- 529 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ager Ve Bükin'in Maceraları (Öte Kurt)
Öte Geyik
Bükin Agerin gidişinin ardından Doğu Kayını diye bilinen o yörenin en görkemli ağacın altında beklemeye koyuldu, gün ışımıştı ve ormanın geceliğini çıkarıp gündüz elbiselerini giymesiyle orman gözüne daha bir hoş gelmişti. Orada öylece beklerken canı sıkılmaya ve acıkmaya başlamıştı. Evde olmayı ve annesinin yaptığı reçelleri ve tabiki kızarmış ve üzerine yağ sürülmüş ekmekle birlikte yemeyi çok ama çok isterdi. Bükin karnı aç, biraz uykusuz, biraz şaşkın, biraz da mutsuz bir halde beklerken ceketi ve şapkası hırpanı, elinde sopa olan beyaz bir kurdun kendisini izlediğini ve piposundan derin nefesler aldığını bilmiyordu. Kurt, piposu elinde ayakları sanki yere değmiyormuşçasına kıza doğru yaklaşmaya başlamıştı bile. Hiç ama hiç ses çıkarmıyor doğanın ona bahşettiği avcı edasıyla sessiz sedasız kızın yanına iyice sokuldu. Bükin hiçbir şeyden habersiz öylece zamanın akıp gidişini seyrediyordu ve yakınlardan gelebilecek bir kötülüğü düşünmüyordu bile.
Kurt beyazdı ve bir maksadı yoktu. Çok fazla soru sorar ve sürekli yürürdü. Gizemliydi, bir eli elinden hiç bırakmadığı saatindeydi. Bükine iyice yaklaştı ve piposundan derin bir nefes çekerek karşısında bitiverdi.
Bükin nasılki Ageri ilk gördüğünde heyecanlanmamış ve korkmamıştıysa bu ilginç kurdu gördüğünde de heyecan yada korku yaşamadı. Kendi çocuk dünyasına has bir edayla;
-Hey! Senin bıyıkların var.
Kurt daha önce karşılaştığı hiç kimse gibi olmadığını düşündüren bu yaklaşım üzerine zamanın ona yüklediği misyon gereği gizemli ve karanlık bir ifadeyle karşılık verdi;
-Senin de gözlerin var, tıpkı kediler gibi. Yani bir yerden başka bir yere açılan, bir tarafı bilinirken diğer taraf hakkında hiçbir bilgi barındırmayan.
-Yani şuan benim burada olmam gibi bir yer mi?
-Sence bu yer gerçek mi, soluduğun hava hissettiğin toprak?
-Maddenin ağırlığını belki hissedemem ama yalnızlığım ve umutsuzluğum gerçek ve manalı. Tıpkı gözlerimin iki farklı tarafı gibi, soluduğum hava ve hissettiğim toprak bir kefede ve şuan hissettiğim derin yalnızlık ve umutsuzluk diğerinde. İnan, inandığım tüm teraziler çatırdıyor hangisinin ağır bastığıyla ilgilenmeyecek kadar küçüğüm, evime dönmek ve ailemi tekrar görmek istiyorum.
-Seni çok iyi anlıyorum ama kendine bir yol seçmelisin, nereye gideceğini bildiğin ve hangi yoldan gidileceğinden emin olduğun. Zamanı iyi anlamalısın ve onu hissetmelisin.
Kurt düzenli aralıklarla saatine bakıp konuşmayı devam ettiriyordu.
-Burada zaman çok farklı, olaylar ve olgular birbirine geçmiş gibi, ne zaman uyusam kendini Aydan dünyaya düştüğüm o ilk anda buluyorum. Arkadaşım Agerle sayısını unuttuğum kadar çok karşılaştım, her şeyi anımsayamıyorum ama o bana yardım getirmek çin yaşadığı yere gitti.
Kurt düzenli aralıklarla saatine baktığı gibi, düzenli aralıklarla piposundan derin nefesler almaya devam ediyordu. Kurt konuşmaya devam etti,
-Sanırım işte bü yüzden, yani Zamanı Tanrı yaşadığı için bizler ölümlü yaratılmışız.
-Ölümlü olmamız zamanı yaşayamadığımız anlamına gelmez.
-Haklısın ama yaşadığımız anlamına da gelmiyor.
Bükin yorgundu ve uykusu her zamankinden daha ağır bir hale tüm vücuduna yayılıyordu.
-Bu çok saçma.
