YARGISIZ MI İNFAZ ETTİM?
Hayat içerisinde iletişimin ne kadar değerli ve vazgeçilmez olduğunun bilincindeyiz. Özellikle yüz yüze iletişim sırasında bilinçli yahut bilinçsizce yaptığımız hareketler, jest ve mimikler karşımızdaki insanlara ne mesajlar verdiğimizin bir göstergesi. Elbette tüm bunların farkında mıyız? Şimdi hepsinden değil sadece iletişim kurduğumuz zaman dilimi içerisinde sadece algılardan ve yargılardan ve dinlemenin öneminden bahsetmek istiyorum.
Gün içerisinde onlarca olay ve olgularla karşı karşıya kalıyor ve bunlara karşı da onlarca duygusal tepkiler veriyoruz. Peki, bu zamana dek hiç dinlemeden, belki karşınızdaki insanın suçu olmadığı halde yargısızca infaz ettiğiniz ve gerçekten size değer veren bir insanı kaybetmenin eşiğinden içeri adım attığını anlar olmadı mı? Mutlaka birey olarak hepimizin olmuştur. Bir örnekle durum incelemesi yapalım.
Aynı firmada çalışan iki arkadaştan birisi, hayat içinde yaşadıkları sıkıntıların yoğunlaşması ve kendisini duygusal bir çatışmanın ortasında bulmasından dolayı bugüne kadar sergilemediği hareketleri göstermekte ve karakterinin tam tersi davranışlar içerisinde bulunmaktadır. Diğer arkadaşı anlayış içerisinde olayları gözlemlemekte, sıkıntısını anlamak adına yeri geldiğinde dinlemeye çalışmakta, sorunlara çözüm arayışı içerisinde ona verdiği değeri göstermeye çalışmaktadır. Fakat kişilerin sabır sınırını zorladığınızda verdikleri tepki her daim kendi açılarından haklıdır. (Hiç kendi özeleştirilerini yapıp, kendi haksızlığını kabulleneni görmedim ama görürseniz bir zahmet bana da haber verir misiniz?) arkadaşının bu davranışsal değişine bir anlam vermeye çalışırken kendine dair yapılan hata olarak nitelendirilecek hareketlere mantıklı bir anlam yüklemeye çalışmaktadır. Fakat öyle bir an olur ki arkadaşı en hassas olduğu konuda bir hata yapar.
Böyle bir durumla karşılaşıldığında en güzel yöntem nedir? Siz ne yaparsınız? Kimileri bekler, bir puntuna getirince indirir. Bu da bir yöntemdir. Kimileri doğaldır içi neyse dışı da aynıdır ve olduğu gibi dobra dobra söyler söyleyeceklerini… Kimileri sözleriyle dövmekten beter eder, kimileri ise ifadelerinde de dikkatlidir ve kırmadan yapılan davranışın yanlış olduğunu belirtir. Sizce bu şahıs nasıl yapmıştır? Elbette kimseyi rencide etmeden, duygularını sarsmadan ve problemi muhatabı olan kişiyle görüşecek gerçekleştirdi ve düzgün bir şekilde hassas olduğu konuyu ve bu konunun aslında bu şekilde kullanılmaması gerektiğini, bu davranışın kendisini kızdırdığını güzel bir dille kırmadan ifade etti. Peki siz bunu yapabiliyor musunuz?
O gün, güzelce ifade eden kişi üstleriyle kendisini ilgilendiren durumlar konusunda işle ilgili sohbet ederlerken, diğer arkadaşı bunu görünce şöyle bir davranış sergiledi:
-“Kesin beni ispiyonluyor.( Bu karşısındaki kişiyi tanımadığını göstermez mi?) beni şikâyet ediyor ya!( Söz konusu olan iş mevzusu ve yahut özel bir mevzudur. Her insan anlatmak, anlatırken rahatlamak, dinlenmek ister) Görürsün sen, sana öyle bir oyun yapacağım ki, canın acıyacak.( Söylediği insan arkadaşı, düşmanı değil.)” Bu duygular içerisinde ilerledi ve selamını verdi. Yargısız infaz edilmedi mi?
