- 563 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YALNIZLIK...
Yalnızlık…
Benim,senin, bizlerin yalnızlığı…
Öyle ya her insanın hayatındadır o ve tanımlamaya kalksak yine aynı sonuca varırız.
İnsan onu düşünür aynı mutluluğu, sevinci ,yaşamayı ölümü düşündüğü gibi… Ama arasında ki fark mutluluk, insanın hayatına hayat katar. Sevinmek, yaşamanın bir parçası zaten aynı şekilde yaşamak bizleri besleyen tek vitamin… Evet, bunu içinde hüzünler acılarda var. Her gün yaşanılan hatalar ve öğrenilen birçok şey, denildiği gibi bu yaşanılanlar bizim hayatlarımıza değer katar. Onlardan bir şeyler öğreniriz. Her ne kadar bizler ölümü ürkütücü, soğuk ve bizim hayatımızda ki sevgileri alıp sonsuzluğa götüren bir kayıp olarak da görsek aslında onun da bizlere öğrettiği o kadar çok şey oluyor ki…
Ve yalnızlıkta, aynı bir ölüm kadar soğuK, ürkütücü ve belki de sonu olamayan bir uçurumdan farksız olduğudur.
Yalnızlığı düşünen bir insan onu için de kaybolmuş bir ruhsuz canlıdır. Ya da sulanmaya hazır bir çiçek ve her gün beklenilen bir yolcu…
Ve yalnızlık, nedense insanları tanımaya başlandığında çok ihtiyaç duyulan bir ilaç konumuna gelmiştir zamanla,aslında en karanlık yolda bu olandır.Buradan çıkmak ise insanın sınırlarını zorlayacak bir gücü yaşatmak demektir bir bakıma.
İnsan yalnızlığın için de kaybolacağına bilir. Belki de o karanlık tünelin içinden bir daha hiç çıkamayacak kadar ondan korkar. Hayatı boyunca onu çevresinden uzaklaştırır.
Ama bu bazen insanın elinde olmayabiliyor. İnsan hayatı boyunca, yaşadığı o zaman diliminde birçok şeyi görmeye mahsus kalıyor ki… Yani bir bakıma hayatın için de sürüklene biliyor. Hayatın içinde akıyor ya çok soğuk suların için de ya da güneş dolu bir huzurun içinde... Her nasılsa yaşıyor ve yaşarken o kadar zıtlıklarla karşılaşabilir ki bu kargaşalığın içinde insanın yalnızlığın kapısına gelmeden duramıyor.
Yalnızlığın gölgesine sığınmadan yaşayamıyor. Hayatın ona umduğu gibi sunmadığı o anlarda insan, kendi yalnızlığını bir nefes olarak görebiliyor işte…
Yalnızlık , bir yerde hayatı boyunca tek başına ve sonunun gelmesini bekleyen bir korku olarak algılanabilir. Ya da karanlık bir odada tek başına kalınacağa olarak da bilinir. Mutsuz, hüzünlü hayattan bağını koparan bir şey olarak da düşünülür. Evet, bunlar doğru eğer insan onun içinde kendini ölesiye kaybederse zaten için için bir insan bitmiştir.
Aslında bu yalnızlığın aynasına yansıyan ilk yüzü.Belki de en karanlık olanı.
Ama diğer yüzüne baktığımızda ,aslında yalnızlığın insanın, kendiyle baş başa olma siyansından başka bir şey olmadığını göreceksiniz.
Öyle ya her insanı kendini düşünmeye kendini dinlemeye hakkı vardır.Hayatın tozu dumanı içinde boğulan,binlerce yorulan bedenler ortaya çıkıyor her gün. O anda insan kendini hissedeceği ,kendini bulacağı bir çıkış yolu olmalıdır.
İnsan o anda kendine yansıyan o yüzüne bakmalı ,yeniden tanımalı.Kendini sevmeli ,kendine güvenmelidir. Belki o anlar daha sonra uzar ,hem de aylar zamanları götürür işte asıl iş bundan sonra başlar…
Bazı insanlar o yoldan çabucak evlerini kapısın varır.Bazıları ise birçok uğraşla, bazıları ise kendilerini bile kurtaramadan, o zamanın içinde kendilerini kaybederler…
Evet, insan böyle de yalnız olur işte kendini dinlemek kendiyle dertleşmek kendiyle kalmak ister.Kendini bulmak ister. Ama bir süre sonra, eğer insan pençeresine yansıyacak olan hayat ışığını uzaklardan görebilecek gibi etrafına bakarsa ,o zaman anlar ki karşısında ki konuştuğu sadece bir yüz o da kendisi , ve yine gülümsemek istediği bir ayna, bir duvar, bir kapı, bir gökyüzü…
Belli süreden sonra insan bu cansızlıktan kurtulmak ister.Hayatında ona acı veren şeyi düşünüp kararını verip o yalnızlığın kapısını hızlıca kapatır ve dışarısı onu bir anda huzura kavuşturur.
Önemli olan buya insan ilk başta hayatın en acımasız anlarıyla karşılaşır ve kafasında birken binlerce düşünceden sıyrılmak ister. Kendini dinler,kendiyele yüzleşir. Hayatında doğru karaları verir o yalnızlığın için de kaybolma isteğini fazla uzatmadan adımlarını dışarıya hızlıca atar…
Yani yalnızlığın nasıl şekillendiği bizler, her insan kendi karar vermesi gerekiyor. Yalnızlıktan korkmak yerine onu gerektiğin de içeri almasını bilmek ve savaşmak gerekiyor.
Evet, o hiçbir zaman kalıcı değildir.Sadece hayatın kapı kenarında bekler sessizce, ihtiyaç olduğunda insanın aklına yer edinir. Ona kendi tanıtır, aslında kavranılanılamayan o yalnızlığı insana kavratır.
Anlaşılır ki aynı mutluluk, sevginin hüznün, acının ve ölümün hayatımıza kattığı değerler gibi o da hayatımıza değer katan en önemli varlık konumuna gelir.
Yalnızlık asla bir kayıp değildir. İnsan düşünmekle bir şeyini kaybetmez üzülmekle de kaybetmeyiz ve yalnız kalarakta bir şeyini kaybetmez. Önemli olan o zaman dillimin uzatmamaktır, içinde kaybolmamak,kendimizi zincirler sürüklememek. O zaman yalnızlığın içinde yeniden kendimiz bulur ve yenileşerek yaşarız. Yaşatırız bu hayatı ve bu hep böyle sürer gider…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.