Menotti
Futbolla ne derece ilgilisinizdir bilemem ama yazı konum bir futbol adamı bugün. Bir çoğunuzun bilmediği,bilenlerin bile hatırlamakta zorlanacağı bir isim, çok özel bir isim..
Çok az kişi hatırlar bu ismi. Henüz yayınların siyah beyaz olduğu dönem. Yıl 78, yer Arjantin. Sıcaklığın 40 dereceyi aştığı oyuncuların buram buram ter akıttığı bir temmuz ayı. Herkes oyunla oyuncularla yani sahadakilerle ilgileniyor, kenardaki teknik ekip kimsenin umurunda değil ama ben bir şampiyona boyunca O’nu izleyecektim, O ilginç insanı. Arjantin teknik direktörü Cesar Luis Menotti’yi..
Bir final maçı. Hollanda ve Arjantin karşı karşıya ve kıran kırana bir maç. Hollanda 74 dünya kupasının finalisti. Panzerler’e yani Almanlar’a kaybetmişler. Almanlar zaten ne yapar yapar finale gelirler,çoğu zaman da şampiyonluğu kimseye kaptırmaz mutlak alırlar.
Futbol tarihine bakarsanız en çok şampiyonluk kazanan ülke Brezilya,onları Almanya ve İtalya izler.Uruguay’ın ilk şampiyon oluşu pek hatırlanmaz bile..Futbolun beşiği olarak bilinen İngiltere’nin ise sadece bir şampiyonluk elde edebildiğini de not edelim burada..
Biraz sistemden olsa gerek.İtalya defansif, Brezilya ofansif futbol oynar ve başarıyı bu şekilde elde ederler. Almanya daha çok güce ve fiziğe dayalı top oynar. Pek macera aramaz. Skor yeterliyse kendisini hiç riske atmaz ve amacına ulaşır böylelikle.
Ada futbolu bütünüyle bu sistemlerden farklı olarak, uzun topla sonuca gider. Geriden rakip kaleye uzun bir top çıkarılır, ilerde kale önünde bekleyen bir forvet ya kafa ile, ya da ayakla topu kaleye gönderir. İngiltere, İrlanda, Galler, İskoçya, bu tip top oynar ve bizim gibi ülkelerin hiçbir şansı olmaz bunların karşısında. Her maçta en az beş, çoğu zaman da sekiz yeriz bu takımlardan. Yalnız bu ülkeler şampiyonalarda pek varlık gösteremezler, Almanlar’ın, İtalyanlar’ın, İspanyollar’ın karşısında dökülüverirler.
İtalyanlar başlı başına bir model zaten bu alanda. Gol yememe esasına dayalı tüm futbol anlayışları. Önce yemeyeceksin, fırsatını bulursan atacaksın. 82 Dünya Kupası’nda ilk turda eşleştiği Kamerun’u bile yenememişlerdi. Gruptan averajla zorlukla çıkmışlar, sonrasında Güney Amerika’nın temsilcileri Arjantin ve Brezilya’yı kendilerine has metotla devirmişler, İngilizleri ve Almanları da saf dışı bırakarak şampiyonluğa uzanmışlardı. Tardelli ve Centile’nin adları kasap diye anılır olmuştu zaten o zaman. Geleni gideni biçmişler, attıkları toplarla takımlarını şampiyon, Paulo Rosi’yi de gol kralı yapmışlardı.
Futbolda zaten, üç ekolden bahsedilir dünyada. Alman, İngiliz ve Güney Amerika yani Brezilya ekolünden. Bizimki biraz Alman, biraz Brezilya tarzı. Karma bir ekol, bize özgü yani. Her ikisinden azar azar bir şeyler almış ve kendimize özgü bir şey çıkarmışız ortaya.. Sonuç da almışız bu yolla..Avrupa ve dünya kuplarında yarı final bile oynamışız.Dünya üçüncülüğü dahi elde etmişiz.
Zannederim 78 Arjantin’in ilk şampiyonluğuydu futbolda. Uzatmalarda aldığını hatırlıyorum maçı. Zaten doksanıncı dakikada Rensenbrink’in şutu direkten dönmeseydi şampiyon Hollanda idi. Eğer öyle olsaydı zaten konuşulanlar ve unutulmayanlar arasına Kerkhof kardeşler de girerdi. Hollanda’nın asları,yıldızları yani. Willy ve Rene Kerkhof kardeşler.
Menotti’nin 120 dakikalık maçta dört paket sigara içmişliğinden sözedilmişti. Demek ki dünyanın en zor işiydi spor koçluğu. Hep gergin ama soğukkanlı görünmek zorunda olmak. Paniklememek. Zor olan da budur zaten. İçinizde ne fırtınalar kopacak ama siz bunu dışa yansıtmayacaksınız oyuncularınıza hissettrmeyeceksiniz.
Oyuncusunun inanması gerekir teknik adama. Ondaki bir boşluk hemen yansır sahaya. Başarılı teknik adamlara bakın buz gibidirler. Bizdeki Fatih Hoca gibi dolu dizgin ve duygusal olup da başarı elde eden çok az kişi vardır spor tarihinde.
Kenarda duran bir Deniz’liyi izleyin bir de Terim’i..Denizli işte tam da batılı modeller gibi..Jupp Dewrall, Benjamin Toşak, Tele Santana, Johan Kruyff gibi. Menotti şüphesiz daha da uç bir örnek..
Şampiyona boyunca en az yedi sekiz maçını izledim Arjantin’in. Hoca istifini oturuşunu duruşunu hiç bozmadı. Kemikli, ince uzun yüzü hiçbir belirti vermedi. Mimiklerinden hiçbir şey okunmadı. Taralı uzun saçı hiç bozulmadı. Oyuncularına hep arkalarında olduğu hissini ve güvenini verdi. Nihayetinde şampiyonluğu aldı ve kupayı oyuncularıyla birlikte kucakladı.
Henüz Maradon’a çocuk yaşlardaydı sanırım o yıllarda. Sahnede Kempes ve Ardiles vardı. Oyun kurucu Ardiles ve golleri sıralayan Kempes’ti. Altı gol atmıştı Kempes ve şampiyonanın gol kralı olmuştu. O gece en güzel armağanı vermişlerdi ülke insanlarına. Coşkulu Arjantin halkı Buenos Aries sokaklarında sabahlara kadar bu geceyi kutlamış, mutluluk şarkısı söylemişlerdi.
Futbol o zaman mı güzeldi, yoksa şimdi mi çok farklılaştı bilemiyorum. Acaba benim bakış açım mı çok değişti. Gece yarısından sonra izlerdim bu maçları ve asla kaçırmazdım. Maçlar sabah dörtte biterdi ve biz ancak o vakitten sonra uykuya dalardık ama yine her zamanki kalktığımız vakit uyanır ya okulumuza ya işimize giderdik.
İzlettiriyorlardı anlaşılan, sevdiriyorlardı bize futbolu. Dişe diş mücadeleydi. Şike mike bilinen şeyler değildi. Temizdi, temiz oynanıyordu futbol. Zaten o sebeple hatırlarım o dönemin klas oyuncularını. Seep Maier, Andoni Zubizarette, Dino Zoof, Shilton, Paff, Walder Perez, Boniek, Kevin Keegan,Karl Henz Rummenigge, Bonof ve daha onlarcası.
Cesar Luis Menotti hep hafızada kalacak,hiç çıkmayacak olan efsane isim.. En klas,en karizmatik olanıydı teknik adamların. Anlaşılan yaşı ileriydi ki daha sonra göremedik yeşil sahalarda O’nu. Herhalde zirvede noktalamak istemiş olmalı teknik adamlık kariyerini. O’na da o yakışırdı zaten. Gözden düşmeden arenayı terk etmek. Hem de yoksul Arjantin halkına hoş bir sevinç, coşkulu bir mutluluk yaşatarak..
Kemal GÜL
20.02.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.