Bencil kimse devamlı kendi çıkarını düşündüğü için başkalarını düşünmeye ayıracak vakti yoktur.
kökermine
kökermine
@kokermine

GÜN KIRIŞIKLARI

16 Ağustos 2013 Cuma
Yorum

GÜN KIRIŞIKLARI

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

685

Okunma

GÜN KIRIŞIKLARI

GÜN KIRIŞIKLARI

Gün yeni oluşmaya başladı. Gökyüzü yavaşça aydınlanırken, kızıl renk örtmüştü üzerini.
Çatı katındaki odasında Palmara uyanmak üzereydi. Uyandığında, odasındaki şömineyi yakacaktı. Ama o, henüz uyanmaya hazır değildi ki! Gözleri kapalı, uyku ile uyanıklık arasındaki o ince çizgideydi. Birazdan uyanıp, aşağıdan odun parçaları getirecekti. Ses çıkarıp, büyükannesini uyandırmak istemiyordu. Oysa buralarda çok erken uyanılırdı. Kalkacaktı birazdan. Büyükannesi de uyanacak, kendisi için böğürtlen reçelini koyacaktı kahvaltı masasına. Reçelin o mor, kırmızı rengine bayılıyordu. Çok severdi böğürtleni çok... Hava serindi ama küçük veranda da kahvaltı etmek istiyordu canı. Evin geniş mutfağından çıkılıyordu verandaya. Sonbahar yapraklarını dökse de hala korunuyordu veranda. Bir, iki, üç… Fırladı yataktan.
Küçük penceresini açtı ve odaya temiz hava doldu. On dakika sonra elinde odun parçalarıyla odasına girdi. Sonbaharın serinliğinden nasibini alan odayı ısıtmak için şömineyi yaktı.
Babaannesi ile yaşıyordu köyde. Kasabadaki çikolata dükkânın sahibiydi babası. İşler yoğun olduğu için babaannesinin yanındaydı. Okulun açılmasına az kalmıştı. İki hafta sonra dönecekti. Buraları özleyecekti yaza kadar. Arada babası okuldan kalan günlerde getirirdi yine. Babaannesini gördü pencereden. Balkonda kahvaltı hazırlıyordu. Ekmek kokusu etrafını sardı. Sade çöreklerin arasında böğürtlen reçelleri…
Isınan odada şöminenin üzerinde duran kurumuş, kokulu ağaç parçaları çam kokusu yaymıştı etrafa şimdi. Çama benzer bir ağaçtı bu. Kokulu bir ağaç…
Veranda da hafif üşüyerek kahvaltı ettiğinde arkadaşı Mitsva kapıyı çalıyordu. Mitsva, sarışın ve hırslı bir erkekti. Palmara ile orman kenarındaki nehirde yürüyüş yaparlardı. Birlikte kitap okur, oyun oynarlardı. Hızla aşağıya indi. Kapıda dikilip duran Mitsva’yı çaya davet etti. Çayı buralarda yetişen bir bitkiden topluyorlardı. Kahve yeşil arası rengi insana sonbaharı anımsatıyorsa da, içenin rengi parlaklaşırdı.
Mitsva, çay içerken omuzlarına dökülen saçları parlıyordu. Onu seyretmeye bayılıyordu Palmara. Bal rengi gözlerini kıstı. Mitsva’ya;
“Suyun kenarında yemek için alalım çöreklerden.”
Dedi.
On dakika sonra suyun kenarında kitap okuyorlardı.
Palmara, bal rengi gözlerini daldığı yerden kaldırdı. Çikolata dükkânına müşteri girmişti. Derin bir iç geçirdi. Müşterinin işaret parmağı hoş kokulu çikolata üzerinde gezindi. Tarçınlı Çikolata… Sarı ve beyaz karışımı saçları ışıkta parlıyordu. Müşteri ile göz göze geldiğinde bu koyu yeşil gözleri bir yerden tanıyor olacağını düşündü. Gülümsedi bu iri yarı orta yaşın başlarındaki adamın gözlerine. Söze müşteri başladı:
” Buranın sahibi Dakota ailesi mi ?”
“Evet."
“Çikolata dükkânının sahibi annem ve babamdı.”
” Birkaç sene arayla onları kaybettim birbirlerini çok severlerdi.”
“Ben de tam 15 yıldır işletiyorum burayı. Sihirli çikolatalar üretiyoruz.”
Gülümsedi müşteri.
“Palmara!”
Dedi.
“ Bu sensin!”
Palmara emin oldu şimdi. Sarı saçları parlayan adam Mitsva’ydı. Gülümsedi şaşkınlıktan. Düşündüğü genç adam, yıllar sonra aynı anda karşısında bulmuştu. Bu bir ters kaos muydu?
O da:
“Mitsva!”
Diye bağırdı.
Kimbilir, telepatik bir bağdı belki de. İnanamıyordu. Her ikisi de geçen yıllarını anlattı. Ama önce birbirleriyle geçirdikleri zamandan başladılar. Dükkânın içinde çay ve çörek… Eskisi gibi. Farklı bir evrenden geliyorlardı sanki. Anılar evreni… Mitsva, fizik profesörü sıra dışı bir adamdı artık. Palmara, kışkırtıcı çikolatalar üreten bir kadın.
Gençlik çağındaki anılarımızı bir sır gibi saklarız kimi zaman. Tozlanmasın diye üzerine örttüğümüz şeffaf naylonu kaldırdığımız da hala o anıları çok sevdiğimizin farkına varırız. Şimdi iki insan bunların keyfine varıyordu. İkisi de küçük yerlerde yetişmiş buralardan büyük şeyler yaratmışlardı. Ertesi gün büyükannesinin köyüne gitmeye karar verdiler.




Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gün kırışıkları Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gün kırışıkları yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÜN KIRIŞIKLARI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
athena
athena, @athena
16.8.2013 16:07:45
Babannenin o şirin evindeki verandada kahvaltı etmek geldi içimden.Çam kokusu yayılırken odaya çıtır çıtır yanan o ağaç parçacıklarının tatlı müziği eşliğinde burnumuza mis gibi bir çörek kokusuda geldi.İyice acıktırdı yazılanlar bizi.Anıdan bugüne dönüş ile ilgili kısım hızlı belirsiz gibi gelmişti ama tekrar okuduğumda aynı yeri o kadar da hızlı olmayabilirmiş diye düşündüm.Damağımızda sihirli bir çikolata tadı bıraktı biterken belkide onlar için yeni bir başlangıçtı kimbilir ? :) Kaleminize sağlık.
grafspee
grafspee, @grafspee
16.8.2013 15:57:26
insanı sıkmayan ama duyularda canlanabilen betimlemeler çok hoş olmuş, elinize sağlık..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.