- 755 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN
Hepimizin; ama, hepimizin bildiği, fakat bir kesimimizin kabullenmediği, kabullenemediği erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz. Çin’den, Maçin’e; Amerika’dan, Avusturalya’ya bu durum sosyolojik bir gerçektir...
Tarihin derinliklerini elyordamıyla yokladığımız da; kadın egemen bir dünya hiçbir zaman olmamış. Kadınların öne çıktığı, küçük sosyolojik odaklardan sözetmek belki mümkün.
Eskinin tarih yazıcıları, tarihi kahraman örneklerle bize tanıtırlar, bu tanıtılan kahramanlığın simgesi yalnızca güçtür-iktidar. Bu güç simgeleri içerisinde, kadın savaşçılar, kadın melikeler görmemiz mümkün. Aslında kadında şanssızlık, tarih sahnesine çıkışla başlar. Adem, Havva’dan önce yaratılmıştır. Hiç bir kıral ve kıraliçe; melik ve melike onlar adına mücadele vermemiştir.
İnsan; bizden biri, içimizden, tamda yarımız ama, tarih boyunca toplumlarda hep bir öğe-unsur-eleman, olmaktan öte yer bulamamıştır. O da yetmemiş, fitnenin kaynağı kabul edilmiş; gerek varlığıyla, gerek davranışlarıyla, gerek yüklendiği değerler bakımından kadın tarih boyunca bu ayıbını ! Hep ensesinde hissetmiştir.. Erkek egemen dünya, kadını, kontrol edilmesi gereken bir unsur görerek davranışlarını belirlemiştir. Bütün bunlar olurken de, ya hu, acaba şu kadınlar kendileri hakkında ne düşünürler, denilmemiştir. Denilememiştir...
Yine tarihin akışı içerişsinde bunlar olurken, şunun da farkına varılmıştır; doğurganlık-annelik özelliği ve güzellik unsuru-öğesi olarak da hep ayrı bir yer vermek suretiyle, bu anlamda değerli kılındığı an ve zamanlar olmuştur. Bu boğulmakta olan bir insana, nefes alma fırsatı verilmesi gibidir. Bu da hiçbir medeniyette geneli kuşatma imkanı bulamamıştır. Biz, kıraliçe, ece’den çok; cariyeyi biliriz. Tarih kölelerin isyanıyla doludur. Salt kadınlara ait bir isyan sözkonusu değildir.
Demek, bu olup-bitenlere kadınlar içlerinden öykünselerde, davranışları ile bu duruma rıza göstermişlerdir.
Bütün kültür coğrafyalarında, farklı çıkışlar, farklı sonuçlar doğurmuştur. Bunlar zannedildiği kadar biribirine de çok benzemezler.
Uzun yıllar içerisinde oluşan bu bakış açısı, biçilen rol ve kadının bir öğe-unsur olma durumu geleneklere, törelere dönüşerek, kadınların bir başına aşamayacağı normlar haline gelmiştir.
Yine kadın, tarihin hiçbir döneminde kendini emniyette hissetmemiştir. Kadının devamlı güven sorunu olmuştur. Bu işi keseden erkekler üslenmiş, kadın da bundan çok muzdarip gözükmemiştir. Kendisin de, kendi varlığını koruyacak, emniyet altına alacak gücü bulamamıştır. Toplumların da buna pek imkan tanıdığı söylenemez. Ayrıca bu durum bütün kültürlerde namus kavramı içerisinde değerlendirilmiştir. Yer yer nüans-algılama farkları olsa da...Kadının bir tür paylaşılması sözkonusudur. Kadın kendi iradesini kullanmaktan yoksun bırakıldığı içinde, kapağı bir tarafa atmak suretiyle işten sıyrılmayı yeylemiştir. Öyleki, 1933 Dünya ekonomik krizinde sadece Londra’da 40.000 Fahişenin varlığı söylenmiş, yazılmış ama, yanında ve karşısında kaç bin erkeğin olduğu hiç önemsenmemiştir.
