- 853 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
CÜMLELERİN ADINDA GİZLENEN,AYRINTISI UFAK HAYATLARA…
Gidişlerimiz,dönüşlerimiz ve sonu hiç gelmeyen yollarda geçen kırgın zamanlarımız oldu bizim.Gençliğimiz bir kanadı kırık o zavallı kuşa yardım ederek geçti.Biz bir kuşa verirken tüm şefkatimizi içimizdeki tüm kuşlar uçtu gitti…
Hangimiz giderken,ardında bıraktıklarına ağlamadan baktık,içimizde büyüyen aşkı yaban bir hırs uğruna hiç düşünmeden yarınlara bırakmadık.Korkulara esir olmak, tutkulara esir olmaktan hep daha öne geçmedi mi?
Gençliğimize ördüğümüz duvarları hep bir yanımızın bilinmeyen bir zamanda yıkacağını düşündük.Vakit geçecek,biz büyük insanlar olarak büyük bakacaktık diğer insanlara.Yanılgılarımız bir tecrübe,geçen zaman rahat bir yaşam için gidilen yolun kuşbakışı çizilmiş bir haritası olacaktı.Aynada yüzümüze bakan kişi omuzları dik,kaşları çatık ve bilen gözlerle izlerken bizi içimizde büyüyen gururun yakıcı rengi, yüzümüze daha bir güven verecekti.Kazanmalıydık,büyük yarışlarda büyük madalyalar takılmalıydı boyunlarımıza ya da en önde biz olmalıydık -saçmalığını çok sonra anlayacağımız- o anlamsız zamanlarda,koşmalıydık daha hızlı olmalıydık ve daha hızlı tüketmeliydik hayatın içimize verdiği hayat kaygısını.İyi bir yaşam uğruna düşlerimizi saklamalıydık mesela,çünki gidecek daha çok uzun yolumuz vardı bizim ve ardımızda bıraktığımız kanadı kırık bir kuş…
Gidişlerimiz ve dönüşlerimiz.Geçen zaman hızla alırken gözlerimizdeki masumluğu ve aynı hızla değişirken biz,kaç kez dönüp baktık ardımıza.Kaygı denen kemirgen geceler boyu ufak ufak yok ederken hayallerimizi uykularımızın bölündüğü oldu mu hiç?
Olmadı…
Biz aynada büyüyen gururumuzu izlerken bizi izleyen gerçek yüzümüz,hergün biraz daha küstü bize.Bu terk edişin çok sonraki bir zamanda canımızı yakacağını bile bile gitti.Gözlerimizi bürüyen o rengi kırmızı hırs zamanla pişmanlığa verirken kendini yaşanamayanlar ardımızda bıraktıklarımız ve yüzünde kırışıklık,saçlarında beyaz olmayan gençliğimiz çok önce dediğimiz zamanlarda kaldı.Artık çok geç diye fısıldadığımız o asıl yüzümüz ve herşey.Her şey için çok geç.
Sonu mutlu biten hikayelere inanma yaşımızın çoktan geçtiğini anladığımızda,bedenimizin o sol yanındaki ağrıyı duyduk her birimiz.Çabaladığımız bu hayatın hafife aldığımız insanlarınki gibi sonlanacağını anladığımızda,yürüdüğümüz yolda dondu adımlarımız ve öylece kalakaldık.Yalnızlık adı verilen o kara boşlukta diz üstü çökmüş,elleri gözlerinden akan yaşları silen bir ruhu bulduk karşımızda inanmak istemediğimiz bir geçmiş öyküsünün en baş kahramanı olarak yazıldı adımız pişmanlığın başına.
O geceler boyu başında beklediğimiz,acıdığımız ve şefkatimizin tek sahibi olduğunu anladığımız, kanadı kırık kuşun aslında kendi yüreğimizden başka bir şey olmadığını çok sonra anladı ruhumuz.İçine düştüğümüz o karanlıkta keşkeler çaldı demir parmaklıklı kapıyı “keşke” dedi içimizin küçük çocuğu “keşke bıraksaydın da diğer kuşlarla beraber kırık olan yerlerini iyileştirebilseydi yüreğin”
Uzun bir rüyanın sonu olduğunu anladığımıza,gözlerimizi açtık ve içimizde kapanması imkansız yaraların sızısını duyduk,yine sustuk.Bu kez o duymazlıktan geldiğiniz ses çığlık çığlık büyüdü gecemizde.Hayatımızın bulutları aralandığında aynadaki çökmüş,ağlamaklı o terk eden yüzümüz bize döndü ansızın, tüm kırgınlığını unuttu,titreyen ellerimizi tuttu.Geç kalınmış tüm zamanlar adına omzumuza yasladı yaşlı bedenini ve unuttu sandığı,aslında hiç unutmadığı o kırık dizeleri mırıldandı sessizce
SEVGİLERİ YARINLARA BIRAKTINIZ
ÇEKİNGEN,TUTUK SAYGILI…
SİNEM SEMERCİ