- 707 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
IŞIK, GÖLGE, AYNA...
Bilim ve teknolojinin global eksenli yüceleştiği, sistemlerin dal budak saldığı, karamsar düşüncelerin yabancılaşmaya sevk ettiği ortamlarda her geçen gün daha çok uyuzlaşıyor; geri kalmış toplumların sürüklendiği kaosa ve insan kıyımlarına sessiz kalmaya zorlanıyoruz. Bilgi toplumunda yaşadığımız bu çelişki ve çatışmalara dur durak bilmeden gündemleştik, boşluğa savrulduk, beynimize enjekte edilen yeni ‘izm’ lerle uğraşmayı kâr bilip sanallaştık âdeta. İnsanoğlunun engin ufku doğanın doğal dengesini bozduğu, doğayı kirlettiği, bitki ve hayvan türlerini kendine yarar derecesinde kısırlaştırdığı hemen herkesin bildiği bir durum. Değerlerin çıkar merkezli bölünüşü insan realitesine aykırı bir hal alırken suskunluk en büyük ilaç oldu gölgedeki hengamede.
Güçler dengesi katı yaptırım alanını; bilgi toplumu, liberal demokrasi, kentleşme ve kültürleşme gibi savunma amaçlı siyasi terimlerle kapattığı ayyuka çıkarken gelişen bilim ve teknoloji kimlere yarar sağlıyor? Bilgi dünyamız gelişiyorsa doğa karşısındaki bu çaresizlik neden? Eğitim, sağlık, sosyal ihtiyaçlardan çok erk güçlü silahlara yatırım yapan devletler yurttaşlarına niçin hesap vermiyor? Birbiri ardın sıra gelen sorular biteviye bir yola sürüklerken bizleri, neredeyiz? Yaşıyor muyuz hâlâ?..
Koşulların tuzak kurup bizleri hiçleşen bir sendroma sürüklediği gün gibi ortadayken neler yapabiliriz? Bu dengesiz, gölgeli oyunda bize düşen görevler var mı? Sanal alemde tüketen bir nesne mi yoksa her şeyin farkında toplumsal bir özne olarak yaşamak mı?..
Her şeyin kötüye evirildiği bir düzende belki de kabul edemeyeceğimiz dünyanın bir yok oluşa sürüklenmesidir!.. Işık ile gölgenin ritmini bozan da buradaki ayna akustiği. Varlık kendini aştıkça yenilenir; yürümeyi seçince de ilk düşmanı her nedense kendisi olur. Zıt kutuplarda bilince çıkan yangını en iyi gösteren ayna olduğu gibi söndürmeye çabalayan da yine odur. Geçen zaman içerisinde o tınıya kulak vermeli ve günışığına çıkarmalı o sesi...
Kocaman bir topun değdiği yerlerden çatlaklar vardı zaten. Sessizliğe ses olmak, daha çok konuşmak ve beynimizi doğru bilgilerle donatmak gerekmektedir. Sorunları biraz da tersten cevaplamalı, kendimizi sorunların ortasında bulmalı, sorgulamalı, gücümüze inanmayı, umutlarımızı geleceğe bağlarken değişim ve hareket noktalarında bizleri ayakta tutan değerleri asla unutmamalı, onları dinamikleştirmeliyiz. Burada karşımıza çıkan insanlaşmak, doğayla bütünleşmek ve çocuklara korkusuzca sarılmaktır. Işığın ve gölgenin izini süren de aynadır; çift merkezli, akustik…
Şeyhmus Közgün