- 758 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
"A İ L E"
Sosyal bir varlık adı konamaz sevgisini, şefkatini, ölçüsünü anlatması zordur, yaşanmadan anlaması çok daha zor. Bir çok tanımlamalar var ailenin aile olabilmenin. Aile içinde ne çok sıfatları barındırır bütünün öze özün bütüne süregelişidir. Dede nene amca, dayı, hala, teyze kavramlarının birbirine geçip ardından yinelenerek kendine özgüleşmeye başlayan yaşamla anne baba çocuklarla ataerkil yada çekirdek yapı küçük sosyal birliktelikler zamanla çocukların kabuğundan çıkarak evden ayrıldığı kendi olmaları yolunda olduğu ancak anne babaların ise uzaktan yakından varlığı ile bilindiği yaşamın devamlılığıdır. Kutsaldır, erzemdir, önemi ve değeri ayna gibi topluma yansır. Kendinizi görürsünüz kendinizi izlersiniz.
Zaman zaman kopmalar yaşansada temel duygularda yol alışlar vardır. Aile bireylerinin en temel özelliği koruyuculuktur baskı gibi algılansa da dünyanın bin bir hali vardır, binbir türlü insanoğlunun varoluşu sosyal çevrenin güven verici vede güvensizliği de yansır. Bireyin aileyi anlayabilmesi yada aile olabilmenin ne demek olduğu olaylar ve olgular sonucunda ne zaman farkedeceği ile alakalıdır. Bunun herhangi bir yaş gurubu yoktur. Zamanlama algı seviyesinde vede yaşanacak en mutlu yada mutsuz anlarda kendini ortaya koyar. Tırnağın etten ayrılmayacağı ilkesinin candan öte can oluşun anlatılabilirliğiyle ama anlaşılmaz ancak elimizdeki değerler kaybolursa farkındalıklar başlar. İllaki en zorlu dönemden geçmek gerek yüreğin atmasına benzer aklın durmasına benzer, öfkenin sevgiye dönüşmesine benzer, anlatırken anlaşılırken bir sevinç çığlığına benzer yada bir damla gözyaşının içtenliğine benzeyen anlardır anlaşılması.
İki yabancını buluşmasında içinde birinci ailelelerle alınan yolda ne varsa aile içinde de ayna gibi yansır ilişkilere. Öncelikle Sevgi ekilir, en içten söylemler başlar, tanımlamalarda umutlarla vede katedilecek yollarla yapılacak ne kadar çok şey vardır. Aile olmanın rahatlığında davranışsal vede söylemlerde rahatlıklar sunar bireylere, çoğu zaman gülünecek kadarda ileri seviyededir, kızmalar, öfkeler, umursar umursamaz tavırların kişisel kapris ve kompleks yapısında, arkadan takdirler yüzüne eleştiriler, beklentilerin insaf ve insafsızlıkları güven ve güvensizlikleri de içinde barındırır. Öylesineki yıllar sonrasında hesaplaşmalar ve sonuçlarda meyveler verir. İnsanı; zaman işler adeta yaşamsa iğnenin deliğinden dahi geçirir zorluklarıyla yada başarılarıyla zirvelere oturtur.
Nerede nasıl olduğunuz en çok ailenizin umurundadır, sizi önemserler onlar önemsedikçe de sizde umursamazlıklar başlar. Zira önemsenmek çoğu insanda tevazuluk yaratacağını sanırsınız. Oysa onlarda sizin çoğu zaman baskı yaptığınız algılanır. Koruyuculuklar yanlış anlaşılır sizin kendinizi büyümediğinizi hissettirebilir. Tıpkı görünenle görünmeyen arasındaki Kaf Dağı kadar mesafeler vardır. Zira birçoğu yaşam tecrübelerinin yansıdığını anca yaşayarak öğrenirler. Size göre çemberin içindesinizdir. Ailenin içinde çemberin dışındaki sosyal yapıda çevrenizden eşiniz ve dostlarınız gibi geniş kitleler yer alır. Lakin aileden koparacak kadar etkendir dışarıdaki sosyal çevre ve olgular. Birlikte zaman harcadığınız bir çok insan ile zamanla etkileşim içerisindesinizdir aileden kopmak koparılmak çok kolaydır, savunma mekanizmalarınız sizi hep haklı çıkarsa bile farketmezsiniz bir dalıştır.
