BYRAMALİ- AŞK-I MELÛN
Her duyduğuna inanmayacaksın kardeşim. Kaç defa söyledim. Beni dinlemeyeceğini bile bile söyledim.
Yine sen git Nizam salağının sözlerine itibar et.
Ondan az kalsın donup gitti geçen sene. Yine akıllanmadı.
Nizam bu gerzeğe inandırmış; “Çatı antenlerinin karşısına geçersen televizyona çıkarsın. Fakat antenin tam önünde duracaksın yoksa göstermez televizyon”
Bu salak da inanmış. Gitmiş Firuzan’ların çatısına çıkmış. Bir şişe de ucuzundan şarap almış. Anteni çatıdan indirip karşısına geçmiş. Başlamış konuşmaya.
Firuzan’ın babası evde küplere binmiş. E adamcağız tam ajansı dinlerken görüntü kaybolmuş. Çatıya çıkıp anteni tamir edecek fakat hava soğuk. Dışarıda kar tipi çelik gibi acıtıyor vallahi.
Bizimki o havada antenin karşısına oturup bir şişe şarabı devirmiş. Hem ağlamış hem de yüksek sele arabesk şarkılar söylüyormuş. Karşı apartmandan Tijen’in annesi “Kim bu salak?” diyerek balkonun kenarında duran toprak vazoyu içindeki kuru karanfille birlikte atıp Bayramali’nin alnına isabet ettirince ses kesilmiş.
Yani kafasındaki yarığın sebebi o vazo.
Sabahleyin polisi aramışlar. Çatıdan indirildiğinde kaskatı kesilmişti zavallı. Hastanede bir iki iğne yapmışlar. Ağzından çıkan ilk sözleri anlayamamışlar fakat pansumancı Mehmet Küçük’ün dediğine göre beyaz önlüğüne yapışıp Cehenneme atmayın ne olur” diye yalvarmış bir saat boyunca. O her ne kadar “Tamam ulan cehenneme atmayacağız ama cennete de gidemezsin bu halde” derse de Bayramali yine “Cehenneme atmayın “ diye ağlıyormuş.
Bir ara kendini iyice öldü zannedip çarşafları değiştirmeye gelen hastane görevlilerini kendini cehenneme götürüyor zannetmiş başlamış feryada fakat ne dediğini anlamayan görevlilerden biri çarşafların oldukça kirli olduğunu görünce “Bunları kaynar suda iyice bekletmeli” deyince bizimki bayılmış.
Nizam o haftadan sonra birkaç ay inemedi ilçeye. Köyde anasının dizi dibinde oturup ilahi adaletin tecelli etmesini bekledi.
Bizimki inanırdı böyle hurafelere eskiden beri. Bir ara gâvur filmlerinin etkisinde kalmış vefat eden babaannesinin cesedini yakıp denize dökmeye kalkmıştı. Kadıncağızın soğuk bedeni yıkanıp tabuta alındıktan sonra eski ahşap caminin yanındaki bekleme yerine alınınca Bayramali elindeki bir bidon gazyağını tabuta boşaltıp kibriti çakınca önce kadınların feryadı ile inleyen mahalle itfaiyenin söndürme aracının olaya zamanında müdahale etmesiyle, merhumenin baldırları ve oldukça iri memeleri hafif kızartılarla kurtarılmıştı.
Bayramalinin babası bu durumu fark edince önce onu boğmaya çalışmış fakat ne düşündüyse sonradan "Sthıll" marka odun motoru ile kesmeye karar vermişti.
Jandarmadaki ifadesinde her ikisi de Bayramalinin kafasındaki odun motorunun kesici dişlerinden mütevellit oldukça uzun ve kanlı yaraların “kaza ile “olduğu cihetinde ifade verince babası serbest bırakılmış. Karakolun dışına çıkar çıkmaz Bayramaliyi oradan geçmekte olan bir minibüsün altına iterek yaralanmasına sebep olmuştu.
Böyle enteresan takıntıları vardı onun. Bazen “Uzaydan bir takum sesler geliyi bağa” diye gece yarısı kapıma dayanır, onun sayesinde ben de huzurlu uykumdan kalkıp bir posta dayak yer öyle yatmak zorunda kalırdım.
Bir gece yüzünü beyaz sulu boya ile boyayıp beyaz çarşaftan bir örtü ile apartmanın çatısına çıkmıştı. Çatıda kurduğu düzenek ile uzaylılarla görüşüp yeni bir din kurma girişimleri İlçe Müftüsünün uyarılarıyla galeyana gelen muhafazakâr gençlerin attığı meydan dayağı ile müntesip bulamadan nihayete erdirilmişti.
Dinlediği her kasetin, izlediği her filmin müthiş derecede etkisinde kalıyor kendin iç dünyasında yeni yerler, alanlar açıp bazen fazlaca dalıyor bazen de iyice saçmalıyordu.
