- 856 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AHMET AYAZ ŞİİRİ VE ŞİİR DÜNYASI
Mustafa CEYLAN
***********************
Yaşayan Türk şiirinin beyefendi şairi Ahmet Ayaz. Sakin, duru su misali yapısı ile, hoş görü ve dostluğun timsali. "İnsanlık adına huzur; bütün derdim / Bu yolda yolumdan dönersem, namerdim" diyen şair, 1947 yılında Gaziantep ilimizin Oğuzeli İlçesine bağlı Yakacık Köyünde dünyaya gelmiş. İlk okulu köyünde bitirmiş. Subay okuluna gitmek, Türk Ordusu saflarında yer almak istemiş, ama, gözleri sebebiyle bu arzusuna erişememiş. Orta ve lise tahsilini Gaziantep’te tamamlamış.
Çeşitli kamu kuruluşlarında 27 yıl 2 ay çalıştıktan sonra, emekli olmuş. En son olarak 1998 yılında Gaziantep Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nde şeflik görevinde bulunmuş.
Duygusal yapısıyle beyefendi kişiliği bir arada aramak ve görmek isterseniz Ahmet Ayaz’ı kesinlikle tanımalısınız. O’nun dostluğu, güven veren, sıcak, candan ve ciddi yakınlığı ile mutlaka mutlu olursunuz.
Elimde Ahmet Ayaz’ın "DOĞDUĞUMDAN BERİ" isimli, "Hakimiyet Gazetesi Yayınları" ndan çıkmış kitabı bulunmakta.206 sayfalık bu şiir kitabı aynı eserin 2. baskısı. Kitabın "Sunuş" unu Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Sabri KOCAMAN yazmış. Kocaman, sunuşunda "Üzerinde gezindiğimiz toprakların dilini, harflere, mısralara, sayfalara ve kitaplara dönüştüren kent ve folklor araştırmacısı dostumuz Ahmet Ayaz" demektedir.
Kitabın Önsöz’ünü kaleme alan Ahmet Ayaz, bu önsözde "ŞİİR ANLAYIŞI"nı dile getirmektedir.
Diyor ki: "...Şiir şairin iç dünyasını yansıtır. Biraz da zor iştir. Fakat işçilik işi değil. Kelimelerin yanyana dizilmesiyle meydana gelir. Ama kelimeleri de şiirin ustaları dizer. Çünkü kabiliyet gerek. Kabiliyet ise şairlerin yaradılışlarında mevcuttur. Şiirde ölçü, uyak olmasa da nesirden farklı bir yapı, bir anlam bütünlüğü, bir ana fikir olmalıdır.
Ülkemizin tamamı veya dörtte birisi şairdir diyenler var.Ülkemizin ancak onbinlerde birisi şairdir. Eğer öyle olmasaydı, on binlerce Bedri Rahmi Eyüboğlu, Karakoçlar olurdu. Azıcık düşünebilsek, Fuzuli’yi, Nedim’i, Eşref’i asırların meydana getiremediğine görür, böyle mantıksız sözleri söylemeye utanırız....
Ülkemizde tezekten kale yapan, kendini bilmezlerin sayıları çoktur. Onlar şiire öykünen bile olamazlar. Yahya Kemal Beyatlı, Kemalettin Kamu gibi ustaların şiirleri ölümlerinden sonra kitaplaştırıldı. Benim çocukluk yıllarımda hayal edip de göremediğim, ülkemizin ünlü ve unutulmaz şairi Bekir Sıtlı Erdoğan, "usta bir kalemin var. Dilerim hep yazasın. "SIZI" adlı şiir kitabını bana manevi oğlum getirdi.Okuyunca seni arama ihtiyacı duydum." Sözleriyle beni telefonla aradı. Bu ünlü kalemin halâ basılmış bir kitabını almak için kitapçıları defalarca dolaşmama rağmen temin edemedim. Yukarıda da değindiğim gibi Türk Edebiyatının ünlü ve unutulmaz ismidir, Bekir Sıtkı Erdoğan...
