BEKLERKEN
Yaz sıcağının ancak pencereleri açarak giderilmeye çalışıldığı, uzaktakilere mektup yazılabildiği, çocukların oyun diye ellerindeki çivileri toprağa saplayıp, sonra, daha önce sapladıkları yerle bir çizgi çekerek birleştirdiği, kız çocuklarının; bir lastik top ve babalarına binbir ricayla kasaptan aldıkları koyun kemiklerinden çıkabilen aşık kemikleriyle topu sektirirken, aynı anda o kemikleri, topu zıplattıkları elleriyle dikmeye çalıştıkları, oyunların ve oyuncakların az olduğu, pazarlarda okul sonrası buzluktan kapılan şişeyle ve cam bir su bardağıyla su satıldığı ve ilginçtir kimsenin o bardakla kaç kişi su içti diye düşünmeden alıp içtiği, babamın akşama eve erken gelip gelmeyeceğini düşündüğüm ve bunun düşünmenin bir çocuğun hayatına nasıl etki edeceğini düşünemediğim yıllardan biraz sonrasıydı...
Fakültenin birinci sınıfı bitmiş, eve gelmiştim. Oraya mı yoksa buraya mı aitim düşüncesinin kendisini hissettirmeden davranışlarıma yansıdığı(nı şimdi fark edebildiğim), aklımdaki belirsizliğe çare diye; elime aldığım kağıt ve kalemle bir şeyler yazmaya çalıştığım, ancak bir şeyler üretememiş olmanın verdiği sıkıntıyla gecenin karanlığına pencereden bakındığım gecelerden birinde, seni gördüm.
Yaz gecesinin sessizliğinde, evimizin denize bakan penceresinden geceyi; yıldızları, denizin karanlığını, sokak köpeklerinin gecenin serinliğinde çöpleri karıştırmasını izlerken, gün boyu çalışan, koşuşturan insanların, nasıl olup ta böylesine sessiz sakin bu kutucukların içinde durabildiklerini düşünerek karanlık pencerelerde bir ışık ararken, Sokak lambasının aydınlattığı kadarıyla görebildim seni ilk defa. Bütün çocukluk hatıraları, bütün yalnızlıklar, belirsizlikler bir anda dağılmış, o camdan bakanın da beni fark etmiş olmasını ve benim için orda olmasını diler halde buldum kendimi. Yalnızlığım yetmiyormuş, sanki birine hiç ihtiyacım yokmuş gibi, başka yerlere bakmaya çalıştım. Oysa yüzüm başka yöne dönük görünsem de gözlerim sendeydi."Gitme, N’olur gitme" diyordum içimden.
Gitmedin. Birbiri ardınca yaktığım sigaralar, orda hiçbirşey yapmadan neden duruyorum diye düşündürmemek içindi seni. Belki sen de fark etmiştin seni gördüğümü. Belki sen de gitme diyordun içinden.. Ama ben daha çok diyordum; ‘"Gitme! . N’olur gitme!"..
Sabahın ilk ışıklarına kadar kaldın benimle. Ben, içimden sarıldım sana kaldığın süre içinde. İçime çektim nefesini, kokunu.Beni gördüğündeki mutluluğu düşledim gözlerinin gülümsemesinde.Kimseyle paylaşmadım seni.Akşamları bazen tek başıma yürüdüğüm kumsalda, seninle yürüdüm ;
dokunamadan,tutamadan elini.. Ama yan yana yürürken ve kollarımızın
açıkta kalan yerleri değerken birbirine, biz daha bir yaklaştık birbirimize. Sıcaklığı hissettik yüreğimizde..
Düşünülen ve düşünülecek ne varsa unutup, varlığına şükrettim.
Sonraki bütün gecelerde ben hep seni bekledim pencerede .Ve geldin sen de.Her gece, Papatyalar topladım en güzellerinden; vermek için sana.
Her gece, ’varlığının değeri’ ne? diye düşünüp, onu getirmek istedim..Ve sana bakarken, gecenin karanlığında gökyüzünde kayan her yıldızda seni diledim ; Kalmanı.. Ve hiç gitmemeni..
Yıllar oldu seni ve o gecelerde bana düşündürdüklerini unutmayalı.
Gittiğini ve kıyamadığım, gözümden sakındığım canını başkasına verdiğini öğreneli...
Şimdi gelsen.. Sorar mıyım "neredeydin" diye?.. " kimleydin"
diye?.. Elini tutmaya kıyamadığım, "sana kimler dokundu" diye?..
Bakamadan, dokunamadan nasıl ağlardım sadece..
Bilsen ki dünyalara değersin, bilsen ki yaşam sadece içine sen girdiğin için güzel ve
yaşamak; sen gelip varlığından haberdar ettiğin için kafi…
Gel ne olur!. Çiçeklerin en güzellerini, günlerin en sıcaklarını biriktirdim sana. Uykudan kalktığındaki suyun, terlediğindeki havlun hazır. Tozunu aldım umutların bu gece.Konuşma istersen. Duymak için canımı verecek olsam da dilinden adımı ,söyleme bir kere bile.. ama gel.
Sana, yaşamın kısalığını,bu kısacık yaşamda, bir insanın bir insanı bunca istemesinin ne güzel olduğunu anlatacağım.Yaptıklarının ve yaşadıklarının, aslında seni bunca isteyen birinin yanında hiç konuşmadan geçecek bir ömürden daha değersiz olduğunu anlatacağım.Gidilecek yerlerin ve söylenecek şeylerin bunca istenen olmaktan daha değersiz olduğunu anlatacağım..
Olmayacağını bile bile, sen, bu kısacık yaşamı kendi düşüncelerinde şekillendirip, aradığın mutlulukları kendi seçimlerinle yaşarken, ben, senin her şeyden vazgeçip geleceğini,bir gün ‘’geldim’’ diyeceğini düşünüyorum hala.. Ne garip umut denen şey..
Çocukluğumda da, gençliğimde de, şimdi de senin için burada olduğumu düşündüm. Seni görmek, çaresizliği öğrenmek, özlemeyi yaşamak için.. Çünkü ben bir tek seni sevdim canımın güzeli. Bir tek seni özledim yaşamım boyunca.. Ve yaşam denen bu kısacık oyunda varlığını hissedip de canının güzelini göremeyenlere göre daha şanslı olduğumu düşünüp, şükrettim Rabbime.
Güzeli sende gördüm, sevmeyi sende buldum ve söylenecek en güzeli sana söyledim.
Gidilecek ne bir yer,
Ne de söylenecek bir söz kaldı senden sonra..
€nis