Kaç Kuşak Yanacak
Karanlığın hüküm sürdüğü bir şehir de Tek taraflı bir yolun sol tarafın da Yıkıma uğramış ve yer yer çatlakları olan Bir kaldırımın üzerine inşa edilen sokak lambalarına eş Bir hayat dı yaşadığım dünya, Gözle görülen ve bir o kadar da Kör bir yaşamdı benimkisi. Hani dünya yarılmış ve ben de tam ortasından içine düşmüşüm sanki be ortasına bir kent kurulmuş ve bende oracığa yerleşmişim gibi.Daha ilk günüm de çevreme baktığım da hüzün depolanmış sokaklar gördüm. İhanetler, tek gecelik aşklar ve dün başlayıp yarına kalmadan biten sevdalar. Sanki gökyüzü ve yeryüzü gibi. Birisi tamamen özgür diğeri ise tüm bağlılığı ile kilitlenmiş kara toprağa. Ama gökyüzü rahat durmaz ve yağdırır yağmurlarını estirip rüzgarlarını yerle bir eder tüm kenti. Burada öyle bir yaşam var ki her sevdaya tutuşan bir gün sonra elleri gökyüzünde geziyor ve dualar ederek geri dönmesini bekliyor.
Bazen de kalpsizssin ruhsuzssun diyorlar.Kalbin yok ve buz kütlesine döndüğümü söylüyorlar.Ama o insanlar kalbimi nerede sakladığımı bilmiyorlar. Benim ki bir tane ve bir yerde saklanmış durum da ve her el atıldığın da bulunamayacak bir yer de. Kimisi her yerimi parmakladığı için her yerimi kalbim sanıyor.Bu yüzden yerini bulamıyor.Ben ise istediğimde açıp veriyorum ve istediğimden geri çekiyorum. Ama sonunda hep aynı duruyor ara sıra pencereden baksa da... Yani kontrol ben de ve belkide böyle alıştırdı hayat yada böyle dersler aldım geçmiş de, Önceleri her sene sınıf da kaldığım yaşam dersanesin de, şimdiler de ise hep taktirle geçiyorum nedense. Öyle içime dokunmuş ve öylesine iç çekmişim ki nefes alırken bile aldığım nefesin sesini, göğsümde hissediyorum. Geçmiş dediğimiz ay öyle bir zamanda geliyorki yıllarıma sanki ömrümün tam ortasından vuruyor ve yine deliyor geçiyor gözlerimi sanki yaşamak istemediğim bir hayatı bir film gibi geri ala ala her dakika gözlerimde sahne aldırıyor. Anıların ise böyle ansızın gelip de geleceğin bir noktasından geçen bir yola her saat barikat kurmasına da dayanamıyordum. Hangi yola girsem dünden bir parça çıkıp tam önüme dikiliyordu.Bu durum da yine kalpsiz olan ben veya bir şantiye de kalıpların üzerine dökülen hazır betondum.
Karşıdan bakıldığın da her şey o kadar kolay ve kısa gözüküyor ki Bazen hayallerinde bin kilometrelik yolu bir dakika da aşıp ve yine ikinci dakikasın da aşık olup ve yine, üçüncü dakikasın da evleniyoruz. Ama doksanıncı dakikasın da yine golü kendimiz yiyoruz.Kim attı diye sorduklarında Kendi kalesine diye bir cümle çıkıyor dillerimizden. Aslında ne yaparsak kendimiz yapıyoruz seçimlerimiz de. Kendimiz bile bile kendimize tercih hakkı bile sunmadan konu aşkı-sevda olunca tüm seçenekler rafa kaldırılıyor. Şimdi gelin de kalbimin yerini bana sorun veya sormadan siz bulun. Kalpsiz bilin taş Bilin beton zannedin. Ben aklımda ki yerimi ve yaşamdaki adresimi bildikten sonra kalbimin nerede olduğu sadece beni ilgilendirir ve aklım ise ona göre yönlendirir. Denize balıklama atlardım yıllar evvel. nerede bir sığ su veya sıcak deniz dayanamaz giderdim peşine.
Nereden bilebilirdim ki can simitsiz bir yaşamda hayatta kalamayacağımı veya nereden bileceklerdi ki boğulsam da sebebini.Umurunda mı sanki insanların bu menfaat dünyası üzerine kurulmuş ve sadece belden aşağıya çalışan zihinlerle dolu bir yola çıkan halkın kurduğu bir şehir de bir sokak bulup, daha sonra bir ev inşa edip için de oturmak ve yine bir aile kurup yaşatmak. Mümkün mü? Hadi biz yaşadık gördük dersimizi aldık ve hep taktirle geçtik köprülerden. Ya ailemiz yada arkamızdan gelenler? Daha kaç can yanacak yada kaç ayrılık olacak bu dünya da, ya da kim bilir yandıkça bir dün gibi, kandıkça bugün kü gibi yarrınlara olan hasretler sevdiklerine olan özlemler, kan revan olmuş yürekler daha kaç kuşak göğüsleyecek bu yükü. Ya da alışkanlık haline gelecek ve yaşamamızın normal bir parçası sayacağız. ya da gelecek bir kuşak dur diyecek dünlere.Kim bilir belki de susup dilsiz yaşayacağız kuşaktan kuşağa..ömürden ömüre yanarak, başından sonuna doğru ağlayarak..
.
.
.
Mawish
.
.
.