- 675 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEVDADIR
Genç yaşta ölümle buluşan insana daha çok yanıyoruz. Genç ölümler daha çok yakıyor yüreklerimizi. Birde bu genç ölüler aydınlık geleceğin şairleri,yazarları ve sanatçılarıysa, acılar daha bir fazla ve daha buruk oluyor. Genç yaşta ölen şairlerimiz var. İçimizi acıtan, yüreğimizi burkan, dağlayan, acı veren...Bu genç ölülerden biridir Arkadaş Zekai Özger.
Ölüm sebebi beyin kanaması olarak geçse de, bu durumun12 Mart öncesi S.B.F baskını sırasında hunharca dövülerek aldığı darbeler sonucu olduğu söylenmez bir türlü hiç bir yerde.
O ’Bir proleterin oğlu olduğuma inandıramıyorum kimseyi/İnandıramıyorum babama bir proleter olduğunu’ diyerek tüm açık yürekliliğini, samimiyetini, inancını ortaya koyan gerçek bir devrimciydi.
Şair Tahir Abacı Sevdadır adlı kitapta onun için şöyle diyordu:
’Sonraki yıllarda,başka genç şairleri tanıdıkça Arkadaş’ın, onun paylaşımcı kişiliğinin, şiire adanmış dünyasının değerini daha iyi anladım. Ne yazık ki bunu anladığımda o gitmişti. Erken gelmiş, erken gitmişti.’
Hüznün ve acının şairi olduğu kadar, sevdanın ve umudunda şairidir Özger. Öykücü dostu Cavit Kösnek’e 1969 yılında yazdığı mektupta bile’Sevgili acı. Bugün ne güzelsiniz’ diyecek kadar acıya sevgiyle dostça yanaşır. Umudu hiç bir zaman eksik etmez içinde.Şu dizelerde onun gelecekten beklentisini, umudunu ne anlamlı betimler: ’.....biz şimdi gidiyoruz gibi ya dostlar/bir gün döneriz elbet acısız, adsız.’
Şarkılar da Arkadaş’ın yaşam tutamaklarındandı. Şiirine girecek denli sevdalı, duyarlı , içten...’ pencereyi kapama/ gök dolabilir içeri/ Sen neyi görebilirsin/Islak bir bulutun ağışını mı ’
9 Mayıs 1973 günü Arkadaş’ın cenazesi üç beş dostuyla kaldırılırken, bir sevdalı rüzgar bu şarkıyı mırıldanıyordu sanki.
Arkadaş Zekai Özger’i 9 Mayıs 1973 günü toprağa verdiğimiz ve hala 25 yaşında bıraktığımız yerdeki sıcak gülümsemeli yaşıyla anımsayalım ve ona dost bir merhaba gönderelim kendi şiiriyle:
Göğü kucaklayıp getirdim sana
kokla
açılırsın
solmuşsun
benzin sararmış
yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün
öyle bükük bakma bana
çam kolonyası getirdim sana
kentli dağlıların haklı sevdasını
bolu ormanlarından çarpan bir koku
sanki köroğlunun ter kokusu
aman kokusu, billah kokusu
canlarım, canım benim
üzme kendini bu kadar
sana umudu öğretmeyenlerin suçu mu var
bak yeryüzü ne kadar geniş
ne kadar dar
Dur
akıtma gönlüm yaşını
gözünden öpecek bir yer bırak
oy bana en yakın
bana en uzak
sevgili yar
Hasretine vur beni
Giyecek çamaşır getirdim sana
adettir diye değil, sevdim diyedir
bağışla, eski biraz
bedenim uygundur diye bedenine
elimle yıkadım, ütüledim
elma ağacında kuruttum
Günler sarmal bir yay gibi
bunu unutma
Bahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir
bunu unutma
Seni ben her yerinden öperim
bunu unutma
kadere inansaydım
sana inanırdım
Düşürmem sigaramın ucundaki külü ben
öyle kırık bakma bana
Caddeler nasıl da genişliyor
sana bunu söyleyecektim
Bileyli bir makas vardı yanımda
sana bunu söyleyecektim
Hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri
sana bunu...
Oyy nasıl söyleyebilirim
deliren sevdamızın kısrak huyunu
Elimi tut
tuttururlar, o kadarına izin verirler
kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
Bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız
sen içerde
Ben dışarda...
Oyyy mahpusluk mahpusluk...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.