Konu, esasta çok kapsamlıdır, insanlığın, dünyamızın tam da yarısından sözediyoruz. Yani biraz kendimizi anlatıyoruz. Dolayısıyla realite olarak bir adım arkada da olsa, hayatın her alanında kadın var, hayatımızın... Kültürler bakımından kadın, coğrafya açısından kadın, sanayide kadın, dinler bakımından kadın, edebiyatta kadın gibi, kitaplık çapta konular olarak işlemek, düşünmek mümkün.
Sahi hangi kadın?
YORUMLAR
Sayın üstad yine kayda değer bir konuyu sayfanıza taşımışsınız.Yazılarınızı yakinen takibediyorum.Aslolan şudur
HER ERKEK Güçlü-Güçsüz kim olursa olsun nihai olarak bir kadının eseridir.ATATÜRK-CORCHLL-NAPOLYN -HZ.İSA-HZ.MUHAMMED VS.listelemek mümkün.Ancak kadına küresellik yüz yıllar öncesinden başlamış bu büyük bir haksızlık.Aile eğitimi başta olmak üzeree...toplum eğit.Devletlerin bellrleyeceği politikalar şart olmakla bereber çok da gecikmiştir.Ailede kız-erkek ayrımı yapmadan çocuk büyütmek 1.aşama ben böyle büyüdüm.Babama minnet borçluyum saygımla.
---------- Kadın; Ben bu konuda herkes gibi uzun uzadıya konuşulan ve Ben de dahil kadınlarımız hakkında bilinen rututinsi ilavelerde bulunmak istemiyorum. Siz zaten bütün bunları en güzel şekilde kaleminize doküp gerekli açıklamaları yapmışsınız.
------------ Ben diyorum ki kadın ve de erkek önce kendi coğrafyasını tanımalı ve sonra da
özümüzde kim olduğumuzu, nereye ait olduğumuzu, örf ve adetlerimizde bunlara dahil olmak üzere, yerli yerince kılıfına oturtabilmelidir. Sosyal ve fiziksel kimliğimizle bütünleşmeliyiz. Güç olarak; Hem çok güçlüyüz, hemde çok nariniz mantalitesinden sıyrılmalıyız, sıyrılamadığımız an da çelişkiler başlar gerçek kimliğimizi bulmakta zorlanırız ve birileri bizim hakkımızda yani eşitsizlik hakkında olumsuz yazılar yazdığında yine üzülen önce biz oluruz. Feministlik her konuda eşitliği savunurken aslında göz ardı edilen ,kavganında başlangıcına kucak açmış oluyor, Fizi ki güçle eşitiz derken ,hem de narin bir yapıya sahibiz demek ne kadar eşitliktir bilemem ama biz bunun yerine Narin yapımızı kabul edip, erkeklerinde bizide olmay özelliklerini örneğin Annelik gibi kadınlağa özgü diğer, ev -el işi gibi ince becerilerimizi ön plana çıkararak eşitiz desek zaten feministlik gibi bölücülük yaratan bir olgununda ortaya çıkmamış olacağını düşünüyorum....
---------------Yani kısacası demek istediğim şu ki insan yapı olarak önce kendi coğrafyasını bilmeli her konuda kim olduğunu ve nereye ait olduğunu ve kimlik sorgulamasını yaparkende önce kendi içimizde ki çelişkileri yok etmeliyiz, ve eksileriyle artılarıyla kabul de etmesini bilmeliyiz, bunu yapabiliyorsak ne erkek- ne de kadın diye çelişkilere düşüp yazılan çızılenlere de üzülmez, kafamızı da yormazdık. ama hala bunlar oluyorsa, en basiti ,işte şu an ki içinde bulunduğumuz durum gibi konu kadın ve günümüz Türkiyesinde ve Atom çağı dediğimiz çağda bile kadın erkek ayrımıyla gündemdeyiz ve halada bunları yazıyor kunuşuyor olmamız. Hala..... Çok acı......!
kardelenim tarafından 4/7/2008 11:33:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
BU SİTEDE KULLANICILARIN BAŞKA KULLANICILARI ENGELLEME MEKANİZMASI VAR.
