- 610 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
"Dur/aklar Düştü Ömre..."
"Tanıdık bir şehir geçtik az önce,
tanıdık yüzlerle karşılaştık";
miyonlarcaydılar.
Kimisini düne bıraktık, dünden de öncesine,
kimisi hala yanımızdaydılar...
Biri zamandan bahsetti, büyüsünü bozdular,biri doğdu gözlerini açtı dünyaya; sabahına kocaman adamdılar; aşkı anlattılar, ağlattılar, büyüttüller ufacık ümitleri;genç bir kadındı yahut kırkı geçkin bir adam.
tanıdık bir şehir geçtik az önce;
tabelasında farklı farklı rakamlar,
kimisi simsiyahdı, kimi toz pembe. "
Hepimiz bu şehre masum ve tertemiz bir kalple gelmedik mi? Önce bir çift göz, sonra bir tebessüm ve akabinde büyüme telaşı içinde.Hayatın en kolay sahnesi aslında farkında olmadığımız o bebeklik resimleri değil midir? İlk molalar verildi annelerin kucaklarında, sonra yürümeyi öğrendikçe yaşamak dedikleri o sihirli küreye değdi ellerimiz;
birden büyüdük, inanamadık. Oysa farkında olmadığımız ilk durağın yolcusuyduk biz.
Ve en çok da yaşamımızın bu anını, çocukluğumuzu hatırlamak, kazımak istiyorduk aklımıza. yaşımız başını alıp gitse bile...
Ziya Osman der ya hani;
"Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim..."
Bir bakmışız gençliğe doğru giden bir trendeyiz. Ağır ağır ilerleyen ve bir o kadar da hızlı, son sürat alıp başımızı gitmişiz. İlkler yaşamışız, görmüşlüğümüzü hepsinden ötededir. Hayaller kurmuşuz kimseye dokundurmadan gerçekleştirmek istediğimiz. Gönülsüzce sözcükler dökmüşüz tertemiz dudaklarımızdan, iyi olmayan dilekler savurmuşuz canımızı yaktığı için ilkimize;
hani en çok seven üzerdi sevdiğini ya,
bu da o hesap işte;
Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!
Gençlik rüyasının içinde galiba, belki, aslında ile kurulu cümlelerle itiraflar dizmişiz; diyorum ki şairler büyük insanlar; diyorum ki aslında hayatı en iyi onlar anlatıyorlar;
Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette
Bendeydi özlemlerin en korkuncu
Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan,
Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu
Hepimizin ortak yaşam alanları var, farkındayız ya da değiliz.
Bu oyun sahnesinden beklediğimiz daha çok şey bilmek, daha çok şey öğrenmek daha iyi yaşamak, dolu dolu yaşamak değil mi? Ve bunun için zaten;
İlk okul günümüz, harfleri söktüğümüz cümleler kurduğumuz,
büyük okullarda okuma isteğimiz; büyük adam olma heveslerimiz.
Büyük sorumluluklar aldığımız , yeni bir hayatı kovalama çabalarımız.
Ne olursa olsun hiçbir şeyin imkansız olmadığını öğrendiğimiz;
Bir film karesinden hatırlıyorum; Bir baba oğluna şöyle diyor;
"Bir hayalin varsa onu koruman gerek,
insanlar bir şey yapamaz ve senin de yapamayacağını söylerler,
bir şey yapmak istiyorsan gidip onu zorla al ve ne olursa olsun, umudunu kaybetme!"
Her şeye rağmen bütün güçlüklerle savaşmayı anladığımız anda bir bakmışız ki şehir içi dolmuşunun en arka koltuğunda yerleşmeye çalışıyoruz, beklediğimiz durakta şimdi bir başkalarını bırakarak. Aslında yerleşmeye çalıştığımız dolmuş koltuğu gibi değil mi hayat;
Üstün dökmen de hayatı böyle bir koltuğa benzetir. Der ki;
Bir sandalyeye, koltuğa veya bir sedire, kendimizi bırakarak, yayılarak yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde oturmak da… Benzer şekilde, yaşama bütün varlığımızla, varoluşumuzla yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde ucundan ilişmek de…
Aslında her şey mümkündür.mutlu olmak da, mutlu etmek de. Kısa süreli ya da uzun vadede verilmiş sözlerimiz vardır; aşklarımız vardır nerede bıraktığımızı hatırlayamayız. Bir bakmışız bir ömrü geçirmek için söz vermişiz birbirimize; bir bakmışız ki ayrımlar aramızda. Şu hayatta bizi birleştiren en büyük orta payda: Birbirimizin geçmişindeki, bir kalpten öbürüne akan izlerimiz aslında.
Şair ne güzel söyler; söz vermişlikleri bir ömrü aşığın yüreğinden söküp götüren o gidene, geri dönmeyene;
Söz verdiğimiz yerde buluştuk,
söz verdiğimiz zamanda değil.
ben yirmi yıl erken gelip bekledim,
sen geldin yirmi yıl geç.
ben seni beklemekten yaşlıyım.
sense beklettiğin için genç.
Mevsimler bir bakmışız ki tamamlamış kendini kış soğuğunu vururken uyanmışız bir uçak yolculuğunda gökyüzü, yeryüzü avucumuzun içinde; bir başka durağa, bir başka yaşanmışlığa...
Sonra bakmışız aynalara;
sesini duymuşuz tanıdık ve şair sesini;
"Şakaklarıma kar mı yağdı ne var,
benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar,
neden düşman görünürsünüz,
yıllar yılı dost bildiğim aynalar."
Yolumuzda kurulu ayrımlarda yüzünü göstermeyen ölüm bile hayatı değerli kılan bir ayrıntı aslında.Atılan adımların ve durulan noktaların yerini bildiğimiz sürece;
Her şey mümkün; dolu dolu yaşamak da mümkün, koşa koşa nefes nefese yaşamak da.
Değerini bilerek, severek yaşamak da mümkün.
Ama en önemlisi;
bütün mevsimleri zamanında yaşamak mümkün ve güzel.
ve güzel kılmak her anı;
Güzel kalmak her şeye rağmen...
Hepimizin bir öyküsü var;
Kimimiz henüz yarıladık, kimimiz en iyi şekilde bitirme telaşında. Onun öyküsü de son durak için yazılmış bir öykü. Seksen yedi yıllık bir ömre sığdırabildiklerini görmek için bakıyorum gözlerine. Boynu bükülmüş bir gelinlik kız görüyorum, her şeyi geride bırakıp sevgiyi ders edinmiş bir eş görüyorum, onca güzelliği çocuklarına vermeye çalışan bir anne kimi zaman...
Sordum ona;
onu çok mu sevdin?
güldü, yetmiş beş yıl dedi sonra
yetmiş beş yıl, dile kolay...
Şimdi onsuz yazılacak tek öyküsü onu en güzel anılarla anmak;
Ellerindeki çizgilere baktım;
bir ömrü sığdırdığı ela gözlerine...
yaşamak dedim;
yaşamak dedim durmadan...
Unutmamaktı önemli olan;
bir ömrü yazmak bütün öyküye...
Ortak öykülerde; aynı duraklarda; ayrı yaşanmışlıklarla;
Buluşmak ümidiyle...
Nuray Kaçan - Duraklardan Biri’nde...