- 2653 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ULVİ ALACAKAPTAN
Tiyatro delisi ULVİ ALACAKAPTAN’la Berlin’de iki gün
O da bir tiyatro delisi, tıpkı Hadi Çaman ve Haldun Dormen gibi. Tiyatro ile yatıp, tiyatro ile kalkanlardan. Televizyon dizilerinden kazandığını yine tiyatro yolunda harcayanlardan. Son oynadığı ve tam 4 sene süren, yedisinden yetmişine her yaştan izleyicinin tiryakisi olduğu ve benim de severek izlediğim HAYAT BİLGİSİ televizyon dizisiydi. Orada edebiyat öğretmeni CUMHUR HOCA rolünde seyrettik onu. Evet, sanıyorum kimden bahsettiğimi anladınız:
ULVİ ALACAKAPTAN...
Hani "Hoca camide!.." diyen Afet Öğretmen rolündeki Perran Kutman’ın ve hep para sayan okul müdürü Tarık Papucoğlu’nun oynadıkları Hayat Bilgisi dizisinde oynayan Cumhur Hoca karakterini başarıyla oynayan ULVİ ALACAKAPTAN...
"Ben, diziden kazandığım parayı yine tiyatroya yatırıyorum. Hemen hemen her ay Berlin’e gelip, çeşitli devlet tiyatrolarında üç dört oyun seyreder giderim..."
diyerek başlıyor Berlin’deki kahvaltı sohbetimiz. Dergimiz Merhaba’ya benim olmadığım bir zamanda uğrayıp, beni aramış. Telefonunu bırakarak gitmiş. Kendisini aradım, ertesi günü bende kahvaltı yapmak için sözleştik. Çay ve kahvenin yanında katığımız tiyatro idi. Ertesi gün yine bende tiyatro sohbetine devam ettik. İkinci günün akşamı ise, Tiyatrom’da Çılgın Yenge’yi seyrettik.
Ulvi Alacakaptan, 1949 İstanbul doğumlu. İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi İşletmecilik Bölümü mezunu. Büyük tiyatrocularımızdan Muammer Karaca dayısı oluyor.
İşte kendisiyle iki gün boyunca yaptığım tiyatro dolu sohbetimin özeti:
Muammer Karaca Tiyatrosu ile 5 yaşında tanıştım...
Muammer Karaca, babaannemin öz kardeşi, benim ise büyük dayım olur. Onun tiyatrosu Muammer Karaca Tiyatrosu’nu seyrettiğimde beş yaşındaydım. Benim tiyatro maceram ise, 1956 yılında ilkokul ikinci sınıfta bir skeçle sahneye çıkmamla başladı. 1958 yılında da sınavla İstanbul Radyosu Çocuk Kulübü’ne seçildim. Orta okulda derslerim kötüleşince babam "Adam olacaksan ol, yoksa seni Muammer Dayı’na veririm, tiyatrocu olursun!.." diyerek beni korkuturdu. İşin tuhaf tarafı da; babam iyi bir tiyatro seyircisiydi. Ancak o zamanlar toplumumuzda tiyatroya karşı böyle bir zihniyet vardı.
Ve Dostlar Tiyatrosu...
1960-1967 yıllarında çeşitli okullarda oyunlar yönettim ve oynadım. Tiyatrocu olmaya karar verdiğimde 20 yaşında idim. Belki de babamın sık sık tiyatro ile tehdit etmesidir beni tiyatroya iten. Ancak ben tiyatrocu olmaya karar verdiğimde dayım olan Muammer Karaca’ya gitmedim. 1969 yılında Dostlar Tiyatrosu’nun sınavlarına girdim ve kazandım. İki yıl burada tiyatro eğitimi aldım. 1971 yılında "Soruşturma" oyunuyla profesyonel oldum. Benim belli başlı bir hocam varsa, o da Genco Erkal’dır. Kendisiyle hem oynadım, hem de onun yönetmen yardımcılığını yaptım.
Tiyatro sahnelerindeki mankenler...
Genco Erkal "Yarışma" oyununda manken Şebnem Özinel’i oynattı. O, oyununda bir manken kullanarak televizyon dünyasını eleştirmek istemiş ve böyle savunmuştu kendisini. Ancak Şebnem Özinel kendini aşan laflar etti: "Ben tek başıma boş kalan tiyatro salonunu doldurdum" dedi. Mankenlerin tiyatroda kullanılmasına karşı değilim. Ancak tiyatroyu kullanan aslında mankenler!.. Tiyatro oyuna manken katmakla var olmaz!.. Tiyatro, tiyatro kalarak var olacaksa olur, veya olmaz!.. Tiyatroya, tiyatro dışında ne katarsanız katın; tiyatrodan çalarsınız!..