-Haklısın ama şöyle düşün; rüyada bir yer gördüğünü ve orada biriyle sohbet ettiğini, şuan yaptığımız gibi. Uyandığın anda o yerde hiç var olmamış olduğunu ve rüyanda gördüğün kişiyle asla konuşmadığını anlarsın, belli bir zaman mutlaka geçmiş olur fakat rüyada gördüklerin gerçek değildir. Gerçekliğin olmadığı yerde zamanda olmaz Tanrıda. Zamanın bir gerçeklik ifade edebilmesi için uzay zamanda bir gözlemcinin olması ve bunu idrak edebilmesi gerekir.
-Yani biz gerçek değil miyiz? Bu az önce anlattığım şekliyle gerçek olmadığımız anlamına gelir.
-Peki öyleyse gerçeklik ne?
Bükin adeta sarhoş gibi olmuştu ve uyumak üzereydi, kurt onunla gelmesini söyledi ve bir delikten içeri girmeleri gerektiğini söyledi. Önce tedirgin olan bükin, Agerin daha öncede gelmediğini bildiği için başka şamsının olmadığını ve o delikten içeri girmesi gerektiğini düşündü. Gözlerini kapadı ve kendini boşluğa bıraktı.
Bükin aşağıya inemeden uyumuştu ve tıpkı Aydan Dünyaya düştüğü ve uyandığı andaki gibi birden uyandı ve her şeye sil baştan yaşayacağını anladı. Şuan yerdeydi uzanır bir haldeydi, yeri ve havayı hissedebiliyordu. Hava karanlıktı ve biri ona sesleniyordu. Bu anı şuan yaşıyor muydu yoksa yaşadığı şey sonsuz sayıdaki paralelliğin bir sonucu muydu?
-Hey sen! Oradaki.
-Hey sana diyorum, duymuyor musun? Ne aptal bir şeysin sen.
Bükin bu diyalogları anımsadığı için birazda bunalmış bir ses tonuyla devam etti;
-Hey sen çok kısasın, hemde bunaklara benziyorsun. Ve sözlerime dikkat etmem gerekiyor yoksa beni şuan bir elma kurduna çevirirsin öyle değil mi? Ayrıca bana sihir yapmaktansa şu sürekli kızarıp duran ve seni kızardığında bir ahmağa dönüştüren burnuna bir sihir yap.
-Evet ben de tam bunu söyleyecektim. Ama bunu nereden tahmin ettin?
-Tahmin etmedim zaten biliyordum.
Bükin bunları söylerken umursamaz ve üzgün görüyordu. Ager ise bunun ardından adeta burnundan solumaya başlamıştı ve büyülü sözcükleri söyledi fakat yine hiçbir şey olmadı.
Ager çok şaşırmıştı ve olanları anlamaya çalışmakla meşguldü.
-Peki ama nasıl biliyordun, sen kahin misin?
Bu soruyu biraz yüksek sesle sorduğu için olsa gerek tam bu sırada ağaçlara tünemiş baykuşlarımızda uykusunu bölmüşler oldu. Bükin umursamaz bir gülümseme takındı ve karşılık verdi.
-Değilim tabiki.
-Öyleyse nasıl oluyorda söyleyeceğim şeyleri biliyorsun?
-Bunu daha önce yaşadık ve sen bana evime dönmem için yardım etmeye karar verdin.
-Evine mi?
-Evet evime, çünkü ben bu diyaro hiç bilmiyorum ve nasıl eve gideceğim konusunda bir fikrim yok.
-Sen kafayı yemişsin bu söylediklerin çok saçma.
Bükin çok sinirlendi ve yüksek bir sesle;
-Hiçbir şey bildiğin yok, çok ahmaksın ve beni anlamak istemiyorsun.
-Ayrıca az önceki yaptığın bu büyüye çok çalışmalısın, çünkü defalarca aynı şeyi yaptın ve sadece ağaçların bizi kovalamasına sebep oldun.
-Ağaçların mı?
-Evet, ağaçların.
Ager ve Bükin bu konuşmalarla meşgulken ortaya bir anda hikayemize biraz önce dahil olan beyaz kurt dahil oldu ve tartışmayı kesip onu takip etmelerini söyledi. Özellikle Ager tedirgin olsada kurdun kararlı ve içten davranışları onları sakinleştirmiş ve harekete geçirmişti bile. Ager daha önce yaşanılanları hatırlayamadığı için bu kurt onu tedirgin etmişti. Neden onu dinlediğini anlayamadı ama bunda kurttaki asil duruş ve kararlılıkta etkiliydi. Beyaz Kurdu takip ederken hiçbir korkuya kapılmamışlar ve onuu sanki bir lider gibi kabul etmişlerdi bile. Bu duruma özellikle Ager çok şaşırmıştı, çünkü o asiydi ve kendi bildiğinden başkasını yapmayı sevmezdi, amirlerden hoşlanmaz ve yapmazdı. Az zaman sonra Kurt durdu ve konuşmaya başladı;
-Benim adım Öte Kurt. Zaman Tanrısı olarakta tanınırım. Yazgım beni nereye götürürse oraya giderim, aslında istediğim yere giderim desem daha doğru olur. Zamanı yavaşlatabilirim tabi hızlandırabilirimde. Bunun için gerekli fiziksel ortamın olması yeter.