Ne yazık ki, bu günlerde şiirin büyük çoğunluğu da siyasi mafyaların ellerine geçti. Türk şiiri kan kaybına uğradı. Ama ne olursa olsun bir Necip Fazıl Kısakürek, bir Tevfik Fikret asla inkâr edilemezler. Günümüzün ustlarından Yavuz Bülent Bakiler, Abdürrahim Karakoç edebiyatımızda sönmeyen birer yıldızdırlar. Parlayıp duracaklar...
Eline kalem alanların hepside şair olsaydı, Ahmet Haşim’in, Muallim Naci’nin isimleri çoktan unutulurdu. Yukarıda dediğim gibi tezekten kale yapmayın. Bir yağmur sonucunda sel götürür, her tarafı pis kokular sarar, rezil olursunuz. Şiir konusunda, şiirin ucundan kıyısından bir şeyler anlatmaya çalıştım...."
Evet Ahmet Ayaz, eserinde bu görüşlerini ifade ettikten sonra, Behçet Necatigil, Suut Kemal Yetkin, Hasan Hüseyin, Munis Faik Ozansoy, Cahit Sıtlı Tarancı, Orhan Veli Kanık, Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Hamit, Nurullah Ataç, Yavuz Bülent Bakiler’in "şiir hakkında" özlü sözlerini sıralamış peşpeşine.
Son cümle kendisine ait :
"...Taş ve biriketlerin dizilişinden binalar, sözcüklerin dizlişinden ise şiirler meydana gelir. Ama her ikisi de usta ister. Şiirin hası, okuyucunun beyninde iz bırakır. Gerisi baş ağrısıdır."
Kitabın ilk bölümü: "DEYİŞLER ve YUNUSCA" adını taşımakta. ilk şiiri ise "GÖNDERİ" başlıklı olup oğlu Abuzer ile kızları Emineile Elvan’a ithaf edilmiş. Şiir aynen şöyle:
GÖNDERİ
"Ölüm gelir bir gün beni alırsa,
İnsanı seven bir vefakârdı de.
Yazdılarım eğer dilde kalırsa,
Babam talihsiz ve cefakârdı de.
Oldukça efendi kibar ve nazik
Çok sitemler çekmiş sinirler bozuk
Seçtiği hedefe varmamış yazık
Bu yorgun bedende kafa dardı de.
Bir gün olur şansın gülerse sana,
Uğraş, didin, hizmet eyle insana
İyiden, doğrudan, haklıdan yana
Destek için vasiyeti vardı de."
Ahmet Ayaz ile dostluğumu pekiştiren önemli ipuçlarından birisi de, her ikimizin de seneler önce Yeni Asya ve Hergün gibi gazetelerde şiirlerimizi ve makalelerimizi yayınlamış olmamızdır diyebilirim. Ayaz’ın yayınlanmış kitapları şunlar :
"-1993-Yankılı sesler(şiir)
-1994-Doğduğum Gündenberi (şiir)
-1998-Antep şiirleri(Derleme)
-2000-Son mektuplar(Şiir)
-2002-Hüzün ve Rüya(şiir)
-2003-Gaziantep’te Kültür Sanat ve Edebiyatta iz Bırakanlar(Araştırma)
-2004-Sızı(şiir)
-2005-Elveda istanbul(Öykü)
-2006-Kavgam Barış İçin(şiir)
-2007-Doğduğum Günden beri (şiir- 2. baskı)
(Bu listeden sonra, son yıllarda bir kaç kitabı daha çıktı, bazıları da çeşitli baskıları Yayınlandı)
Ahmet Ayaz, "Gaziantep Kültür Sanat ve Edebiyatçılar Derneği" nin de kurucularından bir şair. Gaziantep’te yerel gazetelerde köşe yazarlığı da yapmakta.
Kitapta "Yüreğim Harran" başlıklı şiiri "Antalya" şiirinin tam karşısında yer almış. Serbest bir şiir olarak, benim çok hoşuma giden bu şiiri gelin birlikte okuyalım, olmaz mı?
"YÜREĞİM HARRAN
Mevsim karakış
Yüreğim Harran
Uykudan uyanıyorum
Temmuzda Harran gibi
.....................Yanıyorum.
Ülkem ihanet içinde
İhanet içinde kıvranıyorum.
Zifiri karanlığın içinden
Şafak sökecek bir gün
Yepyeni ufuklardan
Yepyeni bir güneş doğacak
Aydınlanacak Anadolu sokakları
Kara bulutlar kalkacak
Ak güvercinler uçacak
Ülkemin ufuklarında."