Tiyatro faaliyetleri okullarımızda olmalıdır...
Türkiye’de tiyatronun seyirci kaybetmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi; orta öğretimde tiyatro faaliyetlerinin kaldırılmasıdır. Okullarımızdaki sene sonu müsamereleri kaldırıldı. Hepimiz, okullarda yapılan tiyatro müsamerelerinde sevdalanmıştık tiyatroya. Ben TODER’in Genel Sekreteriyim. Çalışmalarımızdan bir tanesi de okullarımızdaki bu tiyatro çalışmalarını tekrar başlatmak. TODER olarak Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüştük. Oyuncularımız ve yönetmenlerimiz okullarımızda konferanslar verecekler. Lise ve Dengi Okulları Tiyatro Festivalleri düzenleyeceğiz.
Meddah mı, Stand Up mı?..
Meddah veya Karagöz-Hacıvat denilince nedense hep çocuk oyunu akla geliyor. Ortaoyun bir Ramazan eğlencesi olarak görülüyor. Stand Up ise Amerika’da barlarda ve içkili yerlerde gece 24’den sonra herkesin kafası iyi olunca bir adam çıkar, 15 dakika gevezelik eder. Türkiye’de şu an Cem Yılmaz’ın yaptığıdır Stand Up. Çok güzel yapıyor, zeki bir insan. Ata Demirer de aynı şekilde zeki ve iyi bir oyuncu. Fakat o "ben meddahım" diyor. Aslında hepsinin yaptıkları meddahlıktır!.. Meddah demeye korkuyorlar çünkü kimse gelmez. Mehmet Ali Erbil bir fenomendir. Fakat Türk tiyatrosu adına bir kayıptır. Çünkü çok iyi bir tiyatro oyuncusudur.
En çok eziyet gören Kemal Sunal...
Türk halkının en çok zulmettiği sanatçılarımızdan biri de Kemal Sunal’dır. 1982 yılında Postacı filminde beraber oynadık. Sabahın yedisi, arabanın içinde ısınmaya çalışıyor. Üç kişi geldiler ve camı tıklattılar. Camı açtık "Abi, eşşoğlu eşek desene..." dediler. Biz de "... ya git kardeşim..." dedik. "Tabi, meşhur oldun değil mi?..." diyerek uzaklaştılar. Kemal Sunal dünyanın en ciddi insanlarından biriydi. Burada 2 saat otursun, ağzını açıp tek kelime konuşmazdı. O işini yapardı. Bütün gönlü tiyatroda idi. Hep daha ciddi filmler yapmak istemişti. Fakat seyirci ve prodüktörler rahat bırakmadılar kendisini. En iyi oynadığı Propaganda filmini kimse beğenmemişti. Çünkü alışılmışın dışında bir rol oynamıştı.
Bazı çalışmalarımdan örnekler...
Talihli Amale, Postacı gibi sinema, Adadakiler, Üç İstanbul, Mimar Sinan gibi televizyon filmlerinin dışında, Çaladaktilo, Ağzınıza Laik, Zehir Zemberek, Ulvi Şeyler gibi kitaplarım var. Çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazdım. Fotoğraf çalışmalarımın dışında Almanca’dan Brecht’ten şiir ve tiyatro kuramı üzerine çevirilerim var.
ADEM DURSUN
YORUMLAR
Dublaj benim için önemlidir. Sesler yüzlerdir çünkü bende. Bildiğiniz pek çok yabancı aktörün aktiristin yüzü onları seslendirenlerdir. Bu yüzden küçük con denince sayın Sunguru, sanfransisko sokaklarındaki polisleri düşününce Rüştü Asyalı ve Mümtaz Sevin'çi anımsarım. Ulvi Alacakaptan da iyi bir dublaj sanatçısıdır aynı zamanda. Kısa tutmuşsunuz? Aceleyle mi yazdınız yoksa? İlk kez hayal kırıklığına uğradım yazılarınıza dair. Yazıların yalnız size ait olmadığını, onlardan dahasını bekleyenlerde olduğunu göz ardı etmeyin emi? Bir okur sitemiydi. Bilirsiniz sitem sevgiden doğarmış.