- 798 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Öylesine Bir Yazı
Dediğim gibi sadece öylesine yazılmış bir yazı bu. Ne bir anlam ifade etmek istiyor ne de bir amacı var. Amaçsızca, sıkkın sıkkın ve sigara eşliğinde yazılıyor bu satırlar. Bir şey mi oldu, ters giden ne var? Hayır hiçbir şey yok, aksine güzel bir gündü denebilir. Biraz daha gerçekçi yaklaşmak gerekirse monoton ve saçma sapan bir gündü aslında. Biraz önce güzel dediğime falan bakmayın, ara sıra insanın kendine yalan söylemeye çalışması bu gibi durumlara yol açabiliyor. Malum, dediğim gibi amacı olmayan bir yazı bu ama nedense ben biri okuyacakmışçasına yazıyorum, anlamsız.
İşte şimdi tam bu noktada takılıp kalıyorum. Dinlediğim şarkının sözlerine mi kaptırdım bir an yoksa bambaşka fikirlerin içinde yüzerken mi buldum kendimi bilmiyorum. Tek bildiğim akşam akşam üzerime çöken bu matem havasından kurtulmak istediğim…
Sanırım denizi özledim bu sıra. Öylesine bakıp saatler geçirmeyi, sahildeki banklardan birine oturup sigara içerek martıları izlemeyi ve belki de o nefret ettiğim yosun kokusunu doyasıya içime çekmeyi özledim. Özlem duyduğum her şey keşke bu kadar somut ve açıklanabilir olsa. Garip, bir insanlık güdüsü olsa gerek tüm bunlar. Özlemek, sıkılmak, beklemek, sabretmeye çalışmak ve sonra sabretmek, aşık olmak, sessiz bir şekilde hayallere dalmak ve sonsuz bir boşlukta tüm bu duygularla yoğrulmuş bir hamur olup tekrar dünyaya düşmek. Hem de en işlek yerinin ortasına adeta gökten zembille düşmek. O kadar can yakıcı ki bu, daldığım sonsuz hayallerden beni kaldırıp gerçekliği adeta suratıma sert bir tokat gibi çarpıyor…
Bilmem bilir misin, her kimsen ve bu saçma sapan satırları okuma sabrını gösteriyorsan beni anlayabilecek biri olmalısın ya da gerçekten tanıyan biri. Aslında bu ikisinden biri değilsen bile seni seviyorum. Nedensiz yere ve hiç olmadığı kadar içten söylüyorum bunu. Hayır, dalga geçmiyorum. Aksine sana sarılıyorum her kimsen. Bak, seninle bir anlaşma yapalım ne dersin? Sen bana beni anlat ve kim olduğunu söyleme. Ben seni arayayım ve bulmaya çalışayım. Belki de her ikimiz şu rutin hayatımıza az da olsa bir renk katarız. Sakın yanlış anlama beni. Sanma ki bu kadar şey sadece küçük bir oyun için. Aslında biliyor musun bu bir oyun değil. Bu olsa olsa kendi kendime bir isyan. Belki biraz acımasız, belki de yalvarırcasına, bilmiyorum. Ne biliyorum ki? Ah, evet bildiğim bir şeyler var elbette. Biliyorum ki içimde bir yerlerde aşk var. Uzun zaman önce hiç var olmayan ve olamayacak bir kadına duyulan aşkın gerçek bir sahibi var artık. Kim mi? Madem bu satırlar ve tüm bu saçmalık kendime yazılıyor, bırak o da bana kalsın.
“Her neyse, bu kadar itiraf ve iç hesaplaşma yeter. Birazda sen kendinden bahset bana. Kim, ben mi? Evet sen. Madem kendine yazıyorsun bunu, ne anlatayım sana? Bilmem, anlat işte ne varsa. Beni bana anlatan ben ol içimdeki. Bunu şu ana kadar kimse yapmadı biliyorsun sende. Belki de yapmayacak ve belki de hayatım boyunca seninle bir daha böyle konuşamayacağız. Ah, duygu sömürüsü yaptığının farkında mısın? Kendine gel ve şu miskinliği at üzerinden. Sanırım haklısın…”
Ne diyorduk, nerede kalmıştık? Hatırlamaya pek de gerek yok gibi aslında. Güneşin doğduğu her sabah rüzgarları bekleyen ve battığı her akşam rüzgar olup giden bir adam var. Şimdi hangi rüzgarla sevişiyor peki, nerede? Aslında hiçbir önemi yok bu yalan gerçekliğin. Daha doğrusu yalan bir gerçeklikte kaybolan ve yolunu bulmaya çalışırken her döndüğü köşe başında yeni bir ayrımla karşılaşan bizler için anlamsız bir arayış bu. Kör bir bıçak yarasına tuz basmak gibi haykırış dolu ve aşkın eline dokunmak kadar tatlı bir terlemeyle kaplı her şey aslında. Önemli olan yorumlamak her şeyden önce. Siyahı ve beyazı, sevgiyi ve nefreti, suskunluğu ve öfkeyi, beni ve seni ayırt etmek tam anlamıyla. Ah, evet sen ve ben. Şu an yüzüme yayılan hafif tebessümün anlamından haberin yok. Ama bir gün olacak elbet. Çünkü elbet bir gün her kim olursan seninle tanışacağız. Kader mi? Hayır kesinlikle değil. Bu sadece bir his, bir içgüdü ve belki bir umut. Sonunda kelimelerin dönüp dolaşıp geldikleri ıssız bir liman burası, umut. Her şeyin başında ve sonunda yeşeren bir kardelen adeta. Engeli olmayan tek duygu ve gözyaşıyla dolu her bir gülümseme o. İçimde var olan her aydınlık şafak misali, söyleyebileceklerim şimdilik bu kadar. Artık kelimeler ve sözler senin, seni seviyorum…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.