İşte bu şiir... Nasıl? Beğendiniz değil mi?
Evet, bence şair, ne kadar umutsuz ve negatif tablonun kelimelerle resmini çizip iç dünyasında harman savuruyorsa da, sonuçta mutlaka bir ümide gül açmalı, umutsuzlukla sözü bağlamamalı. Zira, bence şiirin temel görevi barış olmalı. Kavgaya,öfkeye, kin ve nefrete diken çiçekleri açan şiire oldum olası ısınamadım.
Ahmet ayaz, sevdanın, sevginin, aşkın ve memleket - millet-Anadolu sevdasının şairidir. Onun şiirlerinde, hece vezinli şiirlerinde Karacoğlanlaştığını, serbest şiirlerinde ise Cahit Külebileştiğini görmekteyim. Ama, ben en çok Ayaz’ın Karacoğlanlaşmasından hoşlanırım. Şimdi şu "ayrılık" başlıklı şiirine bir bakın .
"AYRILIK
Otuz yıldır snsiz geçti bayramım
İlden ile giysilerin gül kokar
Çok güzeller gördüm sana hayranım
Poyraz vurmuş dudakların bal kokar.
Sensiz gelinciğin boynu bükülmüş
Bütün yaprakları yere dökülmüş
Rüyamda gözüne sürme çekilmiş
Giyindiğin kemha kokar, şal kokar.
Kara sevda yüreğime ekilen
Can evimde yılan gibi bükülen
Elin ile kapınıza dikilen
Fidan kokar, yaprak kokar, dal kokar.
Ayaz’ım bin ümit ile bekledim
Dert bitmeden yenisini ekledim
kavuşmayı kıyamete sakladım
Artık bana teneşirle sal kokar."
Evet, gördüğünüz gibi, geleneksel ozan ayak-uyaklarına hakim bir lirizm... Kıvrak ve akıcı bir söylem...
Şairimiz güzele ve güzelliğe vurgundur. Piknikte gördüğü bir güzel bile onu etkilediyse anında şiir yazmış, gönül çağrısını sazını çeşme başında unutmuş bir halk ozanı benzerince, mısralara dökmüştür. Zaman zaman, ömrünün çoğunluğunun gittiğini beyan eder, bunu bir gerçek olarak kabul eder de güzel ve güzellikleri güzellemeden vaz geçemez.
"Peşinden koşarak dermanım bitti
Dön bak da perişan gelişimi gör.
Bütün mutluluklar beni terk etti
Gelip de yalınız kalışımı gör.
İsmini besmele etmişim dilde
Ayrılık uzadı imkân yok elde
Susayıp kalmışım bir ıssız çölde
Bir bak da can verip ölüşümü gör.
Yıllardır düşündüm sevgilim diye
Sitemin besbeter bilmem ki niye
Gülümse karşımda üç beş saniye
Ayaz’ın sevinçli oluşunu göre"
Diyen şairimiz Ayaz, hece vezni yanında yalın, sade, arı ve net söylemleri bulunan serbest şiirlerinde de oldukça başarılıdır. Tahminim, şairimiz gençlik yıllarında daha çok serbest şiirler kaleme almıştır.
Şairimiz Ahmet Ayaz’ın şiirsel yolculuğu hakkındaki incelememizi onun bir şiiriyle noktalayalım :
"YABANGÜLÜNE MEKTUP
Hani bir çiçektin
Gönlümde hiç solmayan
Açılırdın açıldıkça
Salkım saçak.
Dal verdin
Yaprak açtın
Çiçeğe durdun ilkbaharında.
Kış görmeyesin
Kar, dolu değmesin yapraklarına
Anadolu kokasın buram buram.
Bahtı kara babanın
Bahtının karanlığında
Yıldız ola parlayasın
Ay ola aydınlatasın
Ülkemin ufuklarını
Güneş ola ısıtasın her mevsim
Ayrım gayrım gözetmeden."
Ahmet Ayaz üstada, şiirsel yolculuğunda daha nice başarılar diliyor; Antalya’dan selâmlarımızı, saygılarımızı sunuyorum...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.