O yıllarda hepimiz kolay etkilenen naif ve ezik ruhlu çocuklardık. Eğitim gereği evde ve okulda periyodik olarak yediğimiz dayakların olağan neticesi sonucu içe kapanık görünsek de içimizde patlamaya hazır sapıklar, deliler, bilim adamları, caniler ve sahtekârlar büyütüyorduk, ayıptır söylemesi.
Bayramali ile gittiğimiz sosyal içerikli bir Arzu Okay filminde sahnenin birinde Behçet Nacar’ın hışmına uğrayıp uzun yıllar halel getirmeden taşıdığı bekâretini oracıkta “ cırt “ diye yitiren filmin ikinci kadınını, bir gün önce iki saate yakın dayak yediği Lise Müdür Yardımcısı Dossuz İsmet’ten intikam almak için sinemada ayağa kalkıp “Ula bu Lise Muduri İsmet’un karisi değil mi? Hee O vallahi!” diyerek halkı, hem de ilçenin en sapığından halkını tahrik ve tahriş ederek filmden çıkıp Lise’nin kapısına yürütmüştü.
Neyse ki olayın duyulmasından sonra bu azgın ve sapkın topluluğun karşısına çıkıp “Asla böyle bir durum mevcut değildir” dese de İsmet bey değerli ve duyarlı ilçemizin sapıkları müdür beyin hanımını görünce “Bu gebermiş kari ile o filimdeki taş gibi kari, ayni kari olamaz” diye hüküm vererek öğrencileri, okulu, okul yöneticilerini, İsmet bey’i ve tabiatıyla eşi hanımefendiyi ve Türkçe öğretmenimiz Gülümser hanımı büyük bir badireden kurtarmıştı.
Zira bu sapık taifesi toplu olduğu zaman ne yapacağı nasıl yapacağı kaç defa yapacağı ve ırk dil din ayrımı yapıp yapmayacağı, birinci sınıf üçüncü sınıf farkı gözetip gözetmeyeceği belli olmayan hayvanî topluluktur. Bazı rivayetlerde canlılar arasında bile ayrım yapamadan eşekleştikleri anlatılır.
Şimdi düşünüyorum da ya Müdür beyin hanımı o filmdeki kadına benzeseydi ne olacaktı?
İşte böyle ahlaksız davranışları da vardı Bayramali’nin.
İyi yönleri de vardı, eğriye eğri doğruya doğru demem lazım.
Meselâ kasaplara kaça et dağıtırken yakalandığında “vallahi billahi ben köpek eti karuşturmadım bu eşek etine amirum” dediğinde Polis ve Zabıta Müdürleri tarafından takdir edildiğine bizzat şahidim.
Fakat düşmanı iyi takip ederdi. Bir tek dal sigara istediği için kulağını çeken Hacı Fıtıklı Nezir efendiden aldığı intikamı asla unutamam. Hacı Fıtıklı Nezir her gün olduğu gibi ikindi namazını kılmak için abdest almaya caminin kenefine girince içerdeki ibriğin boş olduğunu geç fark ediyor. O zamanlar daha tuvaletlerde musluk yapılmamış, boşalan ibrik içerdeki su dolu bidonlarla dolduruluyordu. Nezir amca içerden “Mübarek ha bu ipruk boş sevabina bir doli ipruk versana bağa” deyince dışarıdaki adam hemen dolu ibriği uzatmış. Bizim Fıtıklı Nezir taharet almaya başlamasıyla feryadı basmış “Yandım…uuyyyy … g…tüm yandiiiii”
Benim aklıma gelmezdi doğrusu ibriğin içerisine tuz ruhu doldurup hacı Fıtıklıyı saatlerce beklemek. Bir de diğer iki kenef kabini kapatmış, tek açık bıraktığı kabinin de ibriğini boşaltmış. Zekâya bakar mısınız?
Fakat saf yanları da vardı. Aşk konusunda hassastı. Kolay inanırdı söylenenlere. Meselâ Lisedeki kızlardan birinin ona sırılsıklam âşık olduğu haberini duyduğunda sınıfın penceresinde aşağıya atlayıp kızlardan hangisinin ıslak olduğunu kontrol etmişti. Nihayet bilemediğimiz bir hastalıktan sebep sık sık altına işeyen ve kendini dünyaya numune olarak bırakılmış Huri kızı zanneden şişko Şefika’nın ıslak olduğunu görünce koşarak sınıfa geri dönmüştü.
Birkaç gün suratı asık gezince bilumum talebe ve muallim taifesi artık âmin ve saadetli günler zuhur ediyor diye umutlandıysa da Cuma günü olan oldu.
Birinci Bölümün sonu…
İkinci Bölümde neler var: Cuma günü okulu kasıp kavuran dedikodu neticesinde kaç kız öğrenci intihar ediyor? İntihar edenlerden biri Dossuz İsmet mi?
