- 681 Okunma
- 10 Yorum
- 1 Beğeni
ANNA...3
^
ANNA...3
Yöre iklimine alışık olmayan insanlar, Karadeniz’in serin ve bol yağışlı yaz mevsimini sevimsiz bulabilirler.
Yaz ve tatil dendiğinde, aklımıza hep güneş ve deniz geldiğinden, ya da öyle alıştırıldığımızdan, bu bölgede konaklamak, hayal ettiğimiz tatil düşlerimizi gerçekleştirmemize imkan tanımayabilir.
Ben severim ama ılıman iklimini bu sahillerin.
Sanırım, biraz da buralarda, her an ağlamaya hazır, yorgun ve duygusal bulutların diyarında doğup büyüdüğüm içindir bu düşüncem.
Poti, büyükçe bir ova ile denizin birleştiği noktaya kurulmuş olması ve yüksek dağlardan da epeyce uzakta bulunması nedeni ile, ağlayan bulutların pek dinlenmediği bir yöredir.
Buna rağmen, sıcak yaz gecelerinde bile,yarı sönük bir ampulün aydınlatmaya çalıştığı loş odamın penceresine yaslayıp başımı, çisil çisil yağan yağmur damlalarının, geniş incir ağaçları yaprakları ile oynaşmasını seyrettiğimi çokça hatırlıyorum.
O anlarda, kim bilir neler neler düşünmüşümdür, nelerin muhasebesini yapmışımdır aklımda, gönlümde?
hayatının yarısı gurbet illerde geçen bir insanın, hele de yüreği duygusal yönden fırtınalar estiren birinin, böyle yağmurlu ve yalnız günlerde, bulutların göz yaşları ile dertleşmesi güzel hikaye olurdu ama, daha önce de açıkladığımız gibi, o günlerde yazmıyordum maalesef.
Yağışlı bir sabahtı yine ve her gün yürüyerek gitmekten zevk aldığımız, iki km kadar uzaklıktaki iş yerimize mecburen arabayla gidecektik bu gün.
Mahlaz, bu durumun akşamdan farkına varmış olacak ki, sabah erkenden bordo renkli minibüsünü evin önüne çekmişti bile.
Mahlaz, üniversite mezunu bir gençti ve tüm Gürcü gençleri gibi işsizdi.
kendi arabası ile bizlere servis hizmeti veriyor, bu sayede ailesinin nafakasını çıkarmaya çalışıyordu.
İlginç bir insandı Mahlaz. 30 yaşlarında, ince, uzun, açık tenli, güler yüzlü, tipik bir Karadeniz erkeği idi. Ne zaman boş kalsa, kocaman ciltli kitaplar okurken görmüşümdür onu. Bu durumu da, ona saygı ve hayranlık duymama neden olmuştur hep. Türkiye’de ki şoförler ile çok karşılaştırdığım olmuştur içimden ve her zaman Mahlaz önde bitirmiştir karşılaştırmayı.
Beyefendi bir insandı, saygılı idi, her şeye konuşmaz, söyleneni anında yerine getirmeye gayret ederdi. Hiç bir kötü alışkanlığı yoktu. Bir tek şarap vardı ama, ona da kötü alışkanlık demek mümkün değildi. Çünkü, geleneklerinde, yaşama biçimlerinde şarap önemli yer tutuyordu bu insanların.
Arabasından çok çekiyordu Mahlaz. Olur olmaz yerde arızalanıyor, hem onu, hem de bizleri güç durumda bırakıyordu eski araba. Çok kez beraber yatmışlığımız vardır arabanın altına onunla.
Ona yardım etmek gerçekten çok hoşlandığım bir olaydı. Sonuçta Makina Mühendisiyim, bunca yıllık da şoförüm. Epeyce bilgimiz oluşmuş arabalar hakkında. Yarım yamalak Türkçesine de bayılıyordum işin doğrusu.
O sabah aracımıza doluştuk, Mahlaz ile şakalaşarak iş yerimize doğru yola koyulduk
Anna, evlerine yakın bir yerde, bir saçak altına sığınmış, her zamanki mahzun görünümüne bürünmüş, bizleri beklemekteydi.
Birazcık ıslanmıştı ama, o, böyle ufak tefek şeylere aldırmayan, hayatla mücadeleye alışık, güçlü bir kızdı.
