Bana umudunun adını söyle II
Rutin bir iş günü.
Sabah erkenden işe gelmiş tüm katları gezip her hangi bir sıkıntı olup olmadığını kontrol ettikten sonra odama çekilmiştim.
İş çıkışına kadar her şey yolundaydı.Çıkmadan yarım saat önce dernek Başkanımız gelmiş her ay rutin yaptığımız nöbet listelerimiiz kontrol etmiş.Acele beni çağırıyor !
Yanına gidiyorum.O çok güvendiğim sekreter arkadaşımda yanında.
Sert bir şekilde nöbet listesinin neden böyle yapıldığını soruyor.Hatta sormuyor resmen azarlıyor.
Bismillah ! Ne yapmışım sorun neymiş ki bu kadar bu kadın böylesine sinirlenmiş ?!
Benim konuşmama izin vermeden arkadaşım benim adıma ben istediğim için birlikte listeyi bu şekilde yaptığımızı söylüyor.
Bir gün öncesi evet birlikte yapmıştık listeyi.Bu tepkiyi (tabi bu şekilde değildi düşündüğüm) görebileceğimizi o zamanda söylemiştim ama birbirimize olan güvenimize istinaden sorulduğunda gerekli açıklamayı birlikte yaparız diye düşünerek listemizi çıkarıp,asmıştık.
Oysaki Başkan beni sorgularken odadaki insan dünki arkadaşımdan çok uzak bir insandı.
Hayatımda ilk defa birisi benim gözümün içine bakarak bu kararı tek başıma almışım gibi beni zor durumda bırakıyordu.yaptığından içten içe de keyif aldığını hissetmek ve değer verdiğim güvendiğim bir abla olarakta gördüğüm yönetim kurulu Başkanının karşısında kendimi aklamak zorunda kalmam ve nasıl doldurulmuşsa bir türlü suçum olmadığınada o an için inandıramamam ise çok daha acıydı.
Bu olay sonrası gözüme batmayan yok saydığım iş yerindeki tüm olumsuzluklar gözüme batmaya başladı.Sadece kendimden sorumlu olacağım bir işim olsaydı keşke diye isyan etmeye başladım.Sonrasında KPSS ve memuriyetin yolu açıldı.Kötü komşu ev sahibi edermiş sözünü bizzat yaşadım.İş yerinden ayrılırken herkesle vedalaştım kinci bir insan değilim ama kırgın bir insandım o arkadaşımla vedalaşmadan ayrıldım.
Ve hayatımda yeni bir dönem böylece başlamış oldu.İnsanlara güvenmeyle ilgili ilk darbemi yediğim için yeni iş yerimdeki insanlara karşı temkinli olma iç güdüsüyle önceleri daha gözlemci oldum.Sonrasında tanıdıkça, çalıştıkça abi,kardeş,abla düzeyinde bir samimiyet gelişti.Her şey daha kolaylaştı.Senin iyi olduğun kadar karşındakilerde iyi olur durumunu yaşadım.Tabiki sitisnalar kaideyi yine bozmaz durumlarıda yaşandı.Yinede gözümü açmama vesile olan o hain arkadaşıma dolaylıda olsa dua bile ettim diyebilirim.Her neyse yıllar yılları kovaladı.Bugünlere geldik.
Kayıplarıma odaklanmamaya çalışarak olabildiğince kazanımlarımı düşünerek akan bu ömürde umutsuzluğa düştüğüm çok zaman da oldu.Kendinizi bırakma lüksünüz kendiniz için olmasa bile aileniz için olmamalı diye düşünerek o umutsuzluk denizinde fazla ilerlemek istemedim.Kendi kendinin doktoru olmak gerekliliğini hayat sıklıkla hatırlattı velhasıl bu hikayeyi fazlaca uzatmak istemeden bitirmek istiyorum aslında.
Umut nedir ?
Yaşam yolunuzu aydınlatan ışıktır.
Yaşama amacınızdır.
Amaç bittiğinde bile sizi yeni amaçlar bulmaya iten o güçlü duygudur.
İnançtır.İnanmaktır.
Umut; İyi kötü gününüzde sizin yanınızda olduğunu hissettiren sizi dünyada karşılıksız seven biricik ailenizin varlığıdır.
Yaşamınızda size eşlik eden, hayatın iyi-kötü yönlerini paylaşmanızı sağlayan arkadaşlardır,dostlardır.
Kitaplardır.Kesinlikle kitaplardır.Size yeni yeni ufuklar açar, aklın almadığı alanlara yolculuğa çıkarır aklın aldığı kadar bilgilenmemizi sağlar, hayallerimizin derinliğini artırır.
Müziktir.Sinemadır.Tiyatrodur.
Kahvedir.Çaydır.
....
Bu liste bitmez.
Bitmesinde..
Herkesin bir umudu,umutları olmalı yaşamda en zora düştüğü zamanlarda hatırlayıp devam etmesini sağlayacak.