- 656 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat bir sahne ise ve başrol benim Bölüm-3
Hayat bir sahne ise ve başrol benim Bölüm-3
Yeniden Balıkesir/ Yeniden Susurluk
Yaklaşık olarak yedi yaşındayım. Okullar tatil olmuş ve ben her zamanki gibi yazı geçirmek için Susurluk’a geldim. Arkadaşlarımla hemen bir araya geldik. O gün gündemimizde Hatap deresinde yüzmek vardı. Günümüz inanılmaz bir şekilde çok güzel geçti. Ama sonraları pek te o kadar
güzel olmadığını acı bir şekilde anladım sudan mikrop kapmıştım yani piyango bana vurmuştu kısa bir zaman içinde kuşpalazı hastalığına yakalandım
Ölümle ilk defa yüz yüze gelişimdi bu.
İstanbul’a annemlere telgraf çekmişler Tuğrul Allah’ın rahmetine kavuştu. Hiç olmazsa cenazesine yetişin. Neyse biz Susurluk’a dönelim. Büyük sokak kapısını açıp bahçeye girdiğinizde, sol tarafınızda dört beş basamak merdiveni tırmanırsanız karşımıza bir sundurma çıkar. Sundurmaya iki odanın kapısı açılır odalardan ilki yatıp kalktığımız gündelik olarak kullandığımız oda idi diğeri ise misafir odası. Başım kapı tarafına gelecek şekilde misafir odasına yatırmışlardı. Hayatımdan umut kesilmiş ve son saatlerimi yaşıyordum. O günlerden gözümün önünde sadece bir sahne kalmıştı. Ben yerde yatıyorum. Sanırım zaman öğle öncesi. Etrafımda sekiz on kadın çaresizlik içinde bana bakıyorlardı. Bu arada bahçe kapısı açıldı ve bir kadın bağıra, bağıra merdivenleri tırmanarak yanımıza geldi. ‘’ Müjde, müjde ilçeye, Arap doktor geldi. Buraya geliyor az sonra burada olur’’. Geldi onu görünce korktum. İri yarı
Simsiyah kapı gibi bir adam. Ama bu adam benim hayatımı kurtardı.
2
Salıpazarı rıhtımının sizin için ne ifade ettiğini bilemem ama benim için en önemli kilometre taşlarından biridir. Yıllar önce ( 30,40 yıl ) memleketim Susurluğa olan yolculuğum Salıpazarı rıhtımından başlardı. Eğer bu yolculuğu gündüz gözü ile yapmak istiyorsam sabah dokuza doğru Bandırmaya hareket edecek olan gemiye bilet aldırırdım. Bu gemiler ise genellikle ya Ayvalık ya da Gemlik olurdu.
Eğer bu yolculuğu gece yapmak istersem akşam yediden sonra hareket eden gemiye bilet aldırırdım. Bu gemilerde genellikle Etrüsk, Uludağ, Ankara olurdu. Dün gibi hatırlıyorum. Önce ambara yükler alınır, ambar kapakları kapatıldıktan sonra yolcular alınırdı. Yerlere kilimler serilir ve herkes bir şekilde yerleşirdi. Yeni, yeni arkadaşlıklar kurulur, çocuklar koşuştururdu. Yavaş, yavaş yolluklar ortaya çıkar yemekler yenir ikramlar yapılır. Hiç bitmeyecekmiş gibi dostluklar kurulur adresler alınıp verilir, uykusu gelen bir köşeye kıvrılıverirdi verirdi. Hele mevsim yaz ise bu konuşmalar sabaha kadar sürerdi. Gemi Bandırma limanında rıhtıma yanaştığı zaman yeni bir telaş başlar ilk hedef toplanıp gemiden karaya çıkmaktır.
Benim için bu yolculuğun en güzel kısmı şimdi başlayacaktır. Bana babamın tembihi ile gemide göz kulak olan aile önce benim tren biletimi aldılar ve beni trene bindirdikten sonra vedalaştık onlar kendi yoluna gittiler. Düşünün sekiz yaşında bir çocuk yolcu treninde tek başına yolculuk ediyordu. Yolculuk göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor ve ben birkaç saat sonra Susurluk tren istasyonunda inip bağa doğru yürüyordum. Çok mutluydum Bu yolculuk yıllar boyu tekrarlanıp durdu.
Devamı var
2013.tugrulahmetpekel.net
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.