- 1020 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Özgürlükten Korkan Kız
Bir düzine kalem verdiler elime küçükken. Bir de defter... ’Sessiz dur’ dediler ve çıktılar gittiler. Defter çok güzeldi kıyamadım. Duvarlar da çok güzeldi. Bembeyaz, geniş, kocaman... Boya arkasına geçmezdi ve resimlerim sayfaların arasına gizlenmeyecekti. Kendimi kendim kadar çizebilecektim, çekirdek kadar değil. Öyle güzel şeyler çizecektim ki babam odaya ne zaman girse beni kucaklayacaktı. Artık benim odama badana yapılmayacak, duvarlarım bomboş olmayacaktı. Ve ev yıkılsa bile benim odamın duvarları tarihi eser gibi korunmalıydı. Ne çizeceğime hemen karar verdim. Aklıma gelen herşeyi, hayallerimi çizecektim.
Bir sandalye getirdim. Duvarları boyumun yettiği yere kadar boyadım çizdim. En yukarıya da süslü harflerle ’YAŞASIN ÖZGÜRLÜK’ yazdım. Sonra babama sürpriz olsun diye sessizce bekledim.
Merdivenlerden ayak sesleri gelmeye başladı uzun bir bekleyişten sonra.Babamın odaya geldiğini anlayınca heyecanla ayağa kalktım. Babam kapıyı açıp içeri girdi.
- Kızım ne... demesiyle duvarları gördü. İçimden bir kahkaha kopuyordu ki babamın ateş basmış suratını görmemle beni neye uğradığımı şaşırtan şidddetli bir tokatla yere kapaklanmam da bir oldu. Babamın eli büyük olduğundandı sanırım yüzümün sağ tarafı kulaklarım dahi çok fena yanıyor ve zonkluyordu. Burnumdan akan bir iki damla kan ve gözlerimden akan yaşlar yere dökülüyordu. Babamın yüzüne bakmaya korkmuştum
Sonra beni kolumdan tutarak yavaşça kaldırdı ve:
-Ne yaptın sen böyle, dedi.
-Sürpriz yapacaktım diyemedim, babamın niye sinirlendiğini de anlayamamıştım doğrusu. Hayatımda babamdan yediğim ilk tokadın acısıyla ve kendimi büyük bir anlaşılmazlığın içinde bulmamla kolumu babamın elinde kurtararak var gücümle ağladım. Biraz bekledikten sonra babam beni yalnız bıraktı. Bende boya kalemlerime hiç dokunmadan, duvarlara hiç bakmadan ufak tefek eşyalarımı, elbiselerimi odamın kapısının önüne yığıp oracığa oturup akşam olupta babamın geri gelmesini bekledim. Akşam babam geri geldiğinde önüme diz çökerek, boyumla dek olması için hep öyle yapardı, ’Küs müyüz’ dedi yumuşak bir sesle. Bilmiyordum, sadece sustum. Kapının önündeki eşyaları görünce de bir daha o odaya girmek istemediğimi anladı ve eşyalarımı annemin bir zamanlar kullandığı boş dolaba taşıdı.
O gün hiçbirşey yememiştim, yiyesim de yoktu zaten.Gece olduğunda sabahtan beri tek kelime etmemiş olarak babamın kollarında uyuyakaldım.
O günden sonra da hayatıma çok küçük çaplı birisi olarak devam edecektim.Zorunda değilsem asla konuşmadım. Özgürlükten korktum ve babamdan uzaklaştım. O olaydan bir ay kadar sonra bir yurtta kalmaya başladım. Yurtta kalmaya başladıktan bir ay sonra da babamın ilk ziyaretinde getirdiği boya kalemlerini kırdım...
Mezun olunca lise de gördüğüm stajlardan yararlanarak hemen bir hastanede çalışmaya başladım. İlk maaşımla kendi tuttuğum evin ilk kirasını ödedim. Çalışmaya başladıktan altı ay kadar sonra bir telefon geldi. Kot pantalonumun üzerine siyah bir gömlek giyerek kaskımı alıp babamın liseye başladığım zaman aldığı motor binerek eve gittim. Komşular bana babamın hasta olduğunu söylemişlerdi ama eve gittiğimde babamın olmadığını gördüm. Ve ’Başın sağolsun ’ sözleri arasında kendimden geçtim. Babam çoktan toprağa verilmişti demek...
Ertesi gün hastanede kendime gelir gelmez hemen eve geldim. Komşular kilitli duran benim odamla babamın odasından başka her yeri silmiş süpürmüşlerdi. Anahtarları eski bir alışkanlıkla kapının üzerindeki süs torbalarının içinden buldum. Yorgun adımlarla önce kendi odama girdim. Tabi duvarları görünce şok oldum. Yıllar boyu görmediğim duvarların üzerinden on kat badana geçmiş olduğunu düşünürken yaptığım resimlerle karşılaşınca çok şaşırmıştım. Daha fazla bu odada duramadım ve babamın odasına gittim. Babam titiz ve düzenli bir adamdı.Yatağının ucuna oturdum. Komodinin üzerinde babamın kara kalem olarak çizip çerçevelediği resim vardı. Rahmetli annemin resmi... Uzanıp çerçeveyi elime aldım, onu okşarken odanın içine bakıyordum. Birden kapanan kapının arkasında ki resmi fark etmiştim. Krem rengi kapının üzerine yapılan yağlı boya resimde annem babam ve ben vardık...
Nerede hata yaptığımı düşünürken isyanım bütün hücrelerimden taşıyordu.Artık hayatımda hiç olmadığı kadar ağlayabilirdim. Sarsıla sarsıla, hıçkıra hıçkıra... Ama başımı yaslayacak bir omuz, teselli verecek bir dost kalmamıştı hayatımda.
Resmin altında küçük bir yazı yazıyordu .Okumak için kapıya yaklaştım:
- BANA ÖZGÜR OLMAYI SEN ÖĞRETTİN KIZIM...