- 2647 Okunma
- 6 Yorum
- 2 Beğeni
DÜNDEN BUGÜNE "YEMEKLERİMİZ"
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Eskilerden açıldı söz köyde yapılan yemekleri anlattı babam bende dinledim.
Gördüm ki yoksulluğun varlığı, varlığın yoksunluğundan üstünmüş.
Hatırlayanlar bilir eski sofralardaki çeşitler gün geçtikçe dünden bugüne tükenmekte olan yemek çeşitlerimiz.
Yaşam zorluklarıyla mücadele eden köylülerimizin sofralarında günümüz çağına uymaya başlamış ne tat kalmış nede eski lezzetler unutulmaya yüz tutmuş adeta .
Bu tad ve lezzetleri yaşatanlarında sayıları azalmakta.
Şöyle 50 yıl öncesi yemek çeşitleri için adeta doğa bizim için rahmetini yağdırıyor, güneş tadını artırarak büyütüyor ürünleri, toprak üstüne vazife olanı kendiliğinden yaparak bize sunuyordu. Dağ, bayır, çayır rengarenk çiçeklerle, güller, dikenler, asmalar, yapraklar bize yiyeceğimiz rızkımızı veriyordu. Bulduğumuz her şeyden birkaç yemek yapmak mümkündü. Aynı yemeği yapmaya 15-20 günde dahi sıra gelmezdi adeta. vita yağını koklamalık kullanır, tereyağını da kaşığın ucuyla kullanırdık. El becerisine göre her kadın yaptığı yemeğe ayrı bir lezzet katardı. Marifet çokluk değil yoklukta ürettiklerinde olsa gerek.
Yerken bile keşke çok yapsaydık dedirten KEŞKEK yemeği, yanında kemikli et ile daldan koparılan saf sımağın da ekşisiyle özdeşleşen KIŞ KABAĞININ MEFTUNESİ yemeği tadına da diyecek yok hani. Zamanla düğünlerde bile nadiren yapılmakta malesef. Kabak ekşisinin yanı sıra kabağın kabuğu da atılmaz, hemen ertesi güne bir güzel küçük küçük kıyılarak kızartılarak yapılan ÇIRTMA yemeğine dönüşürdü. Ayrıca BORANİ yemeği de unutmayalım. Kabağın içinden yapılan ezmeyi de sarmısakla kızartıp yoğurtla karıştırdık mı oldu size borani yemeğimiz değmeyin keyfimize. Kabağın içinin çekirdeği de ayrıca sohbet esnasında ayrı bir keyifle ilaç gibi yenirdi. Kavurmadan çiğ aç karnına sabah yenirse bağırsak parazitlerinin düşmesini sağlardı. İlaca ne hacet. acısı, ekşisi, tatlısıyla unutulmaz tatlar bunlar.
Döğme ile yapılan LAPA yemeği, LEVENİ (AYRAN) AŞI koyun yoğurduyla yapılırdı. Ara da açlık bastırmak için kalın yapılan ayrana doğranan ÇAĞMAST yapılır bayat ekmekler doğranırdı. Koca kazanın başında annelerin evirip çevirdikleri, adeta kollarının koptuğu, akşam omuzlarım çöktü deyişleriyle LEVENİ AŞI bizleri yazın serinletir, kışın da içimizi ısıtırdı. Biri geldiğinde büyük bir keyifle Ayran çorbası yaptım yersin deyişleri...
Herkesin bildiği ama köy ocaklarında kara tencerelerde pişen KİBE MUMBAR yemeğimiz özel anlarda nadirde olsa yapılırdı. Yapıldımıda iki mahalle öteye kokusunun yayıldığı yerken ve yedirirken kolu komşuya tadımlık gönderirdik. Ertesi güne yansıyan çok hoş olmuş valla zahmetli, mahmetli ama değmiş deyişleri... Öylesine ki yörede bütün mercimek, nohut ve döğme ile yapılan MERHUTE yemeğimiz. Unutmayın mercimek çok nohut az olacakmış ama... Nohuttan yapılan yemeği bilirsiniz ama haşlanan nohuttan artta kalanı da sobanın üzerinde kurutarak pişirirseniz TAVİ (LEBLEBİ)’ye dönüşür hatta Leblebinin hasıdır aslında.
Bulgur zamanı kaynatılan buğday kazanlarında haşlanan buğday sıcak sıcak hafif yağ ile tuzlanarak gelene gidene tabak tabak ikram edilirdi. Bu durum buğdayın bereketini artırdığına inanılırdı. Bulgurla yapılan; sebzeli bulgur aşı, bulgur yarma karışımı DOLU VE BOŞ İÇLİ KÖFTELER, taze mis gibi domates biber salçasıyla birleşen HULURİNK, EKŞİLİ KÖFTE zahmetli ama keyifli hamarat ellerin bir yumrukla kırdığı kuru soğanlar ile taze köy yoğurdundan yapılan ayranlar eşliğinde güç kuvvet verir, ertesi gün bağda, tarlada bahçede çalışana takat verirdi.