Yine bir durumu inceleyelim.
Güzel bir iş merkezinde bir yer bulan patrondan haber gelir gelmez toplanılmaya başlandı. İş yerindeki her şey toplanıldı ve taşınılmaya hazırdı. Yeni yere geçilince, her şey birlikte yerleştirildi ve herkes kendisine uygun olan mekânı seçerken, ortam içerisinde bulunmayan birkaç kişi vardı. Patron herkesin yerinin olduğunu ve üç masayı kullanılmaması gerektiğini ve buradaki iş eşyalarının kullanılmaması gerektiğini belirtti. Herkes yerini bulurken birkaç kişi ayakta kaldı. Kullanılmaması gereken araçlar, kişilerin sorununu ortadan kaldıracak seviyedeydi. Ali patron bunu söylerken arada olmayan, sonradan katılan kişilere aynen söylediği gibi iletti. Ertesi gün, Ali ayakta kalanların arasındaydı ve işi yapması gerektiğini ve bu yüzden de kullanılmaması gereken araçların bulunduğu masanın birini geçici bir süre ile kullanıp kullanamayacağını sorunca, patronu sorununa çözüm bulmak için onunla birlikte ilerledi. Etrafa düşünceli bir bakış attıktan sonra, geçici bir süre için kullanabileceğini söyledi. Ayşe, bu durumu şöyle algılamıştı.
- “Adama bak ya! Bize o üç masa kullanılmayacak dedi, şimdi de birine geçti kendi oturdu iyi valla, kendine ayırmış. ( Böyle bir durum söz konusu olmamış, otur denilmiş oturulmuştur) Helal olsun valla ne uyanık adammış bu ya! ( Uyanık yapmayı düşünene bir kişilik yapısına sahip değildir ve bunu Ayşe de bilmektedir ama duygularına hâkim olamamaktadır. Kendini oyuna getirilmiş gibi hissetmekte ve kızgınlığını ortaya koymaktadır.)”
Bu durumu kabullenemeyen Ayşe, bunu kızgınlıkla sertçe ifade etmiş fakat karşısındaki insanın açıklamasına izin vermemiş, hatta dinleme gereksinimi bile hissetmemiştir. Hâlbuki işin aslı, ortada bir yanlış anlamanın söz konusu olması ve karşısındaki kişinin kendini paçavra gibi hissetmesini sağlayacak hareketlerde bulunulmuş olmasıdır. Peki, biz bu tür davranışları gün içinde kaç defa yapmaktayız? Kaç insanı infaz ettiniz hiç düşündünüz mü? Gerçekten dinliyor musunuz? Siz dinlenmek mi isterdiniz yoksa bu şekilde davranılması size ne gibi duygular içinde bulunmanızı sağlardı. Kimilerinizin aman boş işler bunlar, üç günlük dünya salla gitsin dediğinizi duyar gibiyim. Belki ortak noktada buluştuğumuz kelimeler dizisi olabilir “üç günlük dünya” konusunda, birbirimizi kırmaya değmez ve bu dünya da insansız iletişimsiz yaşanmaz elbette. Tek şey, kendi penceremizden bakıp yaşarken, hayat içerisinde aynı havayı teneffüs ettiğimiz insanların penceresinden bakmaya çalışmak beklide daha da anlayışlı, hoşgörülü ve sorunu daha az ama çözümsüz olmayan bir dünyada yaşamamıza fırsat verecektir.
*İyi bir dinleyici olmanın faydaları
1. Karşınızdaki insana değer verdiğinizi ve onu anladığınızı gösterir. Böylece insanlar sizinle konuşmaktan mutluluk duyarlar ve size daha fazla açılmaya başlarlar.
