- 965 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güz Hapsi Romanı
“Bilmez miyim? Senin içinde geveze bir yazar dışında da iyi kamufle edilmiş bir radar sistemi olduğunu, hem de düşünce ölçeninden. Karşındaki insan kim olursa olsun, bu konuda hiç şansı yok. Olumlu olumsuz ne kadar düşüncesi varsa senin radar devreye girip anında tespit ediyor. Nasıl başardığını tam çözmüş değilim ama bunu Allah vergisi bir yeti ile yaptığını düşünüyorum.”
Tebessüm ederek dinlemiştim Koca Çınar’ı.
“İçimde gizlenmiş bir radar taşıyor muyum bilmiyorum, ama çocukluğumdan beri insanların dillerinin ne söylediğiyle değil, daha çok gözlerinin ne anlattığıyla ilgilendim. Bana göre ruhun penceresidir gözler. Dikkatli bakmasını bilirsen içeride ne olup bittiğini anlarsın. Çocukluğumda oynadığım sıra dışı bir oyundu benim için. İnsanlar fark etmeden, çevik bakışlarımla ruhlarının pencerelerine tırmanıp içeride ne olup bittiğini gözetlerdim. Hiçbir oyunu, düşünceleri çırılçıplak yakalamak kadar eğlenceli bulmazdım. Bazen dilin ne söylediğine bakmayacaksın Osman Baba. Eğer amaç seni yanıltmaksa emin ol şu gördüğün dil, iki damak arasında dünyanın bir numaralı akrobasi yıldızı olur. Kemiği yoktur malum, eğrilir de bükülür de. Gözler öyle mi ya? Çok geveze ve bir o kadar da ispiyoncudurlar. Sahibinin haberi olmadan çok şey anlatırlar. Ben daha gözlerine inkârı ve yalan söylemeyi öğreten bir insana rastlamadım şu hayatta, ama gözlerini susturabileni bir kez görmüştüm.”
Kurduğum bu son cümleyle içimde tahrip gücü yüksek bir bomba patlamış, ortalığa saçılan şarapnel parçalarından en çok yüreğim almıştı nasibini. Bazı duygular hatırlandığında hâlâ aynı şiddetle çarpıyordu insanın iç duvarlarına. Bakışlarım benden bağımsız hareket edip zeytin tabağına kaydı.
Karanlık dipsiz bir kuyuya seslenir gibi, “Evet,” dedim, “Gözlerini susturabileni bir kez görmüştüm.”
Nuriye Zeybek
"Güz Hapsi romanından"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.