-Bu sana bahşedilmiş bir yetenek değil mi?
Soruyu soran Agerdi, merakı başına çokça bela açmıştı ama meraklı olması aynı zamanda ona aklını kullanmasınıda öğretiyordu.
-Elbette zamanı kontrol edebilmem benim ilim ve yeteneğimle ilgili ve tabiki fizik kurallarıyla yakından ilgili. Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir, o şey sonsuz bir olasılık denizinden çıkıp seni bulur.
Biraz hızlı olmanız lazım çünkü ormandaki ağaçları harekete geçirecek bir büyüye sebep oldunuz.
-Ne büyüsü?
Diye sordu Ager. Tabi soru karşısında cevabı veren de Bükin oldu.
-Hani şu çok yetenekli büyücümüz beni elma kurduna çevirecekti ya işte o büyü.
-Bak beni çok kızdırıyorsun.
-Kızdırırsam ne olur yoksa bu defa da ağaç güvesine mi çevireceksin, bak belki o zaman istemeyerekte elma kurduna çevirme büyüsü yapmış olabilirsin.
Ager tam çok sert ve etkili bir büyü yapacaktıki beyaz kurt devreye girdi ve tartışmayı kesip daha hızlı olmalarını söyledi. Ager bunun üzerine hiçte alışık olmasada sinirini bastırmak zorunda kaldı, aşırı sinirlendiği içinde elma şekeri gibi kızarmıştı.
-İşte geldik.
Beyaz kurt hemen aşağı inmeleri için yerdeki deliği gösterdi, bir eli hala saatteydi ve yol boyunca defalarca bakmıştı, tabi hiç bitmeyen piposundan derin nefesler almayı da ihmal etmemişti.
Ager çukuru görünce elinde olmadan bunun ne anlama geldiğini sordu ve aldığı cevap şaşırtıcıydı.
-Bu solucan deliği. Tabi sizin anladığınız manada değil. Solucan delikleri evrenin kapılarını açan bir tünel ve evrenler arası geçişin yoludur. Ayrıca Zamanı büküp zamanlar arası geçiş yapabildiğin bir zaman makinasıda denilebilir. Bilinen evrende tek bir zaman algısı varken, diğer evrenlerde çok daha farklı zaman kavramları var.
Aklı üç boyutlu evren mantığının ötesine geçmeye direnen Ager zamanlar arası geçişten neyi kastettiğini öğrenmek istedi.
-Zamanlar arası geçiş geçmiş, şimdi ve gelecek zaman arasında gidip gelmeyi olası kılıyor.
-Ben oraya inemem.
Diye çıkıştı Ager ve zaten Yuradan çok uzaklaştığınıda ekledi. Beyaz kurt ise Bükin için gelmesi gerektiğini ve onun yeteneklerinden yararlanacaklarını anlattı, böylece Bükin evine dönebilecekti.
Ager tutucu bir toplum olan Cin diyarında büyümüştü ve yaptıkları ona hiçte iyi gibi gelmiyordu ama yaratılışında yardımlaşma ve sevgi olduğu için Bükine yardım etmeyide çok istiyordu.
Öte Kurt ve Ager deliğin başında öylece beklerken Ager karar vermekten çok ama çok zorlanıyordu, gözlerini umursamazca kapattı ve delikten içeriye bıraktı kendini.
Sanki bir galaksiden başka bir galaksiye geçiyordu, çokta özgürdü artık, zaman sanki kaygan bir hamurmuşçasına kayıyordu bir noktada hızlanıyor ve diğer bir noktada yavaşlıyordu, bedeni sanki çekiliyordu ve uzamaya başlamıştı, kendini okadar uzun hissetmiştiki, Bükinin onu bu haliyle görmesi gerektiğini düşündü, belki şu haliyle Bükinin boyunun kısalığıyla ilgili o sıkıcı espirilerinede bir son vermiş olabilirdi.
Orada öylece aşağıya düşerken çeşitli galaksiler, gök cisimleri görmenin verdiği hazla kendinden geçen Ager, hemen ardından gelen Öte Kurt ve Bükini görebiliyordu. Kıvrımlı bir hortumdan geçer gibi, kıvrımın çok geniş bir çapta olduğu kısımlarda onları gözden kaybediyor, kıvrımın azaldığı bölgelerde ise onları tekrar görebiliyordu.
Devam Edecek ...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.