Siyah pardösülü kadının sakladığı sır ne?
Katil Uşaklı mı? Sivaslı mı?
Altınlar nerede? Gümüşler burada!
Şefika’nın neresi kaşındı?
Okulun bodrumunda bulunan ceset kime ait?
Hadi bakalım merak edip durun. Valla ben de meraklandım. İkinci bölümü ben de okumadım. fakat dayanamayıp okumaya karar verdim. bir hafta ben de meraktan kıvrılıp duracağıma…
İkinci Bölüm:
Cuma günü okulu kasıp kavuran dedikodularda bazı öğretmenlerin Klu Klux Kloş diye bir örgüte üye oldukları ve birçok öğrencinin de muallimlerin tesiriyle bu gizli teşkilata kaydoldukları anlaşılınca ilçedeki Zabıta kuvvetleri Jandarma Asayiş Komutanlığı ile irtibatlı bir dizi operasyona başlayınca bazı veli ve öğretmenlerin aşırı tepkisiyle karşılaştı.
Neticede okulda hiçbir kız öğrenci intihar etmiyor, hatta teşebbüs bile etmiyorlar. İsmet Hoca da tabiatıyla intihar etmeden olup biteni elindeki çay bardağını ara sıra ağzına götürerek olağan bir şekilde seyrediyordu öğretmenler odasındaki camdan.
Siyah pardösülü kadının sakladığı sır yoktu. Sadece külotlu çorabı kaçmış olduğundan elini o bölgede tutuyordu o kadar.
Ya hu ne katili ne Sivaslısı yok öyle bir şey kim kandırmış sizi?
Altınlar da kim? Yok altın maltın. Allah’ım ya kim çıkarıyor bu yalanları.
Şefika’nın da sırtı kaşındı. Saniye öğretmen de cetvelle bir güzel kaşıdı onu durum bu.
Okulun bodrumunda büyük bir sıçan ölüsü bulan Müstahdem Köpüşük Vecihi üzerine biraz toprak atıp ellerini de dua eder gibi açınca bizim manyaklar adamın sevgilisinin düşük yaptığını Vecihinin de cenini oraya gömdüğü yalanını uydurmuşlar.
Polis gelince Vecihi her şeyi itiraf etti. Bir kaç yıl önce ilk defa karşılaştığı sıçanla aralarında çok naif bir arkadaşlık başlamış. Al gülüm ver gütüm bu arkadaşlık zamanla aşk’a dönüşmüş. Fakat sıçan bir gece müdürün odasından yemek aşırmaya çalışırken kapana kısılıp sizlere ömür.
Hay Allah kahretmesin bütün hikâye berbat oldu. Klavyede harfler karıştı. A diye nişanlıyorum Ş yazıyor.
Oruç son saatlerde allak bullak ediyor ,aklım gidip geliyor.Valla şu anda gidik mi gelik mi farkında değilim.
Allah sabır versin size.
Hepimize
YORUMLAR
Bu Bayram Ali'nin kırdığı cevizleri daha önce de okumuştum sanırım. Şu kedilere gazoz kapağını kızdırarak damga yapan bu değil miydi?
Her neyse bu o değil ya da o bu değilse bile oldukça fırlmalık dolu bir çocukluk yaşadığın çok belli oluyor.
Ben bazen bizim çocuklara '' ben çocukken çok yaramazdım'' Diyorum ama sen ve Bayram Ali gibi bu toprakların yetiştirdiği emsalsiz kahramanları görünce..'' Haşaaa.. Yahu ben melekmişim'' diyorum.
İftar öncesi çok iyi geldi valla. Ben en çok babaanneyi yakma girişimine bayıldım. Resmen koptum o satırlarda. Bir de babasının onu arabanın önüne itmesi olayı..Müthiş komik geldi bana..Denilebilir ki onca komiklikten bir bu mu? Değil elbette ama ille de o ölü yakma olayı harikaydı. İĞnşallah benim çocuklar bu yazıyı okumazlar diyorum çünkü özellikle de benim iki numara baradaki nüans farkını anlamaz diri diri öteki tarafa yollamaya kalkar.
Gençlere kötü örnek olma biraderim.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları tarafından 7/31/2013 4:32:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları tarafından 7/31/2013 4:33:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
işte ben buna derim oto kontrol
favorilerimde olmanıza rağmen bu yazı benim sayfama düşmedi
ama ben yine de kamikaze gibi yazıyı bulup okuma
sevabında bulundum
mübarek ramazan günü
dallas aklıma geldi
pemela
ne güzel kadındı
ve suellen
ne alkolikti
ve
ben de yazı kolik,,
siz hep yazın
ve
hep ben baştapılandan önce okuyup
onu aydınlatıp
seveyim
tebriklerimle