KULLANICILAR BAZI KİŞİLERİN DÜŞÜNCELERİNİ VEYA BAZI DÜŞÜNCELERİ KENDİ ESERLERİNİN ALTINDA GÖRMEK İSTEMEYEBİLİRLER.
OLABİLİR.
ANCAK, BİRİNİ HEM ENGELLEYİP HEM DE ENGELLEDİĞİNİZ KİŞİNİN YORUMLARINI ALIP EDİTLEYEREK VE CIMBIZLAYARAK İŞİNİNE GELENLERİ KENDİ İLETİNİZ ALTINDA SIRALAMAK SURETİ İLE MEKANİZMANIN BU ŞEKİLDE KULLANILMASI YAZIN SANATI VE İLETİŞİMİNİN AHLAKINA DA, ERKANINA DA HEM SIĞMAZ HEM DE YAKIŞMAZ.
BUNUN BU ŞEKİLDE UYGULANMASI, BUNA SEYİRCİ KALINMASI...
...
YAZIN ADABININ BU DERECE SUİSTİMAL EDİLMEBİLECEĞİ AKLIMA GELMEZDİ.
BİR ORTAMI YANSITAN ÜYELERİDİR, BİR ÜYEYİ YANSITAN ORTAMDIR.
DÜŞÜNCE VE FİKİRLERİN EMEK HALİNE DÖNÜŞTÜĞÜ BU ORTAMLARDA İNSANLARIN YAZILARINI HEM ALIP KIRPACAK DEĞİŞTİRECEKSİN HEM DE GÜNÜN YAZISINI YAZMIŞ OLARAK ÖDÜLLENDİRİLECEKSİN.
BANA GELMEZ BÖYLE İŞLER.
HOŞÇAKALIN.
noa tarafından 5/1/2008 1:14:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
Efendim,
Bir erkek gözüyle kadını ,kadınlar açısından incelemiş olmanız , gururumuzu okşar elbette.
Kadın denen bireyin her biri farklı konumda hayatlarını sürdürmekteler.
Tarih boyunca egemen olan sultanların, çariçelerin, kraliçelerin görkemli hayatları olduğu gibi , islâmiyetin ilk yıllarında sırf kadın oldukları için toprağa gömüldükleri ---kadınların---gerçeği pek çoğumuzun mâlumudur..
İçinde bulunduğumuz yüz yılda bile hala kadınlarımız , namus ve edeplerine halel gelmesinden korkuyorlarsa müsebbibi onlara o gözle bakan erkekler değil midir... Bütün erkek eğemenliğinin temelinde adeta kanunlaştırılmış haklar olarak gördükleri :herşeyi biz yaparız , biz biliriz , bizim dediğimiz olur düşüncesini benimsemiş erkek egemen toplumlardır.. medenî geçinen ülkeler bile, hâla kadınlarına tam destek çıkıp özgürlük , sağlayamamışlardır. Hangi ülkenin parlementosu kadın çoğunluğuna sahiptir.
Efendim, günlerce konuyu açabilirim.. Sorunlara deva olacaksa. Şu kadarını söylemeliyim , değerli şair ve yazar arkadaşımız kanayan yaraya parmak basmış . Uyuyan yılanı keşke uyandırabilsek ve kadınlarımız haklarını alabilseler.
Nerdeeee.!. Mümkün mü . efendim ,? Gölgemizden korkar olduk...
Efendim ,
Teşekkür ediyorum bize omuz veren sayın Hayrettin Yazıcı beyefendiye. Sağolun efendim diyorum.. Sağolun...!
Duyarlı yüreğe saygılar, sonsuz efendim..
babidim tarafından 4/7/2008 6:43:40 PM zamanında düzenlenmiştir.