- 413 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Buyruncular
Buyruncular !
Çıkıyorum Beyazıt’ta ki iş yerimden akşam üstünden bir tık öncesi zaman diliminde.
Çilli karım,4 gün şehir dışında. Gayri resmi, bir bekârlık söz konusu.
Aksaray’a doğru yürüyorum Aksaray’a vardığımda ne yapacağımı bilmeden.
Ayaklar baş olmuş sözünün yürüyen hali gibiyim. Amuda kalkmış yürüyorum bir nevi.
Bu yürüyüşü farklı kılmak adına arka sokaklardan salak, salak yürüyerek gidiyorum.
Moskova görmüş bu gözlere, bu sokaklar hiç yabancı gelmiyor, tek fark önümden sıklıkla geçen el arabalı hamallar. Pasaportsuz girilebilen, iki, üç sokak ötemdeki Moskova sokakların da vitrinlere baka, baka varıyorum Aksaray’a
Kebapçıların mantar gibi bittiği Aksaray’ın vatan caddesine tarafına götürüyor ayaklarım beni.
Her birinin önünde buyruncular var.
Kebapçı buyrucular, önünden geçen her insana aç muamelesi yapılıyor.
Her biri kendine özgü buyrun söylevi geliştirmiş ve nedense hepsinin hedefinde ben varım.
Dışarıdan kebap manyağı bir izlenim uyandırıyorum demek ki!
Israrla buyurmam isteniyor. Israrla buyurmuyorum.
Hafiften yokuş tırmanıp Sofular hamamı önüne geliyorum. 25 sene evvel geldiğim hamamla, uzaktan hasret gideriyoruz. Yokuşun devamı, adı gibi yokuş olduğundan tornistan geri dönüyorum. Hava, sıcağın bir üst seviyelerinde. Enerjim birden irtifa kaybetmeye başlıyor.
Yürümeye devam edersem daha vıcık, aynı zamanda çok gıcık bir hal alacağı sinyalini alıyorum, hafif terlemiş durumda olan gömleğimden. Gıcık vıcık durumlara girmenin alemi yok!
Dönüyorum dolaşıyorum gene kebapçıların olduğu sokak da buluyorum kendimi.
Buyruncular daha ısrarla buyur ediyorlar acıkmışsındır artık bakışlarıyla.
Hangisine buyuracağım konusu tam bir muamma, kapı önünde masaları olan bir kebapçıya teslim bayrağını çekiyorum.
“Hoş geldiniz” diyor. Esmer koyusu garson.
“Hoş bulduk” diyorum.
“Buyrun” diyor buyurmuş olan müşterisine.
Demek buyurun kelimesi sipariş verin anlamı içeriyor.
Olabilir! Zaten sipariş vererek de buyuracağım.
Domatesli kebapla birlikte kendi yapımları yayık ayranı buyuruyorum esmer koyusu garsona.
Ayran, Antep işi bir tasta bol köpüklü olarak sunuluyor, tasın içinde, kaşık irisi, kepçe küçüğü bir alet var. Bu alete yabancılık çekenler için tasın yanında bir kulp mevcut. Tası bu kulp aracılığıyla kavrayıp direkt olarak da dikebiliyorsun kafaya.
Kendinden beklenmeyen marjinal bir ayran sunumu var bu ikinci sınıf görünümlü kebapçının.
Tulum peyniri, soğan, yeşillik , ezme, közde patlıcan geliyor, her biri ayrı tabaklarda.
“Sen bunlarla başla kebap birazdan gelir abi” diyor, diğer komi kılıklı genç garson.
Masanın tamamı beni en az üç gün doyuracak durumda. Sıcak lavaş eşliğinde ufaktan atıştırıyorum. Esmer koyusu garson tekrar gelerek, “başka bir isteğin var mı” diye soruyor.
“Bu masadakileri bitirmek için çok aç, bir kaç kişi lazım” diyerek, buyur ediyorum kendisini, dalga geçtiğimi düşündüğünden olsa gerek teşekkür ederek gidiyor.
Beş dakika sonra domatesli kebapla geri geliyor.
Gelişine dikiyorum ayranı kafaya, yeni bir ayran daha buyuruyorum domatesli kebabımın yanına. Masanın yarısından fazlası ziyan şekilde hesabı istiyorum. Hesap ziyan olanları umursamaz biçimde tam geliyor. Ödüyorum hesabı, yakıyorum sigaramı, eşimden gelen “nerdesin” mesajına gayri resmi bekar olarak cevap vericem, Birden yanaşıp “çay içer misin abi” diye soruyor esmer koyusu garson. “Hayır yemeğin üstüne çay sevmem ben” diyorum ve mesaja cevap vermek için tekrar telefonuma dönüyorum, mesajın yarısında “çay söyliyim mi abi”diyerek mesajın arasına sızıyor diğer komi kılıklı garson. “Hayır yemeğin üstüne çay sevmem ben” cevabımı yineliyorum.
Mesajı azimle yazıp gönderiyorum ve nihayet, sigara keyfime kaldığım yerden devam edip çekiyorum nikotini içime içime; fakat üflediğim dumanların arasından, sahibi olduğunu düşündüğüm iri kıyım, bıyıklı kişi “oğlum çay versenize abime” diyor. “Hayır yemeğin üstüne çay sevmem ben!” sözünü üçüncü ve son kez ses tonum bir perde artırarak ünlüyorum
Çay içmeden oturulamayan kebapçıdan, çaydan bir sebeple, tahminimden daha erken ayrılma durumunda kalıyorum.
Çay içmeden terk etmeyi başarabildiğim kebapçının peşime adam takıp takmadığından şüphelenerek hızlı adımlarla caddeye çıkıp ilk gelen taksiye binerek uzaklaşıyorum.
Haziran 2013
ABDAL YAZILAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.