- 988 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kendin Olma Hakkı
Uyanıyor şehir. O uyurken uyanık kalan şeyler, mesela sokağın köşesindeki çöp tenekesi, karşı apartmanın zemin katının penceresindeki tonton teyze, sokak lambasının loş ışığında derin anlamlara bürünen şu kaldırım ve gündüz bin bir renk ve görüntünün arasında yitip giden onca şey saatler boyu dolu dolu yaşattıkları varlıklarını gölgeler dünyasına bırakıyorlar.
Gün ışığı çoğu şeyi var eder görünse de aksine tekliğini yitirtiyor varlıklara. O aydınlıkta ancak koca bir şeyin parçası olarak varlık bulabiliyorsun. Loş ışıklara ihtiyaç var sınırlarını belirginleştirmek için… Çünkü loşluk yalnızlıktır da bir parça… Kalabalıklar parlak ışıklara koşarlar. Gürültüye…
Gece ya da gündüz fark etmez… Işık güçlü olsun yeter insanları çekmeye. Sessizliğe düşmandır öyle ışıklar. Sanki gürültüye boğmak istedikleri bir şeyler vardır.
Belki o kalabalıklardan birileri pencerenin köşesindeki şu yaşlı teyzeden korkarlar, içlerinde saklı gelecekte onları bekleyen… Bir başka pencerenin çerçevesine yaşlılığın resmini konduracaklarını düşünmek istemezler varlıklarıyla günün birinde. Bu yüzden böyle gürültü çıkarırlar. Zihinlerinden geçen kimi kelimeleri işitilmez hale getirirler böylece.
Sadece yaşlılıkla ilgili değildir tabii duymak istemedikleri şeyler. Sıradanlıklara da sağır olmak isterler. İç çekerek cevap verdikleri bir dolu soru vardır. Sözde ilgi gösteriyordur karşılarındaki şahıs. “Nasıl geçti günün” diye sorarak ete kemiğe büründürüyordur bunu. Yani aslında o soruyu sorması, soruyu yönelttiği şahıstan çok kendine ilişkindir. Akşamları çöpü kapının önüne koymak gibi gününü bir eksiklik duygusuyla bitirmemek adına yaptığı onca şeyden biri…
İşte o kalabalıkla birlikte geceleri ışığa koşan o insanlar günlerinin nasıl geçtiğini gerçekten merak eden birinin yokluğunu hatırlatacak kelimelerin de sesini kısarlar o gürültülü yerlerde. İçerisi onları çağıran o parlak ışığın aksine loştur gerçi ama dışarınınkinden çok farklı bir loşluktur bu… Yalnızlığı getirmez. Loşluk kalabalıkla birleştiğinde gündüzden de beter ışığa boğar insanları, farklı bir şekilde de olsa. En çok da içlerine vurur ışık. Buradaki insanlar da onlarla aynı şey için gelmiştir: Kalkanlarından kurtulmaya… Gün boyu içlerinde sakladıkları şeyleri komik görünmekten korkmadan sere serpe ortaya dökecek bir ortam vardır. Çünkü kimse sarhoş birinin saçmalıklarına şaşırmaz. Evet, saçmalama hakkı vardır en önemlisi de burada. Yani kendin olma hakkı… Bu yüzden alkol ayrılmaz bir parçasıdır buranın. Ama şöyle bir açmazı vardır alkol alan bir insanın: Onu kendisi yapan şeyleri saklı tuttuğu o bölgeyi görünmez kılan bir sise bürünmüştür zihni. Evet, kalkanından sıyrılmıştır artık… Göstermek korkmuyordur artık kendini… Ama bir türlü de göremiyordur, hangi şarkıyı sever, en sevdiği renk hangisi… en çok nerede olmak ister şu anda?
Gündüzse aksine kim olduğunu unutmaya zorlarsın kendini. Çok da zorlanmazsın bunda. İnsanlar o kadar çok saldırır ki seni sen eden şeyleri ardına gizlediğin o kalkana, bir noktadan sonra arkadakileri unutur, sadece kalkanından ibaret olursun. Sevdiğin şeyler, sözcüklerin, giyim tarzın, her şeyin bir parçası olur o kalkanın. “Ben seviyor muyum bu eteği” derken bulursun kendini, aynadaki gölgenden utançla kaçırırken gözlerini. Arkadaşlarında da vardır bir benzeri… Az sonra kalabalığa karışınca en önemli mesele halini alacak bir ölçüttür bu: Arkadaşlarında da olup olmaması… Bu yüzden kısa kesersin bu yüzleşmeyi. Aynanın önünden çekilir, kendini onaylamanı sağlayacak kadar sana benzeyen birilerinin yüzlerinde seyretmeye başlarsın kendini.
Hep aynı şeydir bütün bunlara neden olan: Seni sen yapan şeyleri gösterebilecek kadar yakın hissettiğin kimsenin var olmaması yaşantında… Bu kadar yakın olmayınca bir insanla, göze de alamazsın olduğun gibi görünmeyi. O insanların yanındayken senin de bol bol attığın o kahkahaların bir benzerine neden olmaktan korkarsın.
Yalnız kalmaya mahkûm olursun kendin olunca. Çünkü kendin olmak için uzlaşmaz bir yanın olmalıdır mutlaka. O insanlarla bir arada vakit geçirebilmek için törpülemelisindir sivri uçlarını. Kendini onlardan biri haline getirene dek de bu rötuş işlemine devam edersin.