Günaydınlaştık. Güzel gülüşü ve ışıldayan bakışları ile her birimizin ayrı ayrı gününü kutladı. gerçekten oldukça güzel Türkçe konuşmaktaydı Anna.
İş yerine vardığımızda, yağış hala devam ediyordu. Yaptığımız iş, yağışta tehlikeler arz ediyordu. Bu nedenle, havanın açmasını beklemek zorundaydık.
İşçilerin hepsi, çalışma alanına çıkmış, bir köşede oturmuş, sohbete dalmışlardı. Büyük bir kısmı, bizler gibi ailelerini Türkiye’de bırakarak, bu yabancı kültüre, bu yabancı coğrafyaya, ekmek parası kovalamak için gelen Türk işçileri idi.
Böyle durumlarda, bir sigara yakıp, üflenen dumanın eşliğinde, hasret sohbetleri yapmak doyumsuz bir zevkti onlar için.
Ofisimizde kapalı kaldık ve yağmurun körüklediği duygusallık var ya; yapıştım yine Anna’nın yakasına.
- Sözünü yerine getir, hikayene devam et bakalım!...
Hiç nazlanmadı, alışageldiğimiz hoş üslubu ile anlatmaya başladı.
Annesi, çaresiz kaldıklarında, hayatlarını idame ettirebilmeleri için küçük arazilerinde çiftçilik yapmaya başlamış. Karadeniz bölgesinde, usulüne göre ekip biçtiğinizde, yılda üç ürün almanız mümkündür.
Toprak azdır ama, oldukça verimlidir bu yörede, cömerttir insan oğluna.
Bu nedenle çok değerlidir, bu nedenle çok insan can verir uğruna, bu nedenle herkes evini kendi toprağına kurar, diğer bölgelerdeki gibi toplu köylere rastlanmaz.
Yerleşimin dağınık olmasının asıl nedeni toprağa sahip çıkmaktır. Bir de su probleminin olmaması etkendir tabi ki. nereyi kazarsanız kazın, su bulmanız garantidir.
Her şeyi yetiştirmiş annesi, pazarda satmış, para kazanmış. O, sabah gün doğmadan bahçesine gider, ürününü toplar, pazara yetiştirir. Tüm bu çalışmayı da bilek gücü ile yapar.
Karadeniz kadınlarının çalışkanlığı sadece Türk’lere özgü değil. Rus kadınları da, kafkas yöresi kadınları da gerçekten çok çalışkanlar. Bu yörenin insanlarının yapısında var bu çalışkanlık zannediyorum.
Ne zaman yağmur yağsa, annesi düşer aklına Anna’nın.
- Bahçede bir kulübemiz var ama, damı çürümüş akıtıyor. Yağmurlu havalarda annem altına sığınırdı, şimdi ıslanıyor, korunamıyor yağmurdan!..
-Neden tamir etmiyorsunuz?
- Hem paramız yok, hem erkek işi o. Annem yapamıyor, beni bekliyor!...
- Sen mi tamir edeceksin akıtan çatıyı?
- Hayır!... Evlenmemi bekliyor. Damadı onaracak da!...
Ofiste kahkaha sesleri. gerçekten harika bir insandı Anna. Keşke onu baş göz edecek birini tanısaydım diye düşündüm o an ama, sor işti bu.Çok zor işti.
Ya da, güzel bir iş bulsaydı Türkiye’de ve ailesi ile birlikte göçseydi diye geçti aklımdan.
Sonra da, memleketimin sokaklarında aç kurtlar gibi gezinen sürüler geldi aklıma. Bir körpe kuzuyu yaşatırlar mıydı? Ona yaşama şansı tanırlar mıydı?
Anna’ya belli etmeden acı acı gülümsedim.
- Şimdi ne yetiştiriyor annen?
- Salatalık mevsimi şimdi. Bu aylarda geçimimizi salatalık ile sağlıyoruz!...
- O halde, akşam dönüşte annene uğrayalım da, salatalığımızı ondan alalım!...
- Çok sevinir!...
Biz Anna ile hararetli sohbetimize devam ederken yağmur durmuş, Temmuz güneşi bulutların arasından günümüze gülümsemeye, işçiler de sığındıkları köşelerden yavaş yavaş çıkarak işlerinin başına geçmeye başlamıştı.
