10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3501
Okunma

Bir ablayım.
Hep bir ablaydım. Doğuştan.
Benden küçük bir erkeğin benden küçük bir kızın ablası. Tuhaf geliyordu. Ama bir defa bile neden en büyüğüm diye sorgulamadım. Onların küçüklükle gelen kırıntımsı sorumsuzluklarına zaman zaman şiddetle kızıyor sonra da “ neden ben biliyorum 09876741234567890123456789”……
Sorumluluk duygusu denen varlığın farkında olmam gerektiğinin farkındalığını…
Her insana güler suret, hata kaldırgacı olmayı nereden öğrendim de kardeşlerime aynı şekilde yaklaşmayı öğrenemedim? Onlara söylediğim en ufacık sözler şimdi beynimde hasara yol açıyor. Bu masada sen yemek yedin, süt bardağını arkandan toplamak hoş değil, sorumsuzsun, büyü biraz.
Sonra susuyordum ve kendime fısıldayan “şey”i dinliyordum: Büyüyecekler. O tabağı oradan bir gün senin sözünle değil içsel huzursuzluk hissettikleri için kaldırıp götürecekler. Ayakkabı bağcıklarını hatırla bir defa gösterdin sonra tekrar ettiler senden hiç istemediler, okulda ilk günlerini hatırla ağlamadılar onlar senin kardeşlerin öğretmenlerinin yanında seni yücelttiler, asla toplumun senin de beynine yüklediği katı öldürücü kuralları çiğnemediler, üzüldüğün zaman üzülmeyi öğrendiler. Küçük gökyüzü çadırını anımsa, buluttan çarşafı sen kestin babanın fenerini şifreli çantasından sen aşırdın, onları bekledin gecenin düşmesi için odanıza, feneri yaktın gündüzü ve geceyi yarattın ranzanın ortasında. Elbette canını acıttılar senin hayatın sandığın her oyuncağı darma dağın etiler. Ama sonra toparladın, önce saçlarını sonra onları. Farkındaydın kırılanın bağırış ile geri dönmeyeceğinin ne kadar hırpalarsan hırpala senin canın daha fazla yanacaktı. Hiçbir şey onlardan önemli değildi. Onlar kardeşlerin diğerleri kırılanlardı. Ergenlik dönemini hatırla …hatırlayamazsın,olmadı. Çünkü daha başlamadın,sakıncalı hayata,hüzne karışmadın. Onlar hep vardı onlarınkine karışınca kendini tereyağından kıl çeker gibi çekiverdin. Senin sorunun yoktu, olamazdı da. Doğuştan sana verilmiş bu görevi ölene kadar yapmak fakat mutlulukla yapmalıydın. Kardeşi olmayan arkadaşlarının hep sorunları, kabusları, umutsuz hayatları vardı. Geceden ve onun yıldızlarından korkarlardı. İnsan bilmediğinden ve göremediğinden korkardı. Onların erkenden onlara sorular hazırlayacak kardeşleri yoktu, gökyüzü atlasını bu yüzden sadece okulda gördüler. Yıldız takımlarını, isimlerini, yıldız doğumlarını sadece okulda… Önce kendin sevdin gökyüzünü senden sonra onlar, öğrendin çünkü sana dünya nedir diye sorduklarında anneme sorsana demiştin. Sen de bilmiyordun o zaman sen de onlara kızgınlık duyduğun sorumsuzluk yaşını yaşıyordun. Cevap verebilmek için her şeyi herkesten önce bilmeliydin.
Uzun caddeye bakıp “şu tır kalksa iki tekeriyle bize çılgınlık yapsa, ya da şu lambalar kol kola girip halay çekse, belki de en güzeli binalar zıplamalı inmeli çıkmalı kalkmalı, ama bir şey yapılmalı. Ay şimdi kapıyı çalsa ortamıza otursa annem ona ay çöreği yapsa, filler birer çarpışan arabalara dönüşüp etrafı tozu dumana katsa. Ah bir yıldız kaydığında gerçekten biri ölse ama benim tanımadığım biri, olmaz ki onu da var tanıyan biri. Yıldız değildi kayan oradaki elbette biliyordum. Belki de en güzeli sokak lambaları ah o direkler kol kola girip halay çekmeli. Beni ve kardeşlerimi hatta fazla fazla gören insanı mutlu ederlerdi.
Fonda: Dibidibi direkler dibidubi direkler bakın bizle alay ederler
Dibidibi direkler dibidubi direkler bakın bizle alay ederler
Şimdi o dokunulmaz soruların sana dokunma vakti geldi. Kardeşlerin senin gibiler. Abla masayı topla demek yerine evi de toplayıp gittiler…
Ben kardeşlerimin ablasıyım
İçimi onlara doğuştan açtım, içlerini gördüm.
Şevkati sanki borç vermişim gibi geri ödüyorlar.
Bir rüzgar gibi beni belki de sallıyorlar.
Ağlayarak seviniyorum ne mutlu bir ailem ve ne mutlu bir yaşantım var, bu çook kötü yeryüzünün küçücük bir çarşafının geceyi gündüzle beni kardeşlerimle yaşattığı ahşap, bahçesi limon ağaçlı evde…
Bana fısıldayan "şey" sevgim...
Özgürlüğüm benim sonsuz "sevgilerim"