EVLAT VE EBEVEYN
Artık leyleklerin bizi getirmediğini öğrenince, evlat olduğumuzun tamamıyla farkındayız. Yanımızda olsun olmasın, yaşasın ya da ölmüş olsun muhakkak ki bir anne ve bir babanın çocuğuyuz. Bu inkâr edilmesi imkânsız olan bir gerçektir. O halde; gelin anne ve babanın evladını büyüttüğü o serüvenin seyircisi olalım şimdi.
Hamileliğin öğrenildiği andan itibaren anne ve babanın yaşadığı o tarif edilmez duygunun adı mutluluktur. Evladın dünyaya gelişi ile o duygu öyle büyür öyle bir büyür ki; anne ve baba o anda çocuğun ihtiyacı olmadığı halde evladına canını çıkarıp verecek hale gelir. Sonra ilk kucaklarına alışı ile başlayan “önce çocuğum” felsefesi ömür bitene kadar devam eder. Hani neredeyse tüm ebeveynlerin söylediği; “ yemedim yedirdim, giymedim giydirdim, içmedim içirdim, uyumadım uyuttum, gece gündüz başında nöbet tuttum” sözleri hiç de yabana atılacak türden değildir. Hepsi hakikattir. Çünkü anne baba olmayı başaran insan “ önce çocuğum” felsefesini ister istemez içsel olarak yaşantısına almıştır. Azıcık parmağı kanasa yavrusunun yüreği sökülür annenin. Biri üzmüş olsa balasını aslan kesilir yüreği babanın. Kıramazlar, kıyamazlar evlatlarına.
Ya evlatlar!
Onlar da anne babanın kendisine duyduğu bu hissiyatın binde birini duyabilirler mi ebeveynlerine karşı? Mümkün değil. En hayırlı evlat dediğimiz insanlar bile hiçbir şey yapmasa da seslerini yükseltip kırmıştır ebeveynin gönlünü. Aynı hane içerisinde iken evlatlarına, kanatları altında sıcacık bir dünya bağışlayan anne babaların tek arzusu tatlı dilli, mutlu bir evlat görmektir.
Ya evlatlar!
Kendi kanatları canlanınca, anne babanın kanadına ihtiyacı olmadığını düşünerek kendi gemisinin rotasını tek başına ayarlamaya çalışırlar. Anne baba “oğlum-kızım rotanda bir sapma oluştu, bak şu yöne doğru ayarlayıp gidersen doğru sonuca ulaşırsın” nasihatlerini söylediklerine söyleyeceklerine pişman olurlar. Neden? Çünkü bizim evlat büyüdü. Her şeyi biliyor. Hatta o kadar büyüdü ki, anne babasının tecrübeleri bile devede kulak kalıyor. Hele ki bu evlat bir de evlendiyse. Vay ki vay anne babanın değeri hepten zayi oldu gitti. Haftada bir gün ziyaretine bile “aman ne çabuk bir hafta oldu daha yeni gitmemiş miydik” diyerek hayıflana hayıflana homurdanarak giderler. Sonra o evlatların da kendi evlatları olur. İşte o gün külliyen bitti anne baba ilişkileri. Niye? Akşama kadar sinirle stresle çalış, akşam evin işi, çocuğun bakımı, TV dizileri, maç, hafta sonu temizlik, nerdee gelecek anne baba akıllara. Bir telefon bile etmeye vakti olmuyor ki bizim evladın.
Ya anne ve babalar!
Arayıp sormasa da, hal hatır nedir bilmese de yine kıyamıyorlar çocuklarına. Evet, üzülüyorlar, hasret kalıyorlar, belli bir yaşa gelince de daha bir ilgi, sevgi istiyorlar ama yine de oğlum kızım mutlu olsun o bana yeter diyebilecek kadar büyüktürler.
Ya sizler!
Anne baba olamayabilirsiniz. Takdir i ilahidir. Ama muhakkak bir anne ve babanın evladısınız. Hem öyle bir anne baba ki; her ne olursa olsun, cennet onların ayağına emanet edilecek kadar yüce yaratılmış iki insandır. O halde, hemen şimdi anne ve babalarınızı arayıp, onların gönüllerini hoş tutup hayır dualarını alabilirsiniz. Ölmüş iseler; bir fatiha okumak çok da vaktinizi almaz sanırım. Ya da bir kabir ziyareti. Hiçbir şey kaybetmezsiniz ama çoook şey kazanırsınız.
Anne baba da olsanız, kendi anne babalarınızı da unutmamanız dileklerimle.
Elvan USUL
04.03.2008
Son nokta gazetesi
seyrubeser@
YORUMLAR
bunları biliyor olup anlatmakla,anne baba olup bilmek çok farklı..işte o zaman anlıyor insan evlat ve ebeveyn olmayı..bir filmde izlemiştim,anneler babalar minicik evlerine bir göz odalarına sığdırıyorlarda tüm evlatlarını,evlatlar çok odalı büyük malikanelerine sığdıramıyor anne ve babalarını...içim sızladı..çok çok güzel bi yazıydı..teşekürler ve saygılar..
likyanur tarafından 4/7/2008 9:37:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ege'nin incisi yine güzel bir konu ile karşımızdasın.Yazını Okudum. ana-baba'nın kıymeti evladın anne-baba olmasıyla daha çok anlaşılıyor.O güzide insanlar olmasa bizler bu dünyaya gelemezdik,bu nimetleri tadamazdık.El üstünde taşımamız lazım Ebeveylerimizi...Baba oğula bağ bağışlamış,oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş....Gibi olmayalım.Teşekkürler emeğinize , saygılarımla