Zararın neresinde olduğunuzu dahi göremezsiniz. Alır savurur yaşam kimi zaman gaza gelirsiniz, kimi zaman naza gelirsiniz büyüdüğünüzü sanırsınız kendi ayaklarınız üzerinde durmanızı sağlayan ailenizin tüm öğrettiklerini size söylenen bir kaç cümle dahi yoketmeye hazırdır. Dünyaya bir kere gelir insan yaşa hayatını yaşa ne yaşarsan kardır söylemlerine ne çok kapılanı vardır. Zarar döngüsü bu çevrenin size yaklaşımındadır oysa sizle bir lokma ekmeği bile bir gün paylaşamayanlar için yaşayacaklarınızda yanınızda ne ölçüde olduğu ise ancak davulun sesinin uzaktan hep hoş geleceğine eşdeğerdir. Her şey istemlerinize uyar dürtülerinize uyar, keyifli ve zevkli anlar sizi sizden kopardığı gibi aileden de uzaklaştırır anlaşılmaz kılar.
Zamanla sohbetler konuşmalar tadını ve anlamını yitirir boş gelir sebepse sizi anlamadıklarını zannedersiniz. Bizi bize anlatan ve bizi tanıyarak yapıcı eleştiren aileden birine neden hep haksız olduğunu söylersiniz onun sizin hakkınızdaki gerçekler işinize gelmeyebilir, hep saygı ve sevgi ve güven istemlerinin altını ne kadar doldurduğunuzu düşünün biraz. Yaşamsal değerlerde size can ve kan veren insanların sizi anladıklarını ama uyarmalarının yaşam tecrübelerinden yansıdığının farkında olmadığınızdan habersizsiniz. Bu benim hayatım kimse karışamaz minnetsiz bir yaşam var, hayatım ve kararlarımı kendim veririrm eğrimle doğrumla bu benim hayatım, hatamla kabul et, hatasız kul olmaz, sen beni ne kadar tanıyorsun ki, sende kimsin bir yere kadar, ani kararlar ve yorgun yılmalar, kararsızlıklar da dahi kararlı görünmeler, haddini bil, minnet yada minnetsizliklerle dopdolu yaşamsal söylemler.
Tüm bunlara ailenin içinde yada çevrede olup bitenlerin etkileşimide eklendimi içinden çıkılmaz bir durum. Karamsar gelebilir yazılanlar hayır aslında değil. Hayatta insanlar birbirlerine emek verirler emek verildiği için çoğunlukla değer kazanır, harcanılan zaman emeği ölçüsünü artırır, ne gariptirki akıl karı düşüncede saatlerce günlerce ne neden nasıl niçinlerle yol alırken, uykusuzluklar, huzursuzlukların anlamak ve anlaşılmaktan kurtulmak için geçilecek kadar önemlidir basit anlatım yoluyla dile getirme gerekliliğidir yıllar öncesinde kuşak çatışması diye yanlış terimlerin hayatımıza girmesi insanların depresyonla tanışmasıyla, her ruh haline verdiğimiz kılıflarla doğruyu göremez hale geldik. elbette depresyon vardır sorun çözümünden uzak tespit edemediğimiz ve paylaşamadığımız birbirimizden yardım alamadığımızında açık göstergesidir. Sorun çözmekten uzak kimbilir birçok sosyal yeni tanımlamalar yapılacak etkleşimin ise ne boyuta ulaşacağıda yıllar sonra dışavurmlarla anlaşılacaktır.
Önceleri insan kendine yetinebilirlik peşinde açlığını gidermekle yol almakta bir sürü değişim süreciyle birlikte aile olmaya, aile kavramlarının altını doldurmaya endeksli olsada sonraları yetinebililik çocuklara özgü yetmelere dönüşüp kendini yoksayan varım yoğum onlar diyen anne babalara dönüşmüş. Şimdilerde çocukları aman kırılmasın, üzülmesin daralmasın, strese girmesin diye gülden ince laf etmeyip gözden gönülden ırak tutmaya başlamış cam kavanozlarda sakınıp saklamışlar. Oysa zorluklar yaşamadan anlaşılmaz ve öğrenme yetisi ve düşünebilirlikler algısal gelişim kendini tamamlamaz.
