- 302 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düşünce Devinimindeki Mutluluklar 25
MS. 314’te kurultay kararı alınmıştır. Bu konularda yapılan birçok tartışmalardan, sonra alınan kararlarla; silahını barışta dahi terk edenlere, aforoz (bir kimseyi o mensubiyetlikten-aitlikten-çıkarma) uygulanmıştır.
Olumsuz yansımalardan olan Hristiyanların zenginlikten nefret etmesi ve parayı dışlaması vardı. Yine Hristiyan bekârlığı yüceltip evliliği aşağılıyordu. Memuriyetten nefret ediyorlardı vs. Bunlar imparatorluk ülküsüne aykırı iken Hristiyanlığın Tek tanrı idesinde birleştiriciliği de İmparatorluğun apaçık ülküsüydü.
Hristiyanlık bu gibi olumsuzlukları pek rahat aşılacaktı. İmparatorla kilise şıp diye anlaşacaktı. Hileyi şerri ye; egemen güçle uzlaşma; kendini buradan da belli ederek, bir çıkış yolu bulacak ve yığınlara istediklerini yaptırmanın etkisini ortaya koyacaktı. Anlaşma olunca yol çok açık ve netti! Çare bulunmuştu.
Kilise, yönetimle uzlaşıp; ferman yayınlayacaktı: Kilise; “Hıristiyanlığın olumsuz olan asker olmama, parayı aşağılama vs. gibi aşırı hükümlerinin uygulanmasını, kilise; mümin olan herkese değil de, sadece dünyevi olmayan insanlara (azizlere) yani rahiplere uygulanır” deyip çareyi bir çırpıda söyleşi verecekti. Ve devamla; “kitleler (halk) dünyevidirler. Öyle ise bu gibi söylemler halk için olamazdı!“ denecekti. Böylece mesele kökten ve tekrardan çözülecekti!
Başlangıçta, Hıristiyanlığın yayılmasında gözetilen yararcılık, şimdide başka bir uzlaşı için feda ediliyordu. Neydi bu uzlaşı?
İmparator Konstantin sabıkların (kendinden öncekilerin) düşünü gerçekleştiriyordu. Bütün Sezarlar, imparatorluğu bir birlik etrafında birleştirmek istiyordu. Bu birliği toplumun sınıflı yapısına göre, ekonomik olarak o günlerde sağlayamayacağına göre; aksine ekonomik zaaf ve bozukluk, ayrılığı daha da körüklüyordu. Öyle ise öznel öğelere sarılmak adeta denizde yılana sarılmak gibi bir şeydi. Zaten monoteizmi oluşma, Marduk’tan beri merkezi otorite için vardı.
1.Konstantin Hıristiyanlığın tekillik, tek fikir ve tek anlayışça ve tek biçimli var oluş etrafında kümelenişini, birden imparatorluğun birliği için kurtuluş gibi görmüştü. Acaba Hıristiyanlığı imparatorluğun resmi dini yapılarak, imparatorluğun birliği sağlanamaz mıydı? Yıllardır eza cefa ettirdiği akım olan Hıristiyanlık, şimdi can yeleği ve imparatorluğun kurtuluş için can simidi olmuştu. Denize düşen eline yılanı geçiremedi ise de, Hıristiyanlığa sarılmıştı.
Feodal düzen içinde öbür Sezarlar bu birliği sağlamak için yanlış dala tutunmuşlar gibiydi. Bir pagan zihniyet olan çoklu, çok köklü var oluş düşüncesi olan; Tanrı Sibel’e ve Mitra’ya, Duride sarılmışlardı. Oysa bu tanrılar “Hoşgörülü” idi. Hoşgörüde bu birliği sağlayamazdı. Hoş görü, birliğin değil farklı var olmanın, farklı düşünsel gelişmenin toplumsal olmayan, halksal olan yaşam biçimi idi. Hâlbuki yeni akıma, Hıristiyanlığa dayanmak, bambaşka bir şeydi!
Bu anlaşmada kilisenin yararı neydi? 1-Hırıstıyanlığın, İmparatorluk dini oluşuyla kiliselerde imparatorluğun egemenliğini ve gücünü de paylaşacaktılar. 2-Artık bir zamanların sapkınlığı sayılan dini Hıristiyanlık (dinsizlik) kovuşturulamayacaktı. O günün yaşantısı politeisttik oluşla çoklu yaşam alışması vardı. Ve düşünceyi çoklu ifade etmenin anlayışı da vardı. Monoteist akımın bu anlayışı; Milan anlayışının özüne aykırı oluşla, mevcut durumu ezecekti.
Artık Hıristiyanlar politeizmi, dinsizlik, sapıklık görmenin meşruiyetini sağlayacaktılar. Üçüncü olaraktan da İmparatorluk, Hristiyanlığın bekçisi olacaktı. Çünkü İmparatorluk; kendi birliğini, Hristiyanlığın güya birleştiriciliğinde! görüp 4. Yüz yılbaşlarında hala azınlık olan Hristiyanlığı imparatorluğun harcı yapmıştı. Her halde harcı zayii etmezdiniz!
Sonuç: din (Hristiyanlık) imparatorluğun birliğini sağlayacak; imparatorlukta Hristiyanlığın var kalma ve yayılmasının bekçisi olacaktı! Roma’nın dinsizlik saydığı Hristiyanlık, bir anda meşruti bir din olacaktı! Pragmatiklik ve zaman, bunu gerektirmişti!
Artık “hoşgörüsüzlük” hâkimdi. Monoteistiler politeizmi, paganist kültürü ezerek, hoşgörücü olduklarını yutturdular. Artık evrene, topluma her şeye monoteizmle tek pencereden bakılma istenirken, olumlu yanına karşın; bu olumsuz yansımasıyla da evrene hiç bakılamaz olacaktı. Gayrı kıpırdanmayacaktı. Bir olan, her şeyi bilen, ne yapacağımızı saniye saniye önceden yazan, biz ne yaparsak yapalım baştaki değiştiremeyeceğimiz bir sonuçla, karşı karşıyaydık.
Aksini düşünmek ve karşı davranışlar küfürdü. Ve dine karşı gelme sayılacaktı. Akıllara pranga vurulacaktı. Birlik hiç sağlanamayacak, saman alevi gibi olan geçici birlikler süreçlerince efendi-köle (Mevla-meva) ekseninde çelişip tez elden yeniden teröre dönüşecekti. Oysa politeist anlayışta bir sosyalitenin tanrısının dileyişi, diğerinin karşıt mantıklı düşünce oluşla karşı koyuşu ve insana yardım eden bir yüreklendirmesiydi. Bunu süreçten koparamazdınız. Bu birin de, nicelenme; sentez (birlik) yapma ve yeniden başka zaman ve zeminde tekrar nicelenme yasasıydı.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.