığını biliyorum, ancak memurluk böyle bir şey lütfen anlayış göster.” Dedikten sonra elime bir zarf vererek “Ben gittikten sonra okumanı istiyorum” diyerek dudaklarımdan hafifçe beni öpmüştü. Yine yapacağını yapmış hayatımda bir ilki onunla yaşamamı sağlamıştı. Ben bu kadını nasıl unutabilirim ki?
Güzel yanaklım gittikten sonra mektubu okumaya başladım; Hiç şüphesiz her insanın, kat etmesi gereken bir yaşam ve yolu var. Bir buçuk yıl kadar önce ikimizin de yolu keşişti, birbirimizi tanıma fırsatı bulduk kendi adıma çok mutlu oldum bu süre zarfında. Bizim kaderimiz zamanında ve yerinde birleşti, birbirini tamamladı, ilk defa kendimi bir erkek tarafından tamamlanmış hissettim, sen yaşından oldukça olgun bir gençsin. Umarım her şey bundan sonra gönlünce olur ve her şeyde başarılı olursun.
Sana Marguerite Duras’ın “Cebelitarık Denizcisi” adlı romanından aldığım bir pragrafla veda etmek istedim. Okuman bittiğinde beni daha iyi anlayacağını umuyorum.
Roman; uzun bir zaman diliminde İtalya’da başlayıp, neredeyse bütün Akdeniz limanlarını dolaştıktan sonra Cebelitarık’ ı geçip önce Atlantik Okyanusuna, sonra da Afrika’nın içlerine bir kadının erkeğini arayış yolculuğunu anlatıyor. Sonradan bu yolculuğa katılan bir erkekte kadına eşlik etmeye başlıyor. Kahramanları da bizim gibi kalabalıklar arasında yalnız ve az konuşkan kişiler.
Uzun yolculuğa çıkacağı kadınla tanışmadan önce, adam ve uzatmalı sevgilisi Milano ve Cenova’ yı dolaşmışlar, iki gündür bulundukları Piza’dan Floransa’ya gitmeye karar vermişlerdir. Ama barışın ikinci yıl kutlamalarına denk geldiği için ne trende ne de diğer toplu taşıma araçlarında yer yoktur. Yolda karşılaştıkları birileri Floransa’ya işçi götürüp getiren kamyonlardan bahsedince şanslarını orada denemeye karar verirler. Adam şoförün yanına, kadın ise kamyonun kasasına işçilerin yanına oturur.
Şoför konuşkan bir adamdır. Sohbet sırasında yığın şey anlatıp, bir yığın soru sorar. En sonunda adama “bence sen işini bırakmalısın.’ der.
"Bence sen işini bırakmalısın”
“ Er ya da geç, yapacağım bunu”
Bu işin şakası olmadığını bana yeterince anlatamadığını düşünüyor olmalıydı: “ Baksana, dedi. Beni ilgilendirmez ama, sen bu işi bırakmalısın bence.”
Bir an sustu, sonra: “Yaşamın yaşam değil.”
“Tam sekiz yıldır, bu işi bırakacağım günün bekleyişi içindeyim, dedim. ama eninde sonunda olacak bu, başaracağım.”
“Benim de demek istediğim şu ki, bugünden tezi yok..”.
Bir an sustum, sonra: “Belki de haklısın” dedim.
Nefis bir serinliği vardı rüzgârın. Ama şoför benim kadar tadını çıkaramıyordu.
Ona sordum:
“Peki, niye böyle dedin?” Usulca, dedi ki:
“Çünkü sen, biri sana bunları söylesin diye bekliyorsun, yalan mı?” ve bir kez daha yineledi:
“Yaşamın yaşam değil. Benim yerimde kim olsa aynı şeyi söylerdi."*
Mektubu okumayı bitirmiştim, güzel yanaklım tayin olduğu yerde hayatında önemli bir değişiklik yapacaktı. Bunu artık biliyordum. Bilmediğim ise o büyük değişimi yaşamına uygularken, ben nerede olacağım, onun hayatının içinde mi, dışında mı bunu da zaman gösterecek.
*Sevmediği bir işte çalışan, hiç hoşlanmadığı bir kadınla birlikte yaşayan genç bir adam, tanıştığı bir kamyon sürücüsüyle yaptığı kısa bir yolculuğun ardından, yaşamının yaşam olmadığını fark eder, gidip tek başına bir köye yerleşir. Orada hayatının akışını değiştirecek genç, varlıklı bir kadınla, Anna’yla tanışır; onun yanında işe girer. Anna, yitirdiği Cebelitarık Denizcisi’ni aramaktadır. Kimdir bu? Geçlik midir, işlenmemiş bir cinayet midir, masumluk mudur, yalın bir ruh mudur, deniz ve yolculuklar mıdır? Anna’yla genç adam, Cebelitarık Denizcisi’ni bulmak üzere birlikte denize açılırlar. Sete Limanı’ndan Tanca’ya, Tanca’dan Abidjan’a, oradan da Leopoldville’e dolaşıp dururlar. Bu yolculuk sırasında birbirlerine bağlanan bu iki insan, bir yandan da bu arayışı dürüstçe sürdürmek gereğini bilirler, Cebelitarık Denizcisi’ni bulmak için ellerinden geleni yaparlar. Onu bulmak onlar için iyi mi olacaktır, kötü mü ve bulacaklar mıdır onu? Marguerite Duras’tan ustaca işlenmiş bir roman daha.
xesmerkedix.blogspot.com/2012/11/degisim-ve-umut.html
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.