Sosyal yapının parçalarında şahın mat, matın şah olduğu her şeye hoşgörüyle bakılması gereken yaşlılarımızı kaldırılamaz, çekilemez hatta gözden vede gönülden ırak olsun yaklaşımıyla hiçbir yere sığmaz sığdıramaz hale getirilmiş. Eğitici öğretici ders çıkarıcı söylemlerin anlamı değişime uğrayıp nasihat etmeye ise dırdır etme denecek seviyeye dönmüş. Annelerin anneliğini kreşler üstlenmiş, annelik stres içinde aldığı yolda aklı çocuğunda olan iyi görünen bakımlı ama sözde anneliğe dönüşmüş. Zamanı kovalamış oysa insan hayatında yetiştirdiği evlada ise 30 yılı sarmış sarmalamış sarmaşıklarla, güller ekmiş hemde dikenine razı gelmişler.
Ağacı içten içe yiyenin kendi kurdu olduğu malum, size bir şeyler katmalarını vede kendilerinden sonraya da faydalı olmalarını istiyorsanız şayet çocuklarınızı anlayan, onlarında sizi söylemeden de anlayan birer birey olarak yetiştirme gerekliliğinizin sosyal yapının sağlam temelinde yerli yerinde sizi biz yapacak bizi siz yapacak benden önce sen olmaya senden öte ben olma yolunda önce düşünen aklı zikri fikri açık olan, olaylar karşısında içselleştirmeden yaşayabilen kin ve nefretten uzak insan ilişkilerine sahip olmalarını kendilerini ve başkalarını ötekileştirmeden herkesten önce kendi dürtülerine beklenti ve sitemlerine dur demeyi bilen, kendileri için ve aileleri için neyi, ne kadar, neden istediğini bilen sonuçlarını hesap eden insanlara ihtiyaç var toplumda.
İnsanların bir yerlere, bir şeylere takılıp kalmaları alışkanlıklarını ve davranışsal özelliklerini zaman kavramından uzak yaşamalarının yüzdelik oranlarını size bırakacağım. Buradan da anlaşılacağı üzere bir kısmı müziğe, bir kısmı dizilere, bir kısmı vurgular yapan söylemlere, bir kısmı geçmişe, bir kısmı şan ve şöhret olmaya, kısa yoldan köşe olmaya, kendine görelerin başkalarına nelere mal olduğunu görmeden sallapati yaşama takılmışken elimizdeki avucumuzdakinin de ne ekersen onu biçersin ancak biçtiğinizin kalitesinin ise eksendeki gerçeğiyle yüzleşirsiniz. Ağacın kurdu kendindedir yiyende yedirtende kendidir. Bu yüzden zamanınızın büyük bir bölümünü ailenize, aile bireylerinize vede yetiştirdiğiniz çocuklara ayırmalısınız. Zira bırakacağınız her boşluk sizden onları uzaklaştıracaktır.
Uzun yazılar okunmaz dediler, uzun yazılandan kimbilir bir cümlenin alıcısı olur dedim pekala…
Yazan - Hülya COŞKUN
Fotoğraf/ Levent YAVUZ
YORUMLAR
Sevgili Hülya Coşkun, öncelikle güzel paylaşımınız için teşekkür etmek isterim.
Aile toplumun gerçekten de temel taşıdır. Belki bunu biraz geç anlayabiliriz ama işin gerçeği budur.
Emin olun ki, bir insanın büyüdüğünde yaptığı bütün iyi ve kötü hareketler, ya annesinden, ya da babasından ona miras kalmıştır. Evin içinde terlikle ayaklarını sürterek yürüyüşünden tutun da, ağzını şapırdatarak yemek yemesinden, sakız çiğnemesinden, yüksek sesle konuşmasından, efendi olmasından ya da kötü biri olarak bilinmesi hep ona miras kalmıştır.
Yakın da özellikle yazmak istediğim bu konuda bir yazı olacak, buraya kısa olarak yazıp kaybolmasını istemiyorum gerçekten. Çünkü okunması gereken bir yazı olduğuna inanıyorum.
Bazen uzun yazıları kaçırmamak gerekir. Okuyalım lütfen.
Saygıyla.