- 585 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İnsan Ne Bilir
İnsan Ne Bilir?
Evrende tüm somut gözlemlenebilen, soyut algılanabilen işleyiş bilgi kapsamında! Bu işleyişe dair edinilen tüm zan ve bilinç, bilgi olarak alınır! Zan durumunda olanlar ham veri, bilinç durumunda olanlar ise işlenmiş veri gibi…
Bilgi bilinç kadardır. Bilinç kadar işe yarar. Bilinçsiz olan kısmı sadece kuru kalabalık.
"Ben" ile tüm evreni bildim. O halde "ben" bu durumda "O" başka ne var ki. O’ndan başka, "Ben" den başka!
Tek ben var! Ne kadar çoğaltılırsa bakış, farklı açılardan bakılırsa yine tek ben. Farklı açılardan da aynı ben görünür. Bakışa göreceli çoğalır sanki ama aslı tek.
Eski olarak bildiğimiz ya da tanımladığımız her şey aslında tablo gibi zaman ve mekan kalkınca hazırda; “An” da ve biz tercih ile kendi işaretlerimizi büyük tablodan çekiyoruz! Yani biliyoruz! Bilme eylemi…
Zat konusunu da kısaca hatırlayalım! Zat: Ruhsal yazılımın yani ruhun Bedensel donanımda yani bedende canlılığı yani iş görmesiyle oluşan tüm veriler. Bu verilere Zat diyebilirim. Yani zat, ne yalnızca ruh ne de yalnızca beden ne de ruh ve beden. Zat ikisi kullanılarak oluşan kişisel yaşam bilgileri. Daha açık olsun; bilgisayarın yazılımına (program) ruh diyelim, donanımına da beden (klavye, monitör, vb.) zat ise bu bilgisayar ile yapılan açığa çıkarılan sanat ve eserler olsun. Ben ise bu bilgisayarı donanımı ve yazılımı kullanan olsun. Ben ile açığa çıkan da zat olur! O halde bilinen de, bilinmesi gereken de zat olacaktır! Yani soyut ve somut verileri işleyen “Ben” in bir tezahürü, açığa çıkması. Bu “açığa çıkan “Ben” ise zaten açığa çıktığı kaynağa ait yani “O”na ait. O halde ben de O. O’nu açığa çıkaran “Ben”!
Yunus’un “İlim kendin bilmektir” sözünü akılda tutarak Hacı Bayram Veli’nin şiirini bildiğimce açıklamak isterim.
Bilmek İstersen Seni
Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni
Kim bildi ef’alini
Ol bildi sıfatını
Anda gördü zatını
Sen seni bil sen seni
Görünen sıfatındır
Anı gören zatındır
Gayri ne hacetindir
Sen seni bil sen seni
Kim ki hayrete vardı
Nura müstağrak oldu
Tevhid-i zatı buldu
Sen seni bil sen seni
Bayram sözünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil sen seni
Hacı Bayram Veli
Bu harika kaynaktan bölümleri bilmek istedim. Ve kıta kıta irdeledim.
“Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni”
Bilmek istenen ne imiş? Bilmek istenen “Sen” yani “Ben” imiş. Bu da nerede aranır imiş? Can içinde, yukarıdaki misalde zat konusunda insan canlılıkla benin ruh ve bedeni kullanması ile bilinmesi vardı. Yaşamsal veriler yani zat. Bilinmesi gereken oluşan zat! “An”da bulmak ile ise O’nda bulmak veya “An” da bulmak şeklinde yani “An” dahi O! Kişi kendini zatını bildiği anda varlık sahasına çıkar. Yani potansiyelden somuta çıkar. Hepsi “An” da…
“Kim bildi ef’alini
Ol bildi sıfatını
Anda gördü zatını
Sen seni bil sen seni”
Yukarıdaki potansiyelden somutlaşmak efali bilmek var yani kişi yaptığı tercihlerin somutlaşmasıyla efalini (fiillerini) görür ve bilir! Zatını “An” da görür hatta “O” nda görür. O ise kendi zatı olur ise “Ene-l Hak” gibi bir hal... O halde sen seni yani “Ben” i bil. Kendini bil.
“Görünen sıfatındır
Anı gören zatındır
Gayri ne hacetindir
Sen seni bil sen seni”
İşte görünen yukarıdaki bilgisayar örneğinde anlattığım gibi ne yazılımdır (ruh) ne de donanım (beden) ; görünen zattır ikisi ile elde edilen fiiller. Ruh ve beden ile açığa çıkaran zattır görünen, bilinen. Gerisine hacet, ihtiyaç yok!
“Kim ki hayrete vardı
Nura müstağrak oldu
Tevhid-i zatı buldu
Sen seni bil sen seni”
Hayrete varmak için izlemek gerek. İnsan şuur ile, bilinç ile izlediğinde şahit olur. Bu şahitlik ise Nur’a dair olur. Yani Nur’a şahit olur bizzat kendi. “Ben” ile, benliği ile. Bu nur da zatını buldurdu… Zatı dahi nurlandı. Tevhit yani tek “Ben” i buldu. “Ben” de tevhit etti. Tek oldu.
“Bayram sözünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil sen seni”
"Ben" ile tüm evreni bildim. O halde "ben" bu durumda "O" başka ne var ki. O’ndan başka, "Ben" den başka! “İlim kendin bilmek” imiş değil mi? Yani insan kendini bilebilir gerisi hikaye…
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.