ADAMIM
Fakirlik nedir bilmedi O.
Zengin yaşıyordu çünkü.
Üstelik cebinde cüzdan bile taşımazken.
Sadece bir kimlik, bir mendil. Ha bir de sigarası.
Ateşi bile sağdan soldan alırdı.
Ateş bahane olsa da bu vesileyle sohbetler şahane başlardı.
Cebi değildi belki ama kalbi zengindi onun.
Karşısındakine verebileceği mutlaka bir şeyleri olurdu.
Bazen bir nasihat. Bazen bir bakış.
Kimi zaman tatlı bir şarkı . Kimi zamansa ağlayış.
Arada sırada da bir nefeslik sigara.
Kadınlarla arası pek iyi olmadı.
Ne yapsa ne etse bu güzelliklerin dilinden hiçbir şey anlamadı.
Tek bir kadını sevdi. O da sadece uzaktan.
Sevgisini söylese, aşkını, yangınını dile getirse yine de sever miydi onu?
Sevgiler bolca sunulunca tüketmek olur muydu sonu?
Bu soruların cevabını hiçbir zaman veremedi.
O öylece uzaktan sevmeye devam etti.
Dostlar Kahvesi’nde bazen iki tek atardı.
Alışık değildi bünyesi, hemen geçmişe dalardı.
Babası gelirdi aklına sis duvarının ardından.
Görüntüyü seçmeye çalışırdı beş yaşındaki çocuk belleğiyle.
Babanın randevusu erken olmuştu ölümle.
Bu nedenle genç bedenlerin gidişleri daha çok acıtırdı onu inceden inceye.
Annesi kızmaz oldu oğluna evlenmiyor diye.
Ya söylemekten yoruldu ya da oğlunun yalnızlığı seçimine saygı duydu.
Çoklu yalnızlıklardan korkardı o .
Bir ev dolusu birbirine uzak olan bedenler. Varsın yalnız olsundu.
Tekli yalnızlıktan yana tercihini ortaya koydu.
Basit yaşardı o, dümdüz, tertemiz.
Riya yok, yalan yok, kin yok, nefret yok.
Sevgi çok.
Bazen alaya alınırdı onun bu safiyâne halleri.
O yine bildiğini okur etrafına huzur verirdi.
Ben yoktum uzun zamandır mahallede.
Döndüm sonra.
Hasret giderdim bizimkilerle, eşle, dostla.
Bir “Merhaba” da O’na demek istedim.
Ne de olsa bolca malzeme birikmiştir, paylaşmalıyım dedim.
Sordum.
Yoktu.
Kimse bilmiyordu.
Gören yok, duyan yok, mahalleli üç maymunu oynuyordu.
Kimse merak etmiyordu. Neden etsinlerdi ki!
Ne alacağı vardı ne de borcu.
“Annesinin sonsuzluğa randevusundan sonra toparlayamadı “ dediler.
Dostlar kahvesine uğramaz olmuş, evinde de nefes yok, denize baktığı bank nicedir bomboşmuş.
Dedim ya basit yaşamıştı o.
Telâşsız, sadeliği de yanına katarak.
Onsuzluğun selâsı verildi bir gün.
Herkes birbirine bakakaldı şaşırarak.
Arada ziyaretine gidiyorum elimde bir demet çiçekle.
Olan biteni anlatıyorum.
Gidişinin ondan beklenilmeyecek kadar muhteşem olduğunu söylüyorum.
Ben uzaktan sevilen kadın!
Keşke bilseydim…
Keşke deseydin…
Sana sadece uzak değil geç de kaldım.
ÖZDEN HORAN
EDİRNE-2008
YORUMLAR
Birazda bana benziyormuş bu 'Adamım'...Vardır evet böyle adamlar ve değerleri bilinmez pek yanınızdayken.Gittikten sonra anlarsınız onları.Şu üç günlük dünyada adam gibi adam olmak...Zordur evet...Önemlidir de ama bence en önemlisi 'insan' olmaktır.Bunu başarmak dahada zordur bence.Henüz yeni tanıştığınız bir kadınla başbaşayken...O uyuya kalınca yani hiç kötü niyet gütmeden üzerini örtebilmek gibi.Şefkat gibi...Kadınlar bunu bekliyor bence sevmek ya da sevilmek bir tarafa...Benim anladığım bu...En azından...
bazan öyle oluyor
yaşarken vermediğimiz değeri
yada
hiç farkında olmadığımız özelliklerini onu kaybettikten sonra anlıyoruz.
varlığında severken eleştirdiğimiz bir çok yönü
sonradan kalkıyor ortadan...
hayat böyle
yaşamak böyle...
belki yazgıda....
etkileyici yazıydı..birazda gerçeği yansıtmış olmalı
yaşanmış bir öykü...
sevgi ve saygılar...