2. Karşınızdaki sizin onu olduğu gibi kabul ettiğinizi ve daha özel konulara girmek isterse güvenebileceğini hisseder. Kişinin hikayesini anlatması ve rahatlaması için bir davet niteliği taşır.
3. Kendini güvende hisseden kişi derinlerde yatan duygularını anlatabilir, bu duyguların nedenlerinden bahsedebilir ve alternatif seçeneklerini paylaşarak kendi iç dünyasını keşfedebilir. Dolayısıyla iyi bir dinleyici olmak karşınızdaki kişiye iyileştirici bir etki yapar.
4. Başka insanlara karşı duyduğumuz rahatsızlıkları ve gerginliği azaltır, çünkü bu yolla insanları daha iyi anlamaya başlarız. Anlamak ise affetmek demektir.
5. Ayrıca başka insanlar hakkındaki yargılarımızı azaltır çünkü başka insanların yaşamlarının gerçekten nasıl olduğunu gerçekçi olarak keşfetme imkân sağlar. Dahası her insanın anlaşılabilir olduğunu keşfederiz.
6. Daha anlamlı, daha yardımcı ve daha yakın arkadaşlıklar kurulmasını sağlar.
*Aktif dinleyici olmayı öğrenin
İyi bir dinleyici olmak karşınızdakini gerçekten tanımayı istemekle başlar. Genelde hepimizin kullandığı ve karşımızdakini dinlememize engel olan bazı davranışlar vardır. İyi bir dinleyici olmak için bu davranışların farkına varmanız ve mümkün olduğunca kaçınmanız gerekir.
1. Sürekli olarak kendinizi karşınızdaki kişi ile kıyaslamak ("Kim daha akıllı?", "Kimin hayatı daha zor?", "Hangimiz daha şanslıyız?")
2. Karşınızdaki insanın gerçekten ne düşündüğünü bulmak için zihnini okumaya çalışmak ("Bence tüm söylediklerine rağmen aslında karısından nefret ediyor", "Bunu söylediğim için muhtemelen benim çok aptal olduğumu düşünmüştür")
3. Planlamak: Karşınızdaki kişiyi dinlemek yerine sıra size geldiğinde ne söyleyeceğinizi düşünmek.
4. Elemek: Sadece bazı konuları dinleyip, diğer önemsiz bulduğunuz konuları göz ardı etmek yada eleştirileri duymamak.
5. Yargılamak: Karşınızdaki daha sözünü tamamlamadan, konuşmasını "aptalca," "sıkıcı," "çocukça," "yanlış," "saldırganca," gibi ön yargı ile karşılamak.
6. Zihnin başka konuları düşünmesine izin vermek, hayal kurmaya başlamak.
7. Karşınızdakini dinlemek yerine kendi tecrübelerinizi hatırlamak ve üzerinde düşünmeye başlamak.
8. Karşınızdaki konuşmasını tamamlamadan yada tam olarak ne söylediğini anlamadan hemen kişiye tavsiyede bulunmak yada ne yapması gerektiğini söylemeye başlamak.
9. Her konuşmayı karşınızdaki kişinin yetersizliğini ortaya koyacağınız, entellektüel bir tartışmaya çevirmek.
10. Her zaman haklı olduğunuzu ve her şeyi bildiğinize inanarak dinlemeye gerek duymamak.
11. Konu ciddileştiği zaman hemen konuyu değiştirmek yada espiri ile ortamı yumuşatmaya çalışmak.
12. Karşınızdakinin her sözünü otomatik olarak onaylamak ve onunla aynı fikirde gibi davranmak ("Çok haklısın...Tabiki...Katılıyorum...Gerçekten mi!").
Yargısız infazda bulunmadan önce kendi içinizde kendinizi yargılamanız dileklerimle…
Baki EVKARALI
* Kaynak: Dinlemek, Çiğdem Alper, 2008 www.hatunca.net/content/view/1011/120/