KENGER dağ, taş demez kendiliğinden biten dikenli bir kökün kabuklarının soyularak elde edilen bembeyaz kengerin ekşili yemeğe dönüşümü, kengerin yağda yumurtayla kızartılması, birde bulgur pilavına dönüşümü. Yılın belli dönemlerinde evlerden eksik olmazdı. Hani her an da bulunmaz kenger ancak Mart, Nisan aylarında yedin yedin yoksa Mayısta artık kartlaşmaya başlar eski tadı bulmak ne mümkün. Hiç bir şey bulamadın kuru soğanı iri iri doğrar salçayla kızartırsak hafifte su ekledin mi oldu sana soğan ekşisi, Sarımsak ile yumurta sımak ekşisi ve salça karışımı olarak pişirilen afsiriğin de bir başkadır tadı. Onca yemeği de hatırlayalım KARDİ, HAZRİK, GÜRİZ otlardan yapılan vazgeçilmezler, bunların kızartmaları yapılan pancar çeşitleri doğada kendinden bitmektedir.
Kış gecelerinde pekmezle küncü (susam) karışımını üç , beş kaynarda pişirdik mi unlanan tepside ÇEKEM tatlısı baklavayı aratmayacak dilimleme ile kesildi mi tadı lezzeti iç geçirtir, iç bakalım içebildiğin kadar suyu. Besleyici ve de kansızlığı giderirdi. Pekmez, pestil, bastık, cevizli pestilller daha neler neler... Küncünün (susamın) kavrularak döğüldüğü sokulardan sabah sofraya konulan kahvaltılıklarımız olurdu. Unun hafif cıvık yapılarak hafif yağlı yavaş yavaş yanan sacın üstüne bir kaşık döktün mü gözenek gözenek olan ince ekmeğin sıcakken soğuk pekmeze batırıldığı özel bir tatlıdır ŞOLİKİ çoğu zaman hayrın, hayratın, hasenatın vede istenilen bir muradın gerçekleştiğinde dağıtılma amaçlı yapılmakta. Allah hayrını kabul eylesin sözleriyle de iştahla yenilmekte.
Besin değeri yüksek ne çok tatlar var köylerimizde anlatılmakta tükenmez, şifası da, cefası da içinde olan yaşamsal değeri tartışılmaz vede başımız, gözümüz üzerinde tutulması gereken köylerimiz ve köylülerimiz. Şimdilerde 100 yaş üzerinde yaşayan asırlık çınarlar olarak dedelerimizi ve ninelerimizi hala görmekteyiz hem de yaşarken hafızaları mükemmel tarihi de anlatırlar bize. Onların Sağlıklı olma nedenleri doğaya verdikleri değerin karşılığını tekrar doğadan almayı bildiklerinden olsa gerek. Öyle bütünleşmişler ki köylerinden ayrılamazlar, ayrılsalar da mutsuzlar akılları, gönülleri kalır oralarda.
Yaşları ne olursa olsun yoruldum demeden çalışarak ekmeklerini taştan topraktan çıkartmaktalar. Sağlıklı doğal beslenme, doğal su tüketimi, bir uzun ömür bahşetmiş doğada onlara adeta görsel güzelliklerini, keyifle yaşamayı, temiz hava, bol güneşi vede yıldızlarla süsleyen gökyüzüne sahipler oysa.
Köylere has tüm tad ve lezetleri sevgiyle ve ilgiyle yaşatılmalıyız zaman zaman hatırlayıp yapmalıyız.
Yazan/ Hülya COŞKUN
Yöre / Diyarbakır
Fotoğraf/Nadire GÜNDAY
YORUMLAR
Yaşları ne olursa olsun yoruldum demeden çalışarak ekmeklerini taştan topraktan çıkartmaktalar. Sağlıklı doğal beslenme, doğal su tüketimi, bir uzun ömür bahşetmiş doğada onlara adeta görsel güzelliklerini, keyifle yaşamayı, temiz hava, bol güneşi vede yıldızlarla süsleyen gökyüzüne sahipler oysa.
Köylerimizde değilmi efendim,çok haklısınız,maalesef para hırsına metropollerde yemeklerin de tadı kaçtı kaçırıldı.
Yüreğinize sağlık...
Valla derli toplu bir yazı olduğu kadar içimdeki geleneksel yemek özlemini de tazeledi,diyebilirim:)Sevgiler...