- 1871 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
GÖNÜLDEN SEVMEK
Para, hizmetleri, gayretleri ödemek için iyi bir vasıtadır; fakat kâfi değildir. Feragatler, fedakârlıklar para ile ödenmez; takdirle, alkışla veya en önemlisi birkaç güzel, tatlı söz ile ödenir. Dünyanın bütün insanlarını sevgiyle, saygıyla, yapılan fedakârlıklarla mutlu etmek işte bu birkaç sözün sonunda gerçekleşir.
Dünyada insanoğlu bütün büyük işleri insanlığa hizmet için, kendi takdirini kazanmak, yaptığı eylemlerle takdir edilmek üzere meydana getirmiştir. Tüm bunlar içinde sağlık ise en önemli unsur olmuştur. Çünkü sağlık olduğu sürece kabiliyetlerimizin de bir o kadar farkında oluruz. Bu süreçte tüm bu kabiliyetlerimizi: konuşmayı, yürümeyi, koşmayı, sevinmeyi, fikir üretmeyi… Bazen bir sevgiyle keşfettiğimizi öğreniriz.
Kimi zaman farklı sualler içinde buluruz kendimizi. Gönül meseleleri de bunlardan biri. Gönül meselesini ne yazık ki bilgi ile elde etmek veya halletmek her daim mümkün değildir. Bunun için çok ilginçtir ama cevabını bazen bir kahve falında, bazen gazetelerin burç köşelerinde ararız. Duyduğumuz sözcükler tatlı sözler insana en büyük mükâfatlardan daha fazla gayret verdiği halde zaman olur ki bir gönülsüz bakış, bir gönülsüz söz insanı her şeyden soğutuverir.
Oysa tatlı sözün gönülde yaptığı umut tesiri sevgilinin varlığını, sevginin eşsizliğini sonsuz kılmaya yetecek kadardır. Sevginin bıkmadan, usanmadan, yılmadan sunulacağını; etkisinin her daim nasıl güçlü olduğunu anlatan bir hikâye ile sonlandırayım yazımı:
“Oğlu yaşlı babasını bir gün ziyarete gider. Yaşlı baba ile genç oğlu bahçede yan yana iskemlede otururlar. Yaşlı baba dala konmuş bir kuşu işaret edip oğluna ‘Bu ne?’ diye soruyor, genç adam gazetesini okumayı canı sıkılmış bir şekilde bırakıp onun bir saka kuşu olduğunu anlatıyor.
Yaşlı adam beş dakika sonra yine aynı kuşu başka bir daldayken işaret edip yine oğluna ‘Bu ne?’ diyor. Genç adam bu kez biraz öfkeli bir şekilde gazetesini bırakıp yine öfkeli bir sesle babasına saka kuşu diye söyleniyor. Üçüncü kez aynı soru gelince genç adam bu sefer sinirden patlayıveriyor, ‘Kaç defa söyleyeceğim sana neden anlamıyorsun o bir saka kuşu’ diye bağırıyor. Yaşlı adam bir süre dalgın biçime oturuyor sonra ayağa kalkıyor ve eve doğru yavaş adımlarla gitmeye başlıyor. Oğlu arkasından ‘Nereye gidiyorsun şimdi de?’ diye sesleniyor ama baba onu dinlemiyor ve evine giriyor. Bir süre sonra elinde küçük bir defter ile çıkıp geliyor. Oğlunun yanına oturuyor ve defterde bir sayfayı arayıp buluyor. Defteri oğluna uzatıyor ve sadece ‘Oku’ diyor. Genç adam artık sabırsızlandığını ve sinirlendiğini belli eden hareketler yapınca baba yine ‘Sadece oku’ diyor. Genç adam sonunda bakıyor ki okumazsa bu işten kurtuluşu olmayacak, okumaya başlıyor:
“Sevgili hatıra defterim, Bugün çok mutluyum. Bugün oğlum üç yaşına bastı. Onunla evimizin bahçesinde uzun süre yan yana oturduk. Oğlum bahçede bir kuşu göstererek ‘Baba bu ne?’ diye sordu. Ona uzun uzun anlattım ama buna rağmen aynı soruyu en az kırk kez tekrarladı. Ve ben hiç bıkmadan, hiç sıkılmadan ona her defasında cevap vererek onun kuş olduğunu sevgimin eşsizliği ile anlatmaktan gurur duydum. Bu güzel bir gün ve ona sevgimle bir şeyleri öğrettiğim için çok mutluyum.”
Genç adam kendisi üç yaşına girdiği gün babasının hatıra defterine düştüğü notu okumayı bitirince birden gözlerinden yaşlar süzülür ve yaptığının babasını nasıl da derinden yaralayabileceğini fark ederek kalkıp ona sarılır.”
KENAN ATTAR
YORUMLAR
bu öyküyü galiba face de okumuştum ve o zaman da bu kadar içli içli burnumun direği sızlamıştı. ya ne sızlaması baya ağlamıştım :) açıkça deyivereyim de kurtulayım buna rağmen bu öyküde beni fena halde rahatsız eden bir şey var hakikaten daha ne olduğunu bulamadım içimde hakikaten yazarını bulma konusunda bir istek uyandırdı
bu öykünün mesajına sevgi ve tahammülün yanına biraz da vefa eklemek gerek
sağlıcakla ve esen kalın