- 439 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Nereye?
Derler ki en yükseklere çıkabilmek için, yerin dibini görmek gerek...
Bugün yaşadığım şey belki de bunu doğruluyor. Onca kargaşa, darmadağınıklık ve çaresizlik içinde çırpınırken, sonu düşünmeye başlamışken üstelik sesini duydum ümidin;
-Dur, dedi.
Nereye gidiyorsun?
Kafamdaki onlarca düşünceyi savdım. Kuruntular içinde harcadığım zamanıma yandım önce, sonra zarar vereceğim bedenimin aslında bir emanet olduğunun farkına vardım,
silkindim, dağınıklığı toparladım.
Nereye gidiyorsun?
Her şeyi yarım yamalak bırakıp,
Nereye?
...
Yitirmekten neden utanır insan, neden kaybedince son için hazırlanır,
valizlerini hazırlar, son sözünü de söyleyip gider.
Çünkü bütün yollar an içinde çıkmaza dönmüştür. Çünkü aydınlıklar karanlıkların elindedir. Hayatımızın merkezine koyduklarımızın yörüngesinden çıkmışızdır. Çünkü alışkanlıklarımız yönetiyor hayatımızı.
Sınır ihlali yapmışızdır çünkü;
Olmazlar ile dönmezler arasında gel gitlerimiz. Sıkışmışız iki üç seçenek arasında. Dar kalıplar kurmuşuz, çengel tutturmuşuz açık vermeyelim diye.
Oysa kaybederken kazanıyoruz,
her şey güzelken perdeler çekiyoruz, duvarlar örüyoruz...
Birbirimizin hayatına renk katmak amaçken birimiz diğerimizin hayatının rengini değiştiriyor zoraki. Bir şeyleri paylaşmanın güzelliğini tadamadan, bambaşka şeylere kılıf uydurarak giydiriyoruz kendimize...
Bir kukla sahnesindeyiz aslında Ömer Hayyam’ın da dediği gibi. Sandıklarımıza konacağımız gün bütün oyunlar bitecek, senaryolar anlamını yitirecek o zaman.
Aslında nokta koymuştum her şeye. Biriktirdiklerimle yitirdiklerimi aynı kutuya koyup saldım her gece gözyaşlarımla birlikte. Sonra hıçkırıklarıma uyanan hastanın " iyi misin?" sorusuna cevap verdim sesime renk vererek;
- iyiyim iyiyim.
Gece saatlerinde ayak sesleri bitmeyen koridorlar kim bilir kaç cansız beden taşıdı omuzlarında.Uyuduğum yatakta kim bilir kaç yitirilmiş can medet umdu birkaç gün daha yaşarım diye. Uykum kaçıyor, uykusuzluğa teslim olurken yorgun bedenim ,bir yandan doğruluyorum. Odanın duvarları dile geliyor,
sohbet ediyoruz birkaç saat.
Aklıma aylar önce yitirdiğim bir yüz geliyor, sonra ondan sonraki günlerde bir diğer yitirdiğim, sonra bir diğeri, sonra...
Avuçlarımı açıyorum. Sığdıramıyorum oysa hayat dedikleri şeyi.
Dibe vurdum.
Sonrasını hatırlamıyorum.
Karanlık bir kuyudan çekip çıkarmışlardı en son. Gölgesi belirsiz bir hayaletin kucağındaydı yorgun bedenim. Elimdeki sıcaklığı kaybetmişim, gözlerimden aydnlık gitmiş.
Sonra küçük bir nokta belirdi, sonra bir tane daha, sonra...
Doğruldum;
Okudum, gözlerimi yumdum, tekrarladım defalarca;
"Allah Sabredenlerle beraberdir." (Bakara 153.)
Nefes aldım, huzur buldum...
Tanıdık bir söze kulak verdim;
" Hayat dayanılmaz hale geldiğinde vazgeçme. Orası kaderinin değişeceği noktadır."(Mevlana)
Karanlıkları aydınlattılar, koridordaki ayak sesleri kalabalıktan yükselen gülücüklere dönüştü, ağrılar içindeki hasta taburcu edildi. Kendi başıma kalktım yataktan, kapıyı açtım;
bütün sisli gölgeleri sildim hayatımdan, sesli ağıtları bitirdim.
Şarkılar söyledim,,,
Teşekkürler dünya!
"Hayatı anlamlı kılan bütün değerlere, teşekkürler..."
Nuray KAÇAN-Ağustos- 2013