Baretimi başım taktım, projelerimi koltuğumun altına sıkıştırdım. Hikayeye sonra devam etmeyi kararlaştırdık Anna ile ve bitimine az kalan inşaat alanına doğru yürüdüm gittim.
Hala Anna’dan alacak çok hayat dersi olduğunu düşünüyordum.
(Devam edecek)
B.T.H.28.07.2013 Azerbaycan
YORUMLAR
Zavallı Anna!.zavallı diyorum bu acımasız dünyada yaşamakta olduğu için..aslında hepimiz yaşam kalitemizle hep zavallıyızdır..ama farkında değilizdir.. Bazı mazlum erkeklerin bile ayakta zor durduğu bu yaşam mücadelesinde tek başına hayat mücadelesinde sorumluluklarının farkında olan bir zayıf lakin ruhen güçlü bir kadın ..Rabbimin sınavındadır her varlığı..Kimi hastalık kimi sefaletle mücadele ederken kimisi de para hırsıyla mücadele eder hayatta..Rabbim bizi maddiyat hırsıyla kuşatmasın diyorum...çünkü insan neye meyimli ise yaradan onun geleceğini o şekilde planlar ve o kişiyi sınavına tabi tutar..bazen deriz ki Yarabbi bizi azdırma..oysa bu sözün doğrusu şudur..Yarabbi hayat mücadelemizde bizi yoldan çıkarmak isteyen şeytana fırsat verme..ve biz azgınlıkta ileri gitmeyelim sabır ve güç ver..doğru yolundan ayırma ..her kul kendi yolunu çizer eğri ve doğru yoldan gitmeyerek
işte Annanın hayat hikayesinde ki yaşam desturu böyşle bir şey..dilerim ki her kadın bu zor yaşamda ayakta yıkılmadan durur ..ve İNŞALLAH
kalemin daim olsun çok çok güzel bir anlatım ve sürükleyici..saygılarımla
Anna'yı iyice tanımaya başladım
Umuyorum bu süreç uzun sürer ve umuyorum o da beni sever
Ben aslında Anna ile evlenmenizi dilerdim.
Öyle olmalıydı, içimden geçen en başından beri bu idi, söylemeden geçemedim.
Mahlaz da özel biri.
Yazık
Okuduğu onca kitap hayatla ağır mücadele etmesi için mi.
Bir çatının tamiri için evlenmek? Ne acı.
Anne düzeneği böyle oluyor hayatın içinde. Alışık olduğumuz ama duymaktan pek hoşlanmadığımız düşünceler. Anne çaresizliği yatıyor derininde.
Bir salatalık satışından çıkan evlat mutluluğu:((((
Hüzün dolu bu hikaye.
Bir o kadar da Polyanna
İyi ki o gece yağmur yağmış.
Bir dahaki yağmura dek... grş üzere
Şirin Kelebek tarafından 7/28/2013 11:59:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
hikaye tam hız devam ediyor
deniz_cede yapılan yorumdan dördüncü bölümde
olanlar olacak
ve üzüleceğiz
olayın gerçek olduğunu da biliyoruz
bilmediğimiz...
nasıl üzüleceğiz
içimizi cız ettiren
kıyamadığımız
Anna'nı başına ne geldiği.
yazarın anlatımı gerçekten çok güzel
olaya kendi duygularını katıyor
kah bir baba şefkati
kah abi gözcülüğüyle
tebriklerimle
Birileri var hikayede.
Ve ortaya koyulmaya çalışılmış bir sahne. Kıyılar, bölgeler, yabancı uyruklu insanlar gibi...
Bizlere tanıtmaya çalışıyorsunuz baştan beri, bu çok güzel. Merakla bekliyor olacağım, başka coğrafyalarda yaşayan insanların yaşam hikayelerinin devamını.
Tebrik ederim Bir tutam hayat.
akıcı ve konuların bribirine bağlanışı o kadar ustaca ki
göz kırpmadan okutuyor kendini ve ben eksik kaldığım ilk bölümleri de okuyayım
en iyisi
devamı illa ki merak uyandıran
yazı dizisinin devanı da okumak dileğimle
gönül alkışlarımı bıraktım sayfanıza usta
her dem saygımla