- 1295 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
FINDIĞIN DİBİ
FINDIĞIN DİBİ
Başucumda iki tane kitap var.İkisini de bir solukta okumaya çalışıyorum. Bir okuyorum,bir daha okuyorum.
Tekrar tekrar okuyorum. Zaten şu sıralar okumanın dışında başka bir şey yapamam. Biraz rahatsızım da.
Hiç canım , önemli değil,sadece üşütmüşüm. Arkasından haydi grip. Hınzır grip, nasıl da buldu, onca uzaklardaki beni ...
Dağın başındayım.Sen say eteğindeyim işte. Başa çıkamadığım öfkelerim pek çok. Sorunlarım diz boyu...
Birini yeniyorum,öteki başlıyor,onu yeniyorum,diğeri baş gösteriyor...Bu gidişle ben kesinlikle yenik düşerim.
Evet evet, kesin yenik düşerim.
Sağ olsun ! Bekçi Dayı sabah sabah ziyaretime geldi.Yine doldurmuş koca bir çıkını öteberiyle. Çıkının için-
dekileri tek tek çıkartıp tahta masanın üzerine koydu.
-Bunları ye Hoca! Bunları ye! Biraz canına bak." Can boğazdan gelir." demişler .Yemezsen düzelemezsin ki.
Bekçi Dayının hal hatır sorma yanı, pek çoğumuzda yok. O bizi aşmış,epey aşmış.Hep istiyor ki birbirimizi
daima arayıp soralım. Ne yeyip ne içtiğimizi bilelim. İyiliğimizden kötülüğümüzden haberimiz olsun.
Kuru sözü bırakıp, içten gönülden yarenlik edelim, diyor.
Çay veremedim Bekçi Dayıya,kahve de pişiremedim,kuru bir teşekkür ile kalakaldım.
-Sağ olasın Bekçi Dayı. Sağ olasın.
-Sağ oluruz ,sağ oluruz be Hoca. Sağ oluruz ; ama sen hastasın. Betin benzin solmuş.
-Yok canım,önemli değil, geçer geçer.
-Öyle deme Hoca,sen düşersen tadımız bozulur.Bebeler üzülür sonra. Öksüz kalırlar vallahi. a,b,c’yi öğre-
nemezler.Cahil kalırlar. Cahillik kötü şey... Cahil kalan bilgiden yoksun kalır. Bilgisizlik beter ,kötü be
Hoca! Bir öğreten olmazsa, ne eder bu bebeler be Hoca!
"Bilginin Gücü Açısında Öğretmen" başlığını koymuş yazısına usta yazar.Diyor ki : Temeli bilgiye dayan-
mayan toplumlarda bir bilinçlenmenin söz konusu olamayacağı bir gerçektir.Bilinçlenme bir bilgi işidir.
Çünkü bir toplum bilinçten yoksun olunca ondan bir değerlendirme beklenemez.
..........Öğretmenin kişiliğinde ,duygusunda ,düşüncesinde bir zedelenme varsa bu, toplumun da büyük çap-
ta zedelenmesinin kanıtıdır. Ayrıca öğretmen toplumun kültürel değerinin ölçüsüdür.
Olacak iş değil,koca yazar Bekçi Dayıyla sözleşmiş mi ne! Üstelik ben de hastayım.
Grip,yahu! Grip işte! Bu grip vurunca iyi vuruyor bilginin gücünü kullanamayanları...
"Duvar" adlı öyküyü birkaç kez okudum.Öyküye başlık olan "duvar" :Bahçe duvarı,saray duvarı,balkon duvarı,lojman duvarı,ev,apartman, han ,hamam ya da istinat duvarı değil.
Dam , dam! Dam duvarı! Buralılar böyle diyor hapishaneye.
Dam ! Duvar da işte onun duvarı.
Kör ,sağır,cansız ve ruhsuz bir dünyayı yaşarsınız duvarlarda... Adım atsanız, türkü çığırsanız,şaka yapsanız
ne ki! Karşınızdaki bir duvar sadece. Sessiz,ruhsuz,duygusuz biri... Öfkeniz,sıkıntınız,umutlarınız çarpar bu duvara,anında yine size yansır. Bumerang gibi. Birini,bir slüeti,bir sineği,bir kelebeği,bir ışığı arayıp
durursunuz nefes nefese.işte o an bütün naçarlığınız önünüze duvar gibi dikilir.
Bilgi ve bilginin gücü ellerinizde kalakalır.
Dalmışım duvardaki fotoğraflara.Öylece dalmışım... Fotoğraftakilerin kimi gülüyor; ama can cere yok gülüşlerinde. Kimi sert sert bakıyor;ama öfke yok bakışlarınad.Hiçbirinin tavrında devinim yok.Cansız cersiz-
ler hepsi de. Hepsini tanıyorum onların.Onlar benim arkadaşlarım.Lojmanımın duvarına sıraladım onları.Benimle konuşmuyorlar,öylece bakıyorlar, o andaki gibi.Bakıyorlar , bakıyorlar ,sadece bakıyorlar
bir noktaya... Yoksa bir şey diyorlar da ya da aralarında konuşuyorlar da ben mi duymuyorum!
