- 1272 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSLAMDA TİCARET DÜRÜSTLÜK-YALAN SÖYLEMEMEK.....
Ticaret, en genel anlamı ile alış veriş işlemine denir. Ticaretle uğraşan kimseye ‘Tacir’ veya ‘Tüccar’ denir.
Türkçe’mizde daha çok ‘Tüccar’ ismi ve küçük ticarethane işletmecileri için de ‘Esnaf’ ismi kullanılmaktadır.
Tüccar, insanların ihtiyaç duydukları eşyayı, yurt içinden ve dışından temin ederek, piyasa, çarşı ve pazarda, halkın isteğine sunar.
Bu çalışmasına karşılık, sattığı mallardan, emeği ve masrafları karşılığında belirli bir kâr alır. Gerçekte ticaretle uğraşmaktan amaç da budur.
Elde edilen kârla tüccarın geçimini sağlaması ve ülkenin iktisadî hayatına katkıda bulunmasıdır.İslâm dini, kurallarına uymak şartıyla, ticareti helal kılmış ve hatta teşvik etmiştir.
Onu güzel bir çalışma, bir kazanç yolu saymıştır.Günümüzde maalesef ticaret ahlakı zayıflamıştır.
İnsanlar helala harama dikkat etmez olmuş,kısa yoldan zengin olma peşine düşmüşlerdir.
Peygamber Efendimiz sav.Bir hadisi Şeriflerinde:’Sakın ha kişinin namazı,orucu size zarar vermesin.O kişinin büyük ve küçük paralar,dirhemler karşısındaki durumuna bakarak karar veriniz aldanmayınız.’buyuruyorlar.
Bunu çok iyi biliriz,dükkanlarımıza asarız ama yine de malesef aldanırız.İnsan arkadaşının dost,vefalı olup olmadığını da ancak bir yolculuk,askerlik ve alış veriş yaptığında anlarmış derdi büyüklerimiz.
Hz.Ömer ra.devrinde pazaryerlerinde zaptiyeler olurmuş ve ticaret yapmaya gelenlere fıkıh tahsili yapıp yapmadıklarını sorarak imtihan ederlermiş.
Bilmeyenlere ticaret yapma selahiyeti vermezlermiş.Şimdi nerede herkes ticaret yapıyor,herkes faize bulaşıyor.
Ondan bereket yok,çocuklar devlete saygı duymuyor.Mahkemeler devamlı dolu,insanlar birbirinin hakkını yiyorlar.
Osmanlı Devleti’nin, kurmuş olduğu medeniyetini, tekke-medrese-kışla sacayağı üzerine sağlam bir şekilde oturtup, doğruluk ve adalet üzerine cihana ışık saçtığı günlerde, Hollanda Ticaret Odası’nda bir karar alınırken oyların eşit çıkması halinde, oda reisinin :
"Içinizde Türklerle alış veriş eden var mı?" diye sorduğunu ve birinden "evet" cevabını alınca da onun oyunu, imtiyazlı olarak iki oy olarak kabul edip karara varır.
Allah ticareti helal kılmış ve Hz.Peygam-ber (s.a.v.), "Rızkın onda dokuzu ticarettedir." ve yine "Bereket ticarettedir." buyurarak, insanları ticarete teşvik etmişlerdir. Ancak bunu yaparken dikkat edilecek hususlar vardır.
***
TİCARETTE YALAN SÖYLEMEK..
Yalan, en çirkin günahlardandır.Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:“Muhakkak yalan nifâk kapılarından bir kapıdır.”“Mü’minde kötü ahlâktan her şey bulunsa da yalan ve hıyânet aslâ bulunmaz.”
“Muhakkak doğruluk, iyiliğe götürür. İyilik ise cennete ulaştırır. Bir adam doğru söylemeye devam eder de nihayet Allâhü Teâlâ katında sıddîklardan yazılır.
Yalan ise isyâna götürür. İsyân ve kötülük ise cehenneme düşürür. Muhakkak kul yalan söylemeye devâm ederse Allâhü Teâlâ katında yalancılardan yazılır.”
“Münâfığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler. Vaad ettiğinde vaadinden döner. Emânet edildiğinde emânete hıyânet eder.”
“Üç haslet sende bulunursa dünyada başından geçen hiçbir şey sana zarar vermez: Doğru sözlü olmak, emânete riâyet etmek ve helâlinden yemek.”
Hazret-i Âişe (r.anhâ) vâlidemiz buyurdu:“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir Yahudiye:“Allâhü Teâlâ ve kitâbları hakkında yalan söylemekten sakın. Zira her kim Allâhü Teâlâ ve onun kitabları ve peygamberleri hakkında yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın”, buyurdular.
Bunun üzerine Yahudi:“Ey Ebu’l-Kâsım, ben şahidim ki sen elbette doğruyu söylersin. Biz Tevrât’da: ‘Muhakkak yalan kötülüklerin kapısı ve günahların anahtarıdır.’ diye yazılı olduğunu bulmaktayız” dedi.
Ubeydullâh el-Mahzûmî şöyle derdi:“Halîfe Abdülmelik bin Mervan, oğullarına -neticesinde ölüm de olsa- doğruluğu Kur’ân-ı Kerîm’i öğrettiğim gibi öğretmemi emretmişti.”
Yalan, manevî necasetlerdendir. Kul yalan söylediğinde hafaza melekleri söyleyenin ağzından çıkan fena kokudan dolayı bir mil mesafe uzaklaşırlar. Bundan dolayı yalan söyleyenin abdest alması müstehabdır.
***
TİCARETTE ALDATMAK..
Sözünde durmamak, beklenmedik bir davranışla yanıltmak, karşısındakinin ilgisizliğinden, bilgisizliğinden, dikkatsizliğinden yararlanarak zarara sokmak, ihanet etmek gibi anlamlara gelir.
Ticari faaliyetlerde de tüketiciyi aldatacak davranışlardan kaçınılması istenmiştir.Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor:
"Rasülullah (s.a.v.) çarşıda rastlayınca elini (buğday) yığınına daldırıp çıkardı. Parmaklarına rutubet bulaştı. Adama: "Ey satıcı nedir bu?" diye çıkıştı.
Adam: "Ey Allah’ın Rasülü, yağmur ıslattı." deyince, "Bu yaşlığı üste getirip, herkesin görmesini sağlayamaz miydin? Kim bizi aldatırsa o bizden değildir." buyurdu. Bu hadis, alım satımlarda hile yapmanın, bir müslümanı aldatmanın haramlığına delalet eder. Bu hüküm hakkında icma vardır.
Bir adam, Rasülullah (s.a.v.)’a alış-verişte aldatıldığını söyledi. Rasülullah (s.a.v.) adama: "Alışveriş yaptığın kimseye, "aldatmak yok, de" buyurdu.
Eksik ölçüp tartanların, ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler.
Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıklannda ise eksik ölçer ve tartarlar.Onlar düşünmezler mi ki, kendileri büyük bir günde hesap vermek için diriltilecekler.
Öyle bir gün ki, insanlar o günde alemlerin Rabbi’nin huzurunda divan duracaklar." (82 Mutaffifin, 1-6)
Maalesef günümüzde ticaret çoluk cocuğun islami ticaret kaidelerini bilmiyenlerin elinde yapılagelmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığının ve Ticaret Odası ilgililerin aynen ecdadımızın esnaf lonca teşkilatı gibi yetkili kurullar oluşturmaları ve esnafı bu konuda yetiştirmeleri dünya ve ahiret yıkımına uğramamaları açısından elzemdir.
04.08.2013//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU***
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.