- 1542 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsan Manzaraları-3
En zor uğraştır her alanda insanla uğraş. Hizmet, alan, konu ne olursa olsun bu gözlem sonucu saptamam değişmez.
Bende yarım asrı on bir geçiyor. Öğretmen ve yönetici olarak hep insanla uğraştım. (bu görevi emanetçi olmadan, hep atanmış olarak; asaleten yürüttüğümü gururla vurgulamam zor anlaşılmaz sanırım)
Uğraşmak kadar belki daha fazlası, anlama, tanıma zorluğudur insanı. Önceki yazımda peşin hükümlü olmamak gibi bir ön sürümde bulunmuştum anımsarsanız. Yıllarımı pisikoloji eğitimi görmüş bir eğitimci olarak insan tanımayla tükettiğim halde görüyorum ki; daha artık tamam demek için çok zaman ve yol tüketmem gerek. Bakın en güvensiz gördüğünüz bir dostu bir gelişme karşısında aldığı dostça tavır, adamca duruş gerçekten sizi şaşırtır. Nice kaportası sağlam makinede çürümüş motor bulunabileceğini söyleseler inanmazsınız. “Gördüm, yaşadım da inandım” demek ise yorum götürmez. Hele çok güvendiğiniz birilerinin çürük, tabansız, tutarsız çıkması o kişi sizmişsiniz gibi yüzünüzün kızarmasına neden olur. Bu davranışsal ototepki birinci örnek kişiye duyulan şaşkınlıkla aynı doğru üzerinde ama ters yöndedir. Her ikisinde de suçladığınız, utandığınız kişi kendinizsinizdir.
Hani, Arabası düzlüğe çıkana dek / Dereyi geçenedek / Şu iş bir bitsin…vb. Düşüklüğünü kurnazlık sayıp iş gören, iş aşıran, ya da akıllı geçinen dalkavuk zavallılar vardır birde. Bunca dalavereyi, bunca iç hesabı aylarca yıllarca içinde taşıyıp uygun koşullar oluştuğunda açığa çıkarma hangi kişilik kategorisine yazılır ben bilemem. Bir düşünün adam bunu defalarca aynı kişiye ve farklı kişilere yansıtabiliyor. Aaa, davranışlarına baksanız her şey tabii, doğal ve içten. O kadar doğal, içten ki, bu beceri sizi utandırıyor. Bakın kızdırıyor, şaşırtıyor demiyorum utandırıyor diyorum; kalemim elimde, gözlerim açık olarak.
Şahit, pardon tanık olduğum bir kesiti paylaşalım (Şahit ya da tanık dan anlamayan olabiliyor da tüm okuyuculardan özür diliyorum). Kendi sorununu paylaştığı adam masadan uzaklaşınca ardından bir küfür etmediği kaldı. Üstüne üstlük ardından veriştirdiği kişi benim ve çoğunluğun çok iyi tanıdığı saygın, sevgi sempati duyulan, sözü dinlenen kişi… Şimdi kalksam mı, yoksa birisinin gelmesini mi beklesem(!?!)
Usandım ardımdan yetişen sözden
Usandım canımdan vazgeçtim özden
Uzak tut kül altı görünmez közden
Gür yanan ataşa bulaştır beni.
Bir başka tipler de vardır ki işten, iyilikten yana kendi pirelerini deve başkalarının develerini pire görürler. Yanlışa gelince de ters döner terazi. Bunların en tehlikelisi aile boyu tek tip davranış sergileyenleridir. Takım oyunu gereği toplu defans, toplu hücum anlayışıyla çıkarlar her maça. Hakem vardır ama düdüğü onların elindedir. O maça çıkmaktansa hükmen yenik sayılmak daha saygın gösterir karşı tarafı.
Başkalarının sırtından kazananlar, kazandıkları halde kazanamıyor gösterip bedava çalışanların onların foyalarını öğreneceğinden korkup bir süre sonra yapay geçimsizlikler yaratıp etrafındakileri sık sık değiştirenler ise toplumumuzun uyanık geçinen yine bir başka zavallılarıdırlar. O denli zavallılar ki, kişilerin bilgi beceri zekâ ölçülerini anlayamaz ve o kişilerin isteseler yapılan işin en kralını yapabilecek beceriye sahip olduklarını anlayamazlar. İşlerini kendilerine uyanıklık gibi görünen zavallılıklarıyla sürdürürken kendilerinden başka kimselerin onların yaptığı işle ilgilenmediklerini görmeleri kavrama alanlarının çok uzağındadır.
İkinci tür başkalarının sırtından kazananların davranışları ise çok daha çekilmezdir. Ve öyle kasılırlar ki özellikle kalabalık bir yere girdiklerinde boyunları göğüslerine batmaya ramak kalır. Adam sırtından para kazandığı kişilere bir yukardan bakar sanki o paraları onlardan almamış, özel hünerleriyle kendisi yapmış. Atıyorum özellikle bir vatandaş kahve köşesinde oturmuş çayla çilingir kahvaltısı yapıyorsa onların döner yiyeceği tutar. Parasını biraz önce gösteriş yaptığı kişiden aldığıyla ödeyeceğini kibrinin altından göremeden uzun süre taşır kürdanı dişlerinin arasında. Sanki onlardan başkası bilmez onların yediklerini yemeyi, giydiklerini giymeyi.
Bir işmarla yer, dost, taraf değiştirenler,
Gördüğü hakarete aldırmadan aynı kapıya koşanlarla tükürüğü yağmur damlası sananlar arsında -daha- ayrımı yapamazsınız. Dostlarını- ya da onları dost sananları- kendileriyle birlikte ne denli ucuzlattıklarının veya gizli bir bedele peşkeş çektiklerinin maskesi kişilerin kendi ürünleridir, ne siparişle ele geçer ne arayan bulur. “Sizler” ve bunlar aynı toplumun parçalarısınız. “Bizler” desem kendimizi ayıklamış savı çağrışır ki bu bile sığmaz bize.
Erdem, ölçülülüktür vakardır, elden bırakmamak gerek. Kim nereye tutunursa tutunsun, siz tutunduğunuz yeri bilin de.
…
İnsanı sevmek gerek
İnsanca sevmek gerek…
[email protected] Hikmet AKSU
haksu49@ (Cemali)
www.antoloji.com/hikmet_aksu Eğitimci-Şair-Yazar
hikmet-aksu.tr.gg
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.