- 2368 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SARI SAÇLI BEBEK ALMANYA DAN OLSUN
Hayal mayal köyden göçüp kente gelişimiz. İlk babamın tek odalı bekar evine gelmişiz bir döşek bir yorganla o eve ait hatıralarımda çok fazla bilgi yok. Sonra 70 li yıllar gecekondulaşmanın biraz daha farklılaştığı yasa dışı arsa satıcılarının ucuz parayla arsa yada üzerine kondurdukları evleri sattıkları dönem. İşte o dönemde babam birkaç kuruş yaptığı birikimle böyle bir ev almışız evdeki sevinci telaşı öyle net hatırlıyorum ki kiradan kurtuluyorduk kendi evimiz oluyordu annem babam ne mutlu..
Elektiriği, suyu olmayan ve yolu çamurlu bir mahalledeydi yeni evimiz. Bir tahta kapısı vardı sanki omuz atsan açılacak üç tane büyük odası vardı yerler tahta çatısı dirolit. Ama bizim di ya mutluyduk ailece. Nenem babama övgüler yağdırıken bak oğlum genç yaşta ev sahibi yaptı diye anama durmadan laf sokuşturuyor. Eller yıllarca İstanbul da bak birşey sahibi olamadılar benim akıllı oğlum hemen kiradan kurtardı sizleri diyor. Annemse Allah razı olsun ondan diyerek minnetini belirtiyor, her zaman ki sakinliği ve edebiyle.. Nenem bizi çok severdi de annemle sanki hep bir sorunu vardı küçücük aklımla bunu fark ederdim ve kızardım anneme her laf sokuşturmasında..Ama yine de onu çok severdim.
Yeni evimizde peşpeşe iki kardeşim daha olmuştu ve biz artık nenem babam annem üç kardeş altı kişiydik bu evde.
Bense altı yaşında büyüyüvermiştim birden. Ablaydım artık annemin yardımcısı hatta zaman zaman annem küçük anne de derdi bana. Küçük anneler annelerine yardım eder oyun oynamaz derdi.
Oyun oynamayı çok severdim ben ama. Çivi gazoz kapağı ve misket erkek oyunlarıydı ama onlarıda oynamaktan büyük zevk alırdım babam kızdığı için erkek çocuklarla bu oyunları oynamama arka mahalleye gidip orda oynardım bu oyunları.. Birde evcilik oynamayı çok severdim. Oyuncağım yoktu yalvar yakar anneme bir naylon bebek aldırmıştım. Mahallede ki diğer arkadaşlarımda benim durumumdaydı onlarında çok oyuncakları yoktu ama bazılarının Almanya da amcaları dayıları teyzeleri vardı işte onların öyle güzel bebekleri vardi ki üstelik saçlı bebekler. Onlara gıptayla bakardım. İstesem belki o bebeklerine dokunduracaklardı ama isteyemezdim de öyle bakardım. Yatağa yattığım zamanda tanrıya dua ederdim benimde saçlı bir bebeğim olsun diye.. Yada babamın Almanya da işi olsun diye. Belki Türkiye de vardı o yıllarda saçlı bebekler ama bizim mahallede saçlı bebeği olan herkesin bebeği Almanyadan gelmiş olurdu.
Birde saçlı bebek amcamlarda vardı. Amcam Amerikan konsolosluğunun aşçı başıydı sanırım Amerikadan gelmişti o yıllar o iki bebek. Barbi bebek ti saçları sarı ince belli mavi elbiseli ince tapuklu ayakkabıları bile vardı. Birde erkek bebek onunda tüm ayrıntıları düşünülmüştü. Bu bebeklerde amcamların büfesinde dururdu. Hatırlayan vardır belki hani formika büfeler olurdu ortada camdan bir rafı olur bardak çanak konur birde danteller serilirdi. İşte o büfenin içinde karşılıklı olarak dururlar bense karşısına geçer seyreder dokunmak ister ama asla ne yengeme ne amcama diyemezdim ki şu bebeklere bir kez dokunayım. Şimdi ki çocukları düşündükçe nasıl diyorum böyle bir çocuk olabildik ki kız kardeşimle konuştuğum zaman o da aynı şeyi söyler o bebeklerle oynamayı ne kadar istediğini ama amcamla yengeme bir kez bile söyleyemediğini. Halbu ki amcamda yengemde bizi öyle çok severlerdi ki istesek mutlak verirlerdi diye düşünüyorum.
