- 545 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BAYRAMLAR BAYRAM OLACAK MI?
“Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı…”
Rahmetli Üstad Abdurrahim Karakoç “Bayramlar Bayram Ola” adlı şiirine böyle giriş yapıp, yüreklerimize işleyen hakikatleri sıralamış birer birer. Bence bu şiir bayram sabahında camilere tıklım tıklım dolan cemaate uzun beylik sözlerle vaaz etmenin yanında şiirin hakkı verilerek içten ve samimi olarak okunacak olsa, o uzun lafları hikaye gibi dinleyenler bile şiirin etkisinde kalır, bayramların nasıl bayram olması gerektiğini yüreğinde hisseder.
Bu Bayram, sözde Müslümanların en büyük bayramı. “Müslüman Müslümanın kardeşidir” düsturunca kardeşlerin bayramı aynı zamanda. Kardeşler arasında insan olmanın getirdiği bazı meseleler, sıkıntılar yaşanabilir. Bu çok doğaldır. Ama bu sıkıntıların çözülmesi de şarttır. Çünkü Müslümanın Müslüman kardeşine üç günden fazla kırgın duramayacağı ihtar edilmiştir. Kim tarafından? Sevgili Peygamberimiz(S.A.V) Efendimiz tarafından.
Şöyle etrafımıza baktığımızda ne yazık ki Müslümanım diyen devletler, kendi Müslüman halkını insanlığa sığmayacak vahşilikte katletmekte, katlederken de nasıl bir duygu yoksulluğudur ki “Allahüekber” naraları atmaktadırlar. Hal böyle olunca;
“Bayram gelmiş neyime;
Kan damlar yüreğime”
Diyesi geliyor insanın. Böyle başlar bir halk türkümüz. Türküler bizim özümüzdür. Onlarla coşarken; yüreğimiz, sığmaz olur bedenimize kimi zaman. Kimi zaman da; bu türküde olduğu gibi, çarpar yüzümüze gerçeği hiç eğip bükmeden. Bayramlar neden yapılır? Eğer her zaman ki yaşayışımızdan bir farkı yoksa bayram yapmanın anlamı ne? Bayram sadece kendimize mi ait? Peki, kimler bayram etmeli, bayramlar nasıl bayram olmalı?
Sevgiden sevdadan yana
Konuş ki, dil bayram etsin
Gönül bahçenden bu cana
Sunduğun gül bayram etsin.
Âşık Davut Sulari; “Bu gün bayram günü derler âlem eğlenir, sen bizim yaylaya gel başın için” derken aslında yukarıda sorulmuş ve sorulacak diğer sorularında cevabını vermekte. Ayrılıkların bekli de en önemli buluşma günü bayramlar değil midir?
Ziyaret bayramda gerek
Dostu karşıla gülerek
Hoş gelmişsiniz diyerek
Tuttuğun el bayram etsin.
Koca Yunus Emre; namaz kılıp, gönül kıranlar için “Bir kez gönül yıktın ise/Bu kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet dahi/Elin yüzün yumaz değil” diyerek, bizlere çağlar öncesinden seslenirken, bizlerin bu sese kulak vererek gönül kırmayıp gönül yapmamız gerekmez mi?
Allah yapmış yapısını
Kırma gönül kapısını
Muhammed’in kokusunu
Getiren yel bayram etsin.
Mevlana: “Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...” derken bu sözler “istediğin ve aklına gelen her şeyi yapmaya, istediğin gibi yaşamaya devam et. Her şekilde kurtulursun. Sen yine de gel.." şeklinde mi anlaşılmalı?
Günahlara açma yelken
Özür dile vakit varken
Sağnak sağnak boşalırken
Gözde ki, sel bayram etsin.
O’nun sevgisinden ötürü çölleri gülzâra çevirip, Sina çölünü yaya olarak geçen Ehl-i sünnet ümmetinin hasretinden bir başka yanıp kavrulan çölün sıcaklığı, sadece güneşin yakmasından mıdır?
Hayat bulduk biz seninle
Ehl-i sünnet ümmetinle
Asırlardır hasretinle
Kavrulan çöl bayram etsin.
Yüce kitabımız "Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı yakınlara yardım etmeyi emreder..." (Nahl Suresi 90); derken; Peygamber Efendimiz(s.a.v) "Akrabalık bağını koparan (cezasını çekmeden) cennete giremez" (Buhari, Edeb, 11); sözleri ile bizleri sıla-i rahim yani akraba ve vatan ziyareti yapmamız konusunda ikaz ederken, bayramda bari olsa onları hatırlamamak doğru mudur?
Yakalanmadan gaflete
Uğramadan hezimete
Vatanını ziyarete
Gittiğin yol bayram etsin.
Sevgilinin dili ile “ölmeden önce ölün” diye özetlenen şu ki; doğduğumuzu nasıl biliyorsak, bir gün öleceğimizi de öyle bilmeli ve ona göre hareket etmeli değil miyiz?
Sakın geç kalmadan yarın
Huzura bugünden varın
Derelerin, ırmakların
Aktığı, göl bayram etsin.
Türkülerimizden başladık yazımıza türkülerimizle son verelim isterseniz. Şarkışlalı Âşık Ali İzzet Özkan’dan derlenen bir türküde ; “Şu sazıma bir düzen ver/ Teller de muradın alsın/ Gel beni bir tenhada gör/ Diller de muradın alsın.” Derken aslında bayram etsin demek istemiyor mu?
Bir başka tat var nazında
Hasretlik kokar yazında
Düzen verdiğin sazında
İnleyen, tel bayram etsin.
Öyle değil mi dostlar? Türküler bizim özümüzdür. Onlarla coşarken; yüreğimiz, sığmaz olur bedenimize kimi zaman. Kimi zaman da, çarpar yüzümüze gerçeği hiç eğip bükmeden. Bayramlar neden yapılır? Eğer her zaman ki yaşayışımızdan bir farkı yoksa bayram yapmanın anlamı ne? Sözün özü şu ki:
“Bayram gelmiş neyime;
Kan damlar yüreğime”
***BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN DEĞERLİ DOSTLARIM***