Hastalığım bu kadar ilerledi mi ki! Sadece başım dönüyor,gözlerim kararmıyor,yere düşmüyorum.
İyiyim,iyiyim,ben iyiyim.
Şu Bekçi Dayı da ikide bir "hastasın" diyor.
Hasta değilim,diyorum.Hasta değilim.Benimki hafif bir grip. Ellerim yanıyor özellikle, avuçlarım.Sonra birdenbire üşüyorum.Bir titreme bir titreme... Üzerimde iki tane battaniye var,yine de üşüyorum.
Buyot,buyot olacaktı bir yerlerde.Ah! Bir buyot olsaydı şimdi.Ne iyi gelirdi ama.Bir de sıcak çorba.
Bol limonlu,acı biberli. Şıp diye keserdi bu gribi.
Vayyy! Vay başım vay! Çatlayacak sanki.Şu mendili bir bağlasam başıma ,bir bağlasam...
Bekçi Dayı , yaşlı biri.Somut dünyası çok dar.Hepi topu doğduğu yer ve askkerlik ocağı.Ötesi yok.
Bilmiyor,gidememiş,görmemiş yaşanacak başka yerleri.Ona göre en güzel yer eğer yaşamasını bilirsen doğ-
duğun ve doyduğun yer.
Anlatmaya başladı mı asker ocağını anlatırdı. Ha bir de "fındığın dibini" tabii.
Omuzunda İngiliz malı bir tüfeği vardı.Şapkası çok eskiydi.Üstü başı da eskiydi. Kara lastik giyiyordu ayaklarına.
Gözlerinin feri hiç yoktu ; ama eli ayağı tutuyordu. İri yapılı,kirli sarı bıyıklıydı. Dediğine göre; kıtlığı da yaşamıştı,varlığı da.
-Utanacak mamur gelince sofrasına koyalım diye "tuz" saklardık. He vallahi de saklardık be Hoca.Billahi de
saklardık.
-Biz çok çektik be Hoca! Kimse bizi bilmedi.Hatırımızı sormadı.İnsan insanı niye bilmez ki be Hoca?İşte gel-
dik gidiyoruz.İnsanlığımızdan öteye ne gidecek bizimle?
Kim bilir kaç kez onun askerlik anılarına hatırı için dinlemişimdir.Ama fındığın dibini anlatmaya başlayınca hiç sıkılmazdım.Can kulağıyla dinlerdim.Çünkü fındığın dibinde :sevgi,sevgili,adamlık,umut çaba,dostluk vardı.
Bekçi Dayı,"Hiç unutmam." diye başladı mı bilin ki öyküsü ya sevgi,ya da insanlık-adamlık-dostluk üzeri-
nedir.
-Hocam hiç unutmam...
YORUMLAR
Hocamın çok yönlülüğünü ve yeteneğini kutluyorum. Güzeldi keyif aldım SAYGILARIMLA
Şükrü Beşiktaş
Merhaba,
Hepimizin dünyasında bir fındık dibi vardır
sanırım.
Teşekkür ediyorum selamlar.
Şükrü Beşiktaş
Bilinçli toplumlar ve de bireyler fındık diplerini
baştan başa sevgiyle doldurur sanırım.
Teşekkür ederim saygılar.
bazen bir duvara konuşmak için öyle şeyler veririmki.
beni anlamayacağını bile bile derdime derman olmayacağını bile bile
sabahlara kadar anlatasım var duvarlara.
ama ya anlattığın halde dinlermiş gibi yapanlara ne demeli
sabahlara kadar anlatıp anlamayanlara ne demeli
hiç unutmam hocam adamın dibisin.. geçmiş olsun saygılar........
İlgiyle okutan ve düşündürendi nesiriniz, İnsanlıktan adamlıktan dem vuran sevgi vardı bir tekmil..
Bu arada geçmiş olsun hocam,üzüldüm inşaAllah çabuk atlatırsınız, limonlu çay, ıhlamur çayı, kekik gibi..veya bengay vicks buna benzer kem türü, sanırım biliyorsunuzdur..
Selam ve saygımla efendim, iyi akşamlar..
Öğretmenlik yaptığım ilk yıllarıma götürdü,
Oda soğuk burnumu çıkarasım yok yorgandan.
Birisini arasa da gözlerin,
Duvarlar üzülür halime.
Teneke sobama bir küfür etsem okkalı,
İçine koymadım ki odun..
Hararetten dudaklarım kavurur,
inadına soğuk limonata olsa da.
Üç gün fazla olsun hastalığım şu hararet geçse diye,
Olmayan karımı arar gözlerim oda da,
Her halde komşuya gitti derim...
Çala kalem hem yazdım duygularımı,tebrik ederim saygılarımla.