- 1863 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAKİNELEŞMEYE KARŞI DUYGUSALLIK
MAKİNELEŞMEYE KARŞI DUYGUSALLIK
Farkında mıyız bilmiyorum ama artık bizi biz yapan duygularımızdan kopuyoruz ya da abartıyoruz duygusallığımızı. Sanal dünyanın aleminde kalıplaşmış cümlelerle selamlaşıyor hal hatır soruyor dert yanıyoruz. En kısa örneğinden anlatacak olursak televizyonun karşısına geçip vakit geçirmek ülkemizin en haz duyduğu aktivitelerden sadece birisi. Televizyonun gösterdiği her şeye inanmakta bizi sanal dünyanın nasıl ele geçirdiğinin en açık kanıtı. Teknoloji gelişmemiz için bir araçtır ama hayatımızı kontrol eden bu makineler(Bilgisayar Cep Telefonu Televizyon) bizi farkında olmadan o fazla gelişmemiş olsa da duygularımızı elimizden almayan ilkelliğimizden kopardı. Artık kaç kişi gündemi gazetelerden takip ediyor kaç kişi özlemini hasretini mutluluğunu mektuplara döküyor kaç kişi sosyal ağları sadece araştırma yapmak için kullanıyor kaç kişi sevdiği bir şairin yazarın kitabını alıp okuyor bu sorular uzar gider. İşte makineleşmemizin en etkin özellikleri bunlar sonrada düşünmeyen sorgulamayan okumayan bir nesil ortaya çıkıyor. Birde duygusallığı melankoli zannedenler var hayata pesimist şekilde bakanlar gibi. Bu kitaplardan okumaktan kaçtığımızdan kaynaklanıyor. Kanımca bu robot dünyada duygusallığımla ilkelliğimle gurur duyuyorum. Çünkü kitapların tozlu sayfalarından bir Nazım Hikmet bir Ümit Yaşar Oğuzcan bir Orhan Veli Kanık okumak kadar haz duyduğum bir şey yok. Duygusallığımızı yitirdiğimizde insani değerlerimizi de unutuyoruz. Artık sokaklar selamsız sabahsız geçiliyor. En can alıcı toplumsal bir olayı ‘’ Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın ‘’ ile karşılıyoruz. Ya da aile kavramımız gün geçtikçe yok olduğu için bir ideolojinin kurbanı olmaya çalışıyoruz. Dünyaya koşulsuz çıkarsız bakmak artık ne kadar zorlaştı. Kedimizce oluşturduğumuz kriterleryüzünden dogmatik kişiliklere dönüşüyoruz. Benim tavsiyem dünyanın bu makineleşmesine karşın doğayı insanı kitapları sevmekte daha çok yoğunlaşalım. Çünkü bizler makine değil insanız.
Dolunay Aker