Hiç saçlı bebeğim olmadı bırak olmayı dokunamadan büyüdüm. Kendim anne olduğum zaman kızıma dikkat etimde en çok aldığım şey sarı saçlı bebekler di o ise birtek yeni aldığım zaman birkaç dakika oynar sonra da bir kenara atıverirdi bende garip bir şekilde içerlerdim. Koskocaman anneydim halbuki Ve sonra anladım ki onun istediği oyuncakları değil kendi gereksinimim olanları alıyorum ve mutlu olmasını bekliyorum ne büyük haksızlık dedim sonra… Alınmaktan da vazgeçtim tabi ki. Hayatta iyilik adına yaptığımız pek çok şeyde böyle değil mi aslında kendimizi mutlu etmek adına yapıp sonrada adına iyilik diyoruz.
Artık büyüdüm ya Almanya ya giden her arkadaşımdan dostumdan mutlak bir saçlı bebek istiyorum, ilk kızımdan istemiştim ama maalesef o unutmuştu.. sonra birkaç arkadaşımdan istedim şaka yaptığımı düşünmüşler elleri boş geldi. Son bir arkadaşım ise bir bebek beğendiğini ama gelirken oraya uğrayamadığını söyledi. Maalesef bana Alamanyadan sarı saçlı bir bebek nasip olmadı. Küçükken isteyemedim büyüdüm istedim ama bu bebeğin benim için ne kadar önemli olduğunu anlatamadım sanırım ciddiye alıp getiren olmadı.
Hayatıma bakıyorum da yarım yüzyıla gelen yaşımda ya isteyemiyorum istersemde önemini anlatamadığım için ciddiye alınmıyorum. Ve bir çocuk gibi veryansın da edemiyorum için için yine alınıyorum ve maalesef hala üzülüyorum ve kendi üzüntülerime sonra gülüyorum kendi halime.. Ve hala sarı saçlı bir bebek istiyorum ama Alamanya dan olacak…
YORUMLAR
Hassas yürekli şairem, okurken bu yazı eski bir zaman tüneline girdim, anılarınızda yaşadım sanki bir an. Geçmiş o kadar canlandı ki gözlerimde anlatmam. Gaz kapakları, çivi oyunları, misket biz bir de tellerden arabalar yapardık.Tekerleklerini bulduğumuz ağaç dallarını keserek yapardık...Anneler ve gelinlik kızlar hep çeyizlik danteller yapardı, bir birinden model tarifleri alırlardı. Evin her köşesinde danteller vardı radyonun üstünde vitrinde sehbalarda...
Oyuncaklarımız yoktu, çoğu zaman oyuncaklarımızı kendimiz yapardık.Kızlar bez bebekleri ( saçlarını artan orlon iplikleriyle, bezlerini eskiyen basmalarla ) biz de arabalarımızı bulabildiğimiz paslı bahçe telleriyle yapardık, Yağmurdan sonrası ayrı bir sevinirdik çünkü çamurdiran oyuncak yapmak daha kolay olurdu, biraz kirlenirdik ama çok eğlenirdik...Oyuncaklarımız azdı ama biz mutluyduk...Sanırım çoğaldıkçada mutlulukları azaldı çocukların...Ama hep o eskide içimizdeki oyuncaklar kaldı. Şimdi bindiğim eski bir arabam var ama nedense hep gözüm kumandalı küçük bir oyuncak araba arıyor...
Lafı fazla uzatmadan içten ve güzel bu paylaşımla bizi de anılarınıza ortak ettiğiniz için teşekkür ederim...
Eğer Almanya da olsaydım şu an kargoyla saçlı bebeğinizi mutlaka yollardım....
En